Prof. Dr. A. Kadir HALKMAN
ANKETE DAYALI ÇALIŞMALAR
Gelelim anketler konusuna…
Her şeyden önce ankete dayalı çalışmalar konusunda hiçbir eğitim almadığımı belirterek başlayayım. Özellikle sosyal konularda anketlerin ne kadar yararlı olduğunu, ankete dayalı araştırmalar ile örneğin; üretim ve pazarlamada anketlerin ne denli yön verici olduğunu tahmin ediyorum.
Anketleri ciddiye alıyorum. En azından, Ankara Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü’nde öğrencilerimize uyguladığımız ders değerlendirme anketlerinde, öğrencilerimize bu anketleri ciddiye almaları gerektiğini bölümün tüm öğretim elemanları olarak uyarıda bulunuyoruz. Hedefimiz, bu anketleri değerlendirerek eksiklerimizi gidermek ve öğrenciye daha iyi bir eğitim sağlamak. Dünya genelinde eğitim kurumları bu tip anketlerle kendilerini sorguluyor ve eğitimde sürekli iyileştirme döngüsü ile hep daha iyiye gitmeye çalışıyor.
Anketlerde istatistiksel değerlendirme için yanıtlar
- Çok iyi (Tümüyle katılıyorum) 5,
- İyi (Genellikle katılıyorum) 4,
- Çok kötü (Asla katılmıyorum) 1 ya da “evet/ hayır/ bazen” olması gerekiyor.
Peki, bu analiz mantığına da saygı duyuyorum. Ancak yurtdışı dergilerden de hakemliğime başvurulan öylesi ankete dayalı çalışmalar geliyor ki, çıldırmamak elde değil. Bir Güneydoğu Asya ülkesinde sokakta meyve suyu sıkıp pazarlayan satıcılara hijyen anketi yapmışlar ve saygın bir uluslararası dergide yayımlanması için göndermişler. Anketin en kuvvetli tarafı yüz yüze soru ve yanıt almak.
Bizim üniversitede yaptığımız anketler yüz yüze anket değil. Biz, öğrencilerimize anket formu verip yanıtlamalarını istiyoruz. Her öğrenci ve her ders için yüz yüze anket yapmak imkânsız değilse de çok zor. Her sınıfta 100 öğrenci, her yarıyıl ortalama 8 ders desek yaklaşık 3200 çalışma gerek. 20 öğretim üyesi olsa öğretim üyesi başına 160 anket düşer, kısmen sağlıklı bir sorgulama için öğrenci başına 3 dakika ayırsak 480 dakika yani 8 saat. Biz, zaten devlet memuru olarak 8 saat ayırabiliriz ama öğrenciye “Hadi sıraya gir, bedava okuyorsun, bunun bedelini öde ve anketi yüz yüze yanıtla” şeklinde bir beklentimiz yok. Kuşkusuz 100 öğrenci yerine gönüllüler ile devam edilebilir vs.
Güneydoğu Asya ülkesindeki ankete dönelim. Sorular arasında “Meyve suyu sıkmadan önce ya da meyve suyu sıkarken burnunu kaşıyor musun?”, “Meyve suyu sıkmaya başlamadan önce elini yıkıyor musun?” gibi sorular vardı.
Bu iki soruya hangi sokak satıcısı sırası ile “Hayır” ve “Evet” diye yanıt vermez ki? Ya da bir başka ifade ile sokak satıcılarının ne kadarı çok dürüstçe ve sırası ile “Evet” ve “Hayır” yanıtı verir? Diyelim ki sokak satıcısı meyve suyu sıkmadan önce elini yıkıyor. Çalışmanın yapıldığı ülkede değil el yıkamak, içmek için dahi temiz su bulunmadığı Dünya Sağlık Örgütü tarafından kanıtlanmış. Sokakta meyve suyu sıkan satıcı elini yıkasa ne kadar hijyen sağlayabilir ki? Ayrıca sıkılacak meyvenin hijyenik durumu tam olarak “Allaha emanet”. Ama anket çalışma sonucuna göre o ülkede sokakta meyve suyu tam olarak hijyenik ve güvenle içebilirsiniz. Hadi canım sende!
Türkiye’den de bu kadar abartılı olmasa da yanıtı zaten belli sorgulama anketleri de çeşitli bilimsel dergilere gönderiliyor. Örneğin; bir fakültenin farklı bölümlerinde süt içme alışkanlığı anketleri yapılıyor, demografik verilerle sonuçlar pekiştiriliyor ve sonuçlar yorumlanıyor. Ama anketlerde “Süt içmek racona ters, ben süt çocuğu değilim” ya da “Tıp doktoru bilmem kim, UHT süt içmeyin dedi, kantinde UHT süt dışında başka süt yok” gibi bence daha gerçekçi sorular yok.
Bu tarihte Türkiye’de akademik olarak en saygın konumda olan Gıda Dergisi’nde bu gibi anket çalışmalarını basıma kabul etmiyoruz, ama bizim kabul etmediğimiz makaleler çeşitli üniversite dergilerinde yayımlanıyor. Bu konudaki eleştirimi izleyen bir LabMedya sayısında yazacağım.
Son olarak, yurtdışı bir dergiye gönderilen bir Türk araştırıcının anket çalışmasını okudum ve “İşte benim anladığım anket budur” diye mutlu oldum. Yazar, gıda güvenliğini ilgilendiren basit bir soru sormuş; “biliyorum/evet” yanıtı verenlere ikinci soruyu sormuş. İkinci soruda, ilk soruya “evet” diyenlerin büyük çoğunluğu tam anlamı ile çuvallamış ve ankete katılanların aslında gıda güvenliği konusunda bilgileri olmadığı ortaya çıkmış. Yazar yoğun istatistiksel analizler yerine herkesin anlayacağı basit yüzdeler ile durumu doğru şekilde yorumlamış.
Bunlar, sadece benim konuya kişisel yaklaşımımdan ibarettir. Önceki yazılarımda olduğu gibi “Ben böyle düşünüyorum, o halde mutlak doğru budur” gibi bir iddiam yok.
Sevgiyle,