Prof. Dr. A. Kadir HALKMAN
Gıda ve Beslenme; Sadece Siyah ve Beyaz Mı?
01 Temmuz 2015, Çarşamba
Tabi ki gri de var. Hatta açık gri, orta gri, koyu gri de olabilir. Pek çok gıda işletmesi organik gıdaları işleyip pazarlıyor. Kimileri örneğin, UHT sütün organik olanını tercih ediyor, kimileri sanayiden geçmiş her türlü sütü öcü olarak gördüğü için organik UHT sütün yanından bile geçmiyor. Kimisi de organik ifadesini benimsediği için bu UHT sütü tüketiyor ama süttozundan yapıldığı gerekçesi ile markalı dondurmayı şiddetle reddediyor. Bu son gruptaki bir arkadaşıma "organik süttozundan yapılmış dondurma yer misin ve devamında çikolata teknolojisinde süt değil süttozu kullanılmak zorunda olduğunu biliyorsun değil mi?" diye sormuştum. Artık çikolata da yemiyor. Gerçekten üzüldüm.
Olabilir. Herkes gerek ağzının tadı gerek beslenme açısından kendi tercihini yapar. Bu tercihte başta sağlık olmak üzere başka faktörler de etkilidir.
Önceden de bu sayfalarda yazmıştım, tekrarlayayım: Sanayiden geçmiş gıdalara itirazım yok ve sadece sanayiden geçmiş gıda tutkunluğum da yok. Organik gıdalara itirazım yok ve sadece organik gıda tutkunluğum da yok. Uyarına geldiği şekilde hepsini tüketirim. Sadece organik gıda konusunda kazıklanmamaya özen gösteririm. Yani üzerinde organik yazan tüm gıdaların gerçekten organik olduğundan şüphe ederim. Gıda sanayisinin de tümünün sütten çıkmış ak kaşık olmadığını biliyorum. Özellikle et ve süt ürünlerinde marka tercihim çok katıdır. Bu, benim tercihimdir, doğru olduğunu iddia etmiyorum, hiç kimseye böyle yapın diye tavsiyem yok ve olmaz.
Gıda ve beslenme konusunda asıl itirazım, vatandaşın kafasını karıştıran yalan yanlış bilgilerin uzman olduğu iddia edilen kişiler tarafından özellikle TV kanallarında tekrarlanması. Ortada dolaşan o denli saçma sapan bilgiler var ki, gıda mühendisliği ve beslenme-diyetetik bölümleri öğrencileri ve hatta öğretim üyelerinin bile kafası karışıyor. Nasıl karışmasın ki? Bunları söyleyenlerin bir kısmı tıp doktoru hatta tıp profesörü. Yeni doğmuş çocuğunu sadece kontrol için doktora götüren anneye "çocuğunuza asla UHT süt vermeyin" şeklinde telkinde bulunan kaç anne, o doktorla bunun teknik ayrıntısını ve beslenme açısından ne gibi sakıncaları olabileceğini tartışabilir? İster kamu doktoru ister özel doktor olsun, doktorun ayıracak belirli bir süresi vardır ve anne bu kısıtlı süre içinde çocuğun sağlığı için daha başka bilgiler almak ister. Çocuğuna UHT süt içirmez, olur biter. Hatta bunu arkadaşlarına da duyurur. Böylece toplumda UHT süte karşı bir olumsuzluk yükselir. Dert mi? Doktor öyle söyledi.
Aklımın, mantığımın ve yüreğimin bir türlü kabul edemediği bir konu; sokak sütünün, sanayiden geçmiş sütten daha sağlıklı olduğunun iddia edilmesi. Öyle bir şekilde iddia ediliyor ki, sanki sokak sütü masaldaki pamuk prenses kadar saf ve temiz ama sanayiden geçenler ise saflık ve temizliklerini tümüyle yitirmiş başkaları. Çok kaliteli sokak sütleri olduğu açıktır ancak bunlar bile genel kalite açısından sanayide işlenmiş süt ile kıyaslanamazlar. En azından risk faktörü vardır. Bazı kaliteli sokak sütlerinin sanayiden geçmiş sütlere kıyasla daha fazla yağ içermesi, kuru maddesinin daha yüksek olması bunların daha sağlıklı olduğunu göstermez. Gerek Türkiye gerek tüm dünya açısından ve genel olarak bakıldığında sokak sütünün sanayi sütünden daha sağlıklı olduğunu iddia etmek hiçbir bilimsel temele dayandırılamaz. "Bilimsel temele dayandırırım" diyen herkesle istediği yerde (istediği TV kanalında canlı yayında ya da stadyumda veya başka ortamda) ve istediği zaman tartışmaya hazırım. Ama kişi, "sokak sütü sadece benim kişisel tercihimdir, futbol takımı tutmak gibi her şeyin bilimsel temelde olması gerekmiyor" diyorsa ona da saygı duyarım.
Ve yaz mevsimine bağlı olarak diyet önerileri hızla artıyor. Şöyle yapınca kilo verirsiniz formüllerinin çoğu ağır palavra. Sadece Türkiye'de değil, dünyanın özellikle gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerinde, ellerindeki akıllı cep telefonlarının tuşlarına basmaktan başka önemli bir fizik aktivite göstermeyen ama kilo aldırıcı abur cuburdan kaçınmayan ve sadece diyet gazlı meşrubat içerek ruhlarını tatmin eden bir sürü insan televizyon ve/ veya gazetede önerilen diyetlerle kilo vereceğini sanıyor. Ve hatta buna yürekten inanıyor, sosyal medyada arkadaşları ile paylaşıyor.
Çakma değil gerçek beslenme uzmanlarına göre kilo almak ya da kilo vermek, günlük alınan ve tüketilen enerji dışında başka faktörler tarafından da etkilenmektedir. Herkes kendi vücudunu iyi tanımak zorundadır. "Su içsem yarıyor" ifadesi sadece kişinin kendisini kandırmasıdır. Kilo vermek için yapılması gerekenler basit olarak daha az yemek, abur cuburdan olabildiğince kaçınmak ve daha fazla fiziksel aktivitedir. Kuşkusuz, çeşitli hormonal sorunlar, yaş vb. faktörler sağlıklı bir şekilde kilo verilmesini zorlaştırır. Bu gibi durumlarda kişiye özel diyet uygulaması ise medyada genel kullanıma sunulduğu şekli ile bilmem ne çayı, bilmem ne ekstrası ile değil, doğrudan beslenme-diyetetik alanında eğitim almış gerçek uzmanların işidir.
Unutanlara hatırlatalım: 2011 Mayıs ayında Almanya'da başlayan E. coli O104:H4 salgınında yaklaşık 50 kişi öldü, 800 kişi de HUS ile boğuşuyor. HUS ile kastımız, hayatlarının bundan sonraki bölümünü kalıcı böbrek hastası olarak geçirecekler. Bu salgın orta yaş kadınları etkiledi. Nedeni, yaklaşan yaz mevsiminde kilo vermek amacıyla diyetler uygulanması, bu arada beslenme eksiği olmaması amacıyla salataya ağırlık verilmesi ve organik gıda tutkunu olan Almanların klor vb. dezenfektanlardan kaçınması.
Korkarım kimi medyatik beslenme uzmanları, bu gibi ufak tefek detayları gözden kaçırıyor. Öyle olmasa çiğ süt tüketimini önerirler miydi ya da sanayiden geçmiş tüm gıdalara bu denli karşı çıkarlar mıydı? Vazgeçtim gıda mühendisliğinden, en temel gıda bilimi ve teknolojisi bilgilerinden bile yoksun olmasalardı "süt pişirildiğinde proteinleri denatüre oluyor, çiğ süt için" demezler ve bunun yerine "Ey vatandaşlar, protein denatürasyondan korkmayın, haşlanmış yumurtada da proteinler denatüre olur ve yoğurt yapmak için protein denatürasyonu teknolojik bir zorunluluktur, protein denatürasyonu ile besin maddesi kaybını karıştırmayın" derlerdi. Son olarak eğer biraz daha fazla mikrobiyoloji okusalar "doğal yoğurt probiyotiktir, yoğurdunuzu evde yapın" gibi bilim dışı demeçler vermezlerdi.
Son not: AOÇ süt fabrikası "evde yoğurt yap" setinde ve aynı zamanda AOÇ çiftlik köy yoğurdunda kullanılan starter kültür (yoğurt mayası), benim laboratuvarımda elde edildi ve AOÇ ile yapılan protokol uyarınca sanayide kullanılıyor. Ben de bu yoğurdu tercih ediyorum. Ama bu yoğurdun organik olmadığını ve mayanın hiçbir probiyotik özellik taşımadığını ben biliyorum. Özel probiyotik kültür kullanılmayan standart yoğurt ve kefirin probiyotik özelliği yoktur. Standart yoğurt ve kefirin probiyotik özellik taşımamaları, bunların insan sağlığı üzerinde yetersizliğini göstermez. İnsanlar, asırlardan beri bu ürünleri sağlığa yaptığı katkılar nedeni ile tüketmektedirler.
Sevgiyle ve dostlukla kalın.