Prof. Dr. A. Kadir HALKMAN
Dağ Keçisi Avcılığı
Merhaba,
Yaygın kabul edilen bilimsel bilgilere göre dünyanın oluşumu 4,5 milyar yıl öncedir ve ilk canlı organizma 3,8 milyar yıl ve ilk çok hücreli canlı 700 milyon yıl öncesinde oluşmuştur. Günümüzden 700 milyon yıl önceki meteor yağmurunun, yaşam için elverişli olmayan dünyaya yaşamı başlatacak unsurları taşıdığı; buna karşı olarak yaşamın doğrudan dünyada başladığı gibi farklı görüşler vardır. Bu yazımda sadece tümüyle bilimsel olarak kanıtlanmış bulgulara dayalı arkeolojik bilgilerle devam edeceğim. İleride yeni arkeolojik bulgular, bütün tarihi bilgileri değiştirebilir ve değiştirmektedir.
Homo yani Human, modern insanı ve yakın atalarını içeren Hominid alt familyasına verilen cins ismidir. Bu alt familya üyelerinin tarihi günümüzden yaklaşık 2,5 milyon yıl öncesine kadar uzanır.
İnsanlık tarihine bakıldığında insanların günümüzden yaklaşık 1,9 milyon yıl önce sadece toplayıcı ve daha sonra avcı toplayıcı olduğu ve günümüzden sadece yaklaşık 10 bin yıl önce ise tarıma başladığı tahmin edilmektedir. Buna göre bu sürecin %99,5’i avcılık ve toplayıcılık ile geçmiştir.
İnsan dâhil hayvanlar âleminde farklı beslenme tarzları vardır. Örneğin aslan et yer ama koyun otla beslenirken insan ise hem bitkisel hem de hayvansal gıdalar tüketir. Vejetaryen ve vegan beslenme tarzını saygı ile karşılıyorum.
Buna göre insanın beslenme amacıyla yaptığı avcılık 1,9 milyon yıl öncesine gitmektedir. Oldukça uzun bir süre gibi görülse de yukarıda belirttiğim gibi günümüzden yaklaşık 10 bin yıl önce yerleşik düzene geçilmesi ile avcılığın önemi giderek azalmıştır. Kimilerine göre hayvanların evcilleştirilmesi tanımı, bana göre tümüyle hayvanların köleleştirilmesidir. Dişi hayvanı kontrollü koşullarda besle, sütünden ve yumurtasından yararlan, yaşlanınca kes ve etini ye, erkek hayvanı sadece eti ve gücü için besle.
Günümüzde avcılık, spor olarak kabul edilmektedir. Bana göre avcılık spor değildir ama sadece bana göre. İzleyen köşe yazımda spor hakkında da gevezelik edeceğim ve bana göre “boks spor” değildir konusunu işleyeceğim.
Dağ keçisi avcılığı yine gündeme geldi. Başka ülkelerden birileri, ellerinde dünyanın en kaliteli dürbünlü tüfekleri ile gelip benim ülkemin dağlarında özgürce gezen keçileri avlayacak ve buna spor denilecek öyle mi?
Hadi canım sende!!!
Bunun neresi spor? Sadece ilkel bir öldürme hırsının tatmininden başka bir şey değil.
Bu, avcılık değil sadece ve sadece “Benim dürbünlü tüfeğim çok başarılı ve ben de onu çok iyi kullanıyorum” tatmini dışında bir şey değildir. O dağ keçisinin kaçma şansı hiç yok. Sonra o dağ keçisinin etini beslenme ihtiyacı olduğu için yemeyecek, sadece boynuzlarını kesip evinin duvarına asacak ve/ veya postunu halı diye kullanacak. Sonra eve gelen misafirlerine hava atacak.
Bir kırk yaş daha genç olsa idim, Billahi o av izni verilen dağa çıkıp sadece ok, mızrak ve sapan ile o avcı bozuntularını avlamak isterdim. Amacım o avcı bozuntularını öldürmek değil. Sadece hayatı boyunca bir daha dürbünlü tüfekle dağ keçisi avlayamayacak düzeyde yaralamak olurdu.
Ve o avcı bozuntularının öldürdükleri her dağ keçisi için ödeyecekleri parayı emekli maaşımdan ödemek isterim. Yeter ki eti yenmeyecek ve sadece boynuzları ilkel bir süs olarak kullanılacak hayvanlar özgür kalsın. O dağ keçileri ve diğer yaban hayvanları için korumalı bir milli park yapalım. Olabildiğince ağaçlandıralım ve çiçekler dikelim.
Çok gelişmiş ülkelerin çok gelişmiş vatandaşları. Sanırım ülkenizde dağ keçisi ve benzeri yaban hayvanları yok. Buyurun, ülkemize gelin, sizi ağırlayalım. Ülkemin ırmaklarında ya da derelerinde veya nehirlerinde yıkanın ve bu avcılık bahanesiyle ilkel öldürme hırslarından arının. Ellerinizde dürbünlü tüfek yerine dünyanın en kaliteli fotoğraf makineleri olsun, fotoğraflarını çekin, sergileyin. Konu komşuya “Bu fotoğrafı ben çektim” diye hava atın. Ya da dağa kamp kurup resimlerini yapın. Yani bir işe yarayın. Dağda çaylar bendendir.
Şunu da belirtmek isterim: Özellikle balık avcılarına ve köylerindeki tarla ve bahçeyi yaban domuzlarından koruyan avcılara selam olsun.
Sevgiyle,