Prof. Dr. A. Kadir HALKMAN
Termometre gibi değil termostat gibi davranmak lazım
01 Ocak 2013, Salı
Merhaba,
Pek yaptığım bir şey değil ama bu sayıda kendi e-postama gelen bir yazıyı sizinle paylaşacağım. İşin en tatsız tarafı yazarı bilinmiyor. Ancak içerik hoşuma gittiği ve içeriği tümüyle benimsediğim için aynen iletiyorum.
[Hayatta olmakla hayatı yaşamak çok farklı şeylerdir. Biri, bize eşlik eden ve içinde devindiğimiz sahneyi belirleyen zaman ve uzamın izleyicileri olmakla yetinmek; bundan çok farklı olan diğeri ise, güzel ve iyi hayatı inşa etme becerisini gösterip söz konusu sahneyi yeteneklerimiz ve sorumluluklarımız ölçüsünde değiştirmek üzere senaryoya müdahale etmektir. Evet dostlarım, hayata anlam katmaya, yaşamda seyirci değil de oyuncu olmakla başlayabiliriz.
Diğer bir deyişle termometre gibi değil termostat gibi davranmak lazım. Termometre gibi davrananlar, kendilerine zarar verecek şeylere bile karışmazlar. Karşılaştıkları sorun ve zorlukları fark etmenin ötesinde hiçbir şey yapmazlar, bir çözüm yolu bulmaya çalışmazlar, yaşamı sadece seyrederler. Kendilerini her zaman güçsüz hissederler.
Termostat gibi olanlar ise, güçlüklerle karşılaşır karşılaşmaz eyleme geçerler. Daima bir çözüm yolunun bulunduğuna inanırlar. Tepki gösterir, kararlar alır ve uygulamaları ile adeta zamanı yönetirler. Geriye dönüp baktıklarında keşkelerin az olacağı bir yaşam biçimini bilinçli bir şekilde bu günden seçerler.]
Bu görüş, takım oyunu ruhuna aykırı değil. Her takımda bir lider olmak zorundadır ve takım bu liderin yönlendirmesi ile oynar. Takımın, mahallede çocukların kurmuş olduğu futbol takımı olduğunu varsayalım. Her defasında yedekte bekletilen çocuk, neden yedekte bekletildiğini kendi kendine sorgulamak zorundadır. Belli ki kendi çıtası bu takıma girmeye yetecek kadar yüksek değildir. Takımın vazgeçilmez oyuncusu da kendi çıtasını her gün daha da yükseltmek zorundadır. Mahalleye yeni taşınan bir çocuk bir anda tüm dengeleri bozabilir. Yedek beklemekten hiç rahatsızlık duymamak da mümkün. Kişinin kendi tercihidir.
Her ne kadar elektronikteki gelişmeler başta olmak üzere yaşam şartlarında pek çok kolaylıklar sunuluyor gibi görülse de tüm dünyada ve genel olarak yaşam şartlarının giderek ağırlaştığı açıktır. Öyle ki, yavaşlayan ya da duran bir anda oyun dışında kalıyor.
Yolda hızlı adımlar ile işine giderken bir yandan cep telefonunda konuşup, diğer yandan hamburgerini tam anlamı ile tıkınan kişilere, giderek daha fazla rastlıyoruz. Yaşamak için sanki bunlar her gün çıtalarını böyle yükseltmek zorundalar gibi görülüyor. Olabilir. Bu da bir çıta yükseltme şekli.
Çıtanın asıl yükseltilmesi gereken konular içinde sanırım en başta hoşgörü geliyor. Tahammülsüz bir toplum olduk. Nerede ise tüm sürücülerin eli kornada. Sanıyorlar ki kornaya basınca trafik açılacak. Toplu taşım araçlarında gençler otururken yaşlıların ayakta yolculuk ettiğine daha fazla rastlıyoruz.
Kullanılan cep telefonun en yeni modelini satın almakla yaşam kalitesindeki çıta çok da yükselmiş olmuyor. Daha yenisi çıktığında onu alamayan, kendisini çok zavallı olarak da görebiliyor.
İş, insanlık çıtasını yükseltip, yakın çevresine de örnek olmak.
Sevgiyle.