Prof. Dr. A. Kadir HALKMAN
COVID 19 PANDEMİSİ
Tüm dünyada enfeksiyon hastalıkları uzmanından, okuyamamış ve iş arayan 14 yaşındaki gence kadar herkes COVID-19 uzmanı oldu. Her kafadan bir ses çıkıyor.
Bu durumda ben de konu üzerinde bir şeyler söylemezsem olmaz. Tabi ki klinik viroloji, enfeksiyon hastalıkları vb. konularda tek bir cümle dahi yazamam; yazmam. Bunlar benim branşım değil. Bakteri virüsleri (bakteriyofajlar ya da kısaca fajlar) ile 1980’li yılların başında dolaylı olarak tanıştım. Bizde yapılan bir doktora çalışmasında bir arkadaşımız laktik bakteriyofajlar ile çalıştı. Bunlar, süt ürünleri sanayisinde yararlı bakterilere saldırıp ekonomik kayıplara yol açarlar. Bugün ise bir YL öğrencim bakteriyofajların gıda güvenliğinde kullanılması üzerine çalışıyor. Basitçe insanlarda hastalık yapan bir patojen olan Listeria monocytogenes’e musallat bakteriyofajlarla çalışıyor.
İnsanlarda hastalık yapan virüsleri bilemem ama bakteriyofaj ve bakteri ilişkisi çok özgündür. Derslerimizde tipik tarifi ile anahtar ve kilit örneği veriyoruz. Örneğin, Listeria monocytogenes’e musallat olan fajlar sadece bu bakteriyi parçalar. Buna göre basitçe bu fajlar laboratuvar ortamında çoğaltılıp gıdalara püskürtülürse gıdadaki Listeria monocytogenes’e saldırıp, gıdayı güvenli hale getirirler. Dünyada bu konuda pek çok çalışma yapılmaktadır ve ticari olarak kullanılan preparatlar da vardır. Bu gibi fajlar, sadece belirli bir bakteriye musallat oldukları için bu preparatların kullanıldığı gıdalar doğrudan insan tüketimine uygundur. Meraklısına not: Nadir de olsa bazı fajlar, birden fazla hastalık yapıcı bakteriye musallat olabiliyor.
Gelelim COVID-19 konusuna... +65 yaş olduğum için uzunca bir süre ev hapsindeydim. Kurallara yeterince uydum. Derslerimi internet üzerinden yaptım ama itiraf etmek gerekirse bana çok ruhsuz geldi. Ben; bugüne kadar yüz yüze yaptığım derslerimde tahtanın bir ucundan öbür ucuna dolaşıp, ara sıra öğrencilerin arasına giren bir akademisyen iken canlı yayında oturarak ders anlatmak zorunda kaldım. Kuşkusuz bu ortamda başka bir alternatif yoktu.
Bu süreci, kilo almadan atlattım. İşin başından beri Dünya Sağlık Örgütünün, T.C. Sağlık Bakanlığının, Türkiye’de ve uluslararası yetkin kuruluşların açıklamalarını hiç dinlemedim. “Bu virüs laboratuvarda üretilmiştir, ekonomik anlamda ABD ve Çin arasında bir savaş vardır” vb. hiçbir ileti ile ilgilenmedim, okumadım, yorum yapmadım, yapılan yorumları okumadan sildim. Ve sanırım bu şekilde ruh sağlığımı tümüyle korudum. Boş vakitlerimde bilgisayarımı temizledim. Meğer ne kadar lüzumsuz dosya biriktirmişim. Aynı videolardan, aynı kalın ppt dosyalarından birkaç kopya varmış. Sonuçta 2 GB temizlik yaptım. Bilgisayarım artık daha hızlı çalışıyor.
Sokağa çıkma kısıtlamasının hafifletilmesinden sonra bile hiçbir AVM’ye girmedim (zorunlu kalmasam en az 1 yıl daha girmem). 4 aydan beri Tunalı’ya inmedim, Sakarya’ya gitmedim. Sokağa çıkışlarımda maskeyi her koşulda taktım. Ancak, maskeyle nefes alırken zorlanıyorum. Zamanında denizde su altında epey gezdiğim için edindiğim bir alışkanlıkla nefesi ağızdan alıp, burundan verme deneyimi sahibiyim. Çoğu defa sadece ağzımı örttüm.
Her zaman söylediğim/ yazdığım gibi bunlar benim doğrularımdır ve herkesin bunlara uyması gerekir gibi saçma sapan beklentilerim yok.
Birazda eğlenelim. Bugün Facebook’tan bir şaka geldi. Muhteşem bir şaka! Şöyle yazıyor: “Coronavirüs erkeklerde cinsel gücü ciddi şekilde azaltıyor” gibi bir yazı, 4 ay öncesinde kopyala yapıştır ile Dünya Sağlık Örgütü anteti ile servis edilseydi dünyada +80 yaş dâhil hiç bir erkek sokağa çıkmazdı. Çünkü erkeklerin üreme organının sağlığı, hayatlarından dahi önemlidir.
Aklıma yıllar önce internet ortamında çok dolaşan bir fıkra geldi. Sigara paketlerinde sigaranın zararlarının ilk ifade edilen yıllarda yaygın idi. “Adam büfeden sigara alıyor, üzerinde kocaman bir yazı: Sigara, cinsel gücü düşürür. Sigarayı büfeciye iade ediyor ve ‘Sen bana öldürenden ver’.”
Kuşkusuz, bu gibi şakalar sadece Türklere özgü değildir, tüm dünyada benzer şakalar yapılmaktadır.
Şakayı bir yana bırakıp, gerçeğe dönelim. Sadece bu COVID-19 pandemisinde değil her zaman kendimizi korumalıyız. Sadece kendimizi değil çevremizdekileri de korumalıyız. “Kendini koru” deyişi geçerliğini yitirdi. Çoğul olarak konuşmalıyız: “Kendimizi koruyalım”.
Her koşulda ambalajsız gıdaya hayır.
Her koşulda sosyal mesafe korunmalı.
Etli çiğ köfte yiyen, bunun riskine katlanır.
Kimi uzmanımsıların önerdiği gibi çiğ süt içen, bunun riskine katlanır.
Ve uzmanlar uyarıyor: Gevşemeyin.
Sevgiyle,