Prof. Dr. A. Kadir HALKMAN
Trafik Canavarı
Merhaba,
Normal/ standart/ beklenen/ alışılagelmiş her ne ise; Hacettepe Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi, 1965 doğumlu Prof. Dr. Yaşar Kemal ERDEM, beni gömmeli idi ama ben onu gömdüm. Benden 12 yaş daha genç. Yaşlı akrabalar ve hatta yaşıtlarımın cenaze törenlerinde bulunmak, onları gömmek neyse ama öğrencimi gömmek bana çok ağır geliyor. Başka öğrencilerimin de vefatlarını duydum. ABD Mayo Clinic'te kanser araştırmalarında çalışan öğrencim Dr. Muzaffer Çiçek'in vefatını çok sonra öğrendim. Arada atladığım varsa özür diliyorum ama öğrencim Yaşar Kemal Erdem'i gömmek bana çok ağır geldi.
Saçma sapan bir trafik kazasında Yaşar Kemal Erdem'i kaybettik.
Öğrencisinin deyişiyle ve benim ilavelerimle, "Kaçkarlar'da ayağı kaydı tepeden düştü öldü, Ovit Yaylası'nda ayı parçaladı, okyanusta boğuldu, rüzgârda yelken direği kırıldı ve kırık parça kalbine battı ve öldü." Hepsi kabul. Tam bir doğa aşığı idi. Çok iyi bir bilim adamı idi. Analitik düşünüp, bunu öğrencilerine de aktaran bir hoca idi.
Ama Yaşar Kemal Erdem'i trafik kazasında kaybetmek! İşte bunu kabul edemiyoruz. Zor geliyor, çok zor geliyor.
İsyan edesi geliyor insanın. "Ulan şerefsiz trafik canavarı, başka adam mı bulamadın da Yaşar'ı hemen Azrail'e teslim ettin?"
2016 Mayıs ayında öğrencimin eşi Lokman, kanser tedavisini yenmişti ama bu denli yoğun kemoterapiyi vücudu kaldırmadı ve kalp yetmezliği nedeni ile vefat etti. Çok yakın tarihlerde kanser tedavisi gören bir tanıdığım da kanseri yendi. Ama sonuçta Lokman vefat etti, öbürü yaşıyor. Lokman, insanlık için önemli ve işe yarar birisi iken, öbürü sadece doğal kaynaklarımız olan oksijen ve suyu gereksiz yere tüketen, tam olarak yaşaması gereksiz biri idi. Gel de isyan etme. Lokman öldü ama öbürü hâlâ yaşıyor. Sonuçta öbürü de öldü ve isyanımı geri aldım.
Şimdi ağır isyanlardayım. O şerefsiz trafik canavarını bir yerlerde yakalasam ümüğünü sıkacağım.
Adı geçen şerefsiz trafik canavarını her gün ve her yerde görüyoruz. Bazen kendimiz de trafik canavarı oluyoruz.
Sınıf arkadaşım, alkollü araç kullanırdı. Alkollü araba kullandığı için vefat etti.
Bir başka arkadaşım, çok hızlı araba kullanırdı, o da bu nedenle öldü.
Ama Yaşar Kemal Erdem, evine gitmek için bindiği taksinin bir şekilde takla atması sonunda aramızdan ayrıldı. Lastik patladı, emniyet kemeri takılı mıydı? Bunlar boş laf... bunlar boş laf. Yapacak hiçbir şey yok. Bundan sonrasında Yaşar Kemal Erdem artık anılarımızda yaşayacak.
Yıllar önce ÖSYM'de bir mesleki sınav hazırladım. 5 seçenekli çoktan seçmeli sınavda 4 yanlışın 1 doğruyu götüreceği bir sınav programı idi. O tarihteki ÖSYM uzmanları en doğru sınav sisteminin 5 yanıt seçeneğinde 4 yanlışın 1 doğruyu götüreceği ya da 4 yanıt seçeneğinde 3 yanlışın 1 doğruyu götüreceği sınav sisteminin, ölçme değerlendirme açısından en geçerli sistem olduğunu, öğrencilerin bildikleri kadar bilmedikleri konusundan da sorumlu olduklarını, bilmedikleri soruyu boş bırakmaları sorumluluğunu taşımaları gerektiğini anlatmışlardı. Peki, eğridir doğrudur.
ÖSYM ve benzeri sınavlarda, belirli bir süre içinde en çok doğru yanıtı verenler, en az hata yapanlar başarılı kabul ediliyor.
Oysa günlük yaşamımızda trafik gibi ağır bir sınav ile devam ediyoruz. Tam olarak bildiğim küfürlerin tümünü sayarak ve 'yetmez' deyip yeni küfürler oluşturmak durumunda kaldığım trafikte; tek bir milisaniyelik hata, tüm doğruları götürüyor.
Bu yazıyı okuyan dostlar;
Lütfen hızlı araba kullanmayın. Sürücü koltuğunda değilseniz ve her kim olursa olsun sürücüyü hızlı araba kullanmaması konusunda uyarın ve her koşulda emniyet kemerinizi bağlayın.
Işıklar içinde uyu sevgili Yaşar Kemal Erdem.
Sevgiyle...