Prof. Dr. A. Kadir HALKMAN
AKADEMİK YAYINCILIK
Merhaba,
Her gün en az birkaç tane e-posta alıyorum: Ulusal ve ağırlıklı olarak uluslararası olmak üzere “Dergimize makale gönderin, kongremize katılın” gibi. Bunların çoğu gıda ile ilgili ama kongrelerde gıda dışı genel mühendislik, kimya, eczacılık ve hatta tıbbi mikrobiyoloji konularında da davet geliyor. Son söyleyeceğimi başında söyleyeyim: Gıda konusunda akademik yayıncılık ve kongreler tam olarak ayağa düştü. Kuşkusuz tümü değil ama çoğunda durum tümüyle ticari hâle geldi. Gıda dışındaki bilim dallarında da durumun çok farklı olmadığını sanıyorum.
Dergilerden başlayalım. Dünyada yeterli bir bilimsel kontrolden geçirilmeden makale yayımlayanlardan SCI (Since Citiation Index) kapsamındaki dergilere kadar yüzlerce dergi var. Nedir SCI? Bir dergi bu kapsama giriyorsa uluslararası platformda saygın bir dergidir. Bir derginin SCI listesine alınmasına karar veren kimdir? ABD kuruluşları. Bu şirketlerde çalışan çok sayıda uzman vardır. SCI listesine girmek ve yerini korumanın önemli bir ölçütü, o dergide yayımlanmış makalelere yapılan atıf sayısıdır. Diyelim ki Journal of A dergisinde bir yılda 80 makale yayımlandı. Ertesi yıl bu 80 makalenin Journal of A ya da başka bilimsel dergilerde kaç atıf aldığı sayılır. Benzer şekilde Impact Facfor, H-Index gibi başka hesaplamalarda yapılır. Buraya kadar çok masum ve bilimsel görülüyor ama o kadar da masum değil.
Dünyada bilimsel dergi ve kitap yayımlayan büyük kuruluşlar var. Bunlardan X yayınevinin Journal of A, Journal of B, Journal of C, Journal of D gibi farklı bilimsel dergilerini olduğunu ve bunların sırasıyla gıda, veterinerlik, biyoloji ve astronomi olduğunu varsayalım. Gıda mikrobiyolojisi alanındaki makaleyi doğal olarak Journal of A dergisine gönderirim. Konu et mikrobiyolojisi ise pekâlâ Journal of B ya da moleküler yöntemler yoğun ise Journal of C’de olabilir. Bu, önemli değildir. Önemli olan hangi dergi olursa olsun X yayınevinin dergilerinden bir ya da bir kaçına yeterli sayıda atıf yapmaktır. Bu dergilere atıf yoksa ya da yetersiz ise makaleniz dergi editörü tarafından bilimsel incelemeye gerek görülmeden kibarca reddedilir.
Makaleniz editör aşamasında dile de takılabilir. Size yayın grubu içinde olmak üzere İngilizce düzeltme önerebilirler. Benim çalıştığım bir İngiliz dilbilimci var. Özellikle akademik yayınlarda kontrol uzmanı. Bir tarihte onun kontrolünden geçmiş bir makaleyi SCI kapsamındaki bir yabancı dergiye gönderdik ve dergiden “Ana dili İngilizce olan bir uzmanın kontrolü gerekiyor, size şurayı tavsiye ederiz” diye yanıt gönderdiler. Bende bizim dil uzmanına aktardım. Bizim arkadaşımız “Ben Dr. ABC. Doktoramı şu üniversitede İngiliz dili üzerine yaptım. Bu güne kadar şu dergilerde dil kontrolü yaptım, şu üniversitelerde bilimsel makale hazırlama üzerine yüksek lisans dersleri verdim. Bu makale benim kontrolümden geçmişti. Hadi bana hangi cümleyi beğenmediğinizi bildirin” şeklinde yazdı. Özür dilediler, sehven olmuş gibi ifade ettiler. Bunlar da oluyor. Pek çok üniversitede artık gerek dil kontrolü gerek makale düzenleme aşamasında destek veren birimler var. Tabi ki sadece kendi üniversite akademisyenleri bu destekten yararlanabiliyor.
Sonra hakem değerlendirme aşaması gelir. Makale yazarları içinde bir Amerikalı varsa hakem süreci çok daha hızlı oluyor. Ve sonuçta ‘‘Şu kadar € ya da $ gönderin’’ derler. Öyle 3-5 € değil. Bunlar bizim cüzdanımızı acıtan miktarlardır. Araştırma görevlileri ve Dr. öğretim üyeleri maaşlarından bu amaçla kullanmak üzere sürekli € biriktiriyorlar. Üniversitelerde gerek doçentlik başvurusunda, gerek akademik yükseltme aşamasında kaç yayınınız olduğundan ziyade SCI listesinde kaç yayınınız olduğu önemli. Hatta doçentlik başvurusunda en az 2-3 SCI yayına sahip olmak ön koşul. Bu kural, evrensel bilime katkı olarak değerlendiriliyor; saygı duyuyorum. SCI listesindeki bir dergide yayın yapıldığında TÜBİTAK ve/veya üniversiteler maddi destek veriyor.
Türkiye’de de SCI listesinde yer alan dergiler var. Yukarıdaki koşullar tümüyle benzer durumda, sadece makale basım ücretleri biraz daha insaflı. SCI kapsamında olmayan saygın dergiler de var. Bunlar içinde TÜBİTAK tarafından tanınanlar daha bir saygın konumda. Zaman içinde özellikle fakültelerde dergi çıkarıldığını da gördük. Büyük üniversitelerin dergileri hâlâ yaşıyor ama akademisyen sayısı yetersiz olan bazı fakülte dergileri sadece “küçük olsun, bizim olsun” mantığı ile yayına başladı. Yönetimlerin, kendi dergilerinde yayın yapması için baskı kurduklarına da şahit olduk ama bunların çoğu yok oldu gitti. Nasıl yok olmasınlar ki? Zaten toplam 8-10 akademisyen var. Haydi, ilk sayıyı çıkardılar; ikinci sayı içinde zar zor makale buldular ama hepsi oraya kadar. Bir başka yazımda ulusal ve uluslararası kongrelere değineceğim. Onların da çoğu ticari oldu.
Sevgiyle,