Prof. Dr. A. Kadir HALKMAN
Gıda Kaynaklı Mikrobik Hastalıklar, Zehirlenmeler
Merhaba,
Soluduğumuz havada, otobüsün tutamacında, evimizin kapı kolunda, kullandığımız parada vb. her yerde mikroorganizmalar var. Bunlar, olmazsa olmazlarımızdır. Yeryüzündeki bütün mikroorganizmaları, sihirli bir değnek ile bir anda yok etsek, tüm ekolojik denge aynı anda bozulmaya başlar. Mikroorganizmaların, yaşadığımız dünyada katkıları küçümsenemez.
Başta yoğurt olmak üzere, tüm fermente gıdalar mikroorganizmalarla üretilir. Biyolojik atık su arıtımı, biyogaz üretimi, enzimlerin elde edilmesi gibi sayılamayacak kadar çok işlemde mikroorganizmalardan yararlanılır. Ancak mikroorganizmaların asıl yararı, doğada, başta karbon döngüsü olmak üzere element çevrimlerine katılmalıdır.
Bitkiler fotosentez yaparken, karbondioksite gerek duyarlar. İnsanlar ve hayvanlar, solunum sırasında karbondioksit çıkarırlar. Çıkarılan bu karbondioksit, bitkilerin gerek duyduğu karbondioksit için yeterli değildir. Mikroorganizmalar, burada devreye girer. Ölmüş bütün biyolojik materyali parçalayarak, eksik kalan karbondioksiti bitkilerin kullanımına sunarlar.
Yeryüzünden tüm mikroorganizmaları yok edersek, bu döngü kırılır. Bitkiler için yeterli karbondioksit olmayınca bitki varlığı, azalmaya başlar. Bitki ile beslenen hayvanlar, açlığa bağlı olarak ölmeye başlarlar ve yaklaşık 40 yıl içinde tüm ekoloji değişir. Sonuçta, yeryüzünde sınırlı sayıda bitki ve hayvan kalır. Hayvanlar âlemi içinde en güçsüz olan insan türü, zaten işin başında yok olur, geriye muhtemelen sadece bazı balıklar, böcekler vb. canlılar kalır.
Sonuçta, yaşadığımız bu dünyada, bir şekilde, bütün kaplanları yok edersek, her koşulda ekolojik dengede bozulma olacaktır ancak, bu bozulma, insan türü için fark edilebilir bir boyutta olmayacaktır. Önceden, dinozorlar ve mamutlar da yok olmuştu.
Mikroorganizmaların, yaşadığımız dünyada yararlarını saymaya gerek yok, tam olarak, bütün bitkiler ve hayvanlar âlemi, onlara muhtaç durumdadır.
Peki, mikroorganizmalar konusundaki reklamlara bu aşamada son verelim.
İnsanlar tarafından bakıldığında mikroorganizmaların pek çok zararı vardır. İnsanları, hayvanları ve bitkileri hasta yaparlar. Hastalığın ilerlemiş boyutu ölümdür. Bitkilerin ve hayvanların hastalanması ve ölümü ekonomik zarardır. Mikroorganizma kaynaklı insan hastalanmaları ve ölümlerine, hümanist bakış ile kapitalist sistem bakışı çok farklıdır. Kapitalist ekonomiler, her türlü kaynağa dayalı olarak, insan iş gücündeki kayıpları, ekonomik kayıp olarak görüyor. Örneğin, [gıda kaynaklı toplu zehirlenmede şu kadar kişi hastanelik oldu, şu kadar kişi öldü. Bunun, ekonomiye zararı şu kadar $ / € şeklindedir].
Gelelim, [Gıda kaynaklı mikrobik hastalıklar, zehirlenmeler] konusuna. Dünyanın her yerinde, çok muhtemelen, insanlık tarihi kadar eski olmak üzere, gıda kaynaklı mikrobik hastalıklar, zehirlenmeler ve ölümler olmuştur ve çok muhtemelen, ileride de olacaktır. Çünkü:
Özellikle gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerde hijyen bilgisi ve hijyenik kurallara uyum yetersizdir, temiz su kaynakları kısıtlıdır.
Gelişmiş ülkelerde hijyen bilgisi ve hijyen kurallarına uyum yeterlidir, temiz su kaynakları kısıtlı değildir. Buna rağmen, 2011 yılında Almanya kaynaklı E. coli O1O4:H4 salgınında toplam 50 kişi ölmüş, 900 kadar HUS vakası olmuştur. HUS, basitçe, başta akut böbrek yetmezliği ve diğer hastalıklardır. 2017 yılı baharında yine Almanya’da E. coli O157:H7 vakası ile ABD’de ise, nörovirüs kaynaklı, toplu gıda zehirlenmesi görülmüştür.
Patojenler, antibiyotiklere karşı direnç kazandıkları için antibiyotiklerin altın çağı bitmiştir. Probiyotikler, fekal transplantasyon, sağlıklı beslenme ve spor, kişisel bağışıklığı güçlendirmeye yardımcı olur ancak, patojenlere karşı mutlak bir bağışıklık bugün için söz konusu değildir.
İklim değişikliği yadsınamaz. Buna göre, tarımsal üretim de, zorunlu olarak şekil değiştirecektir. Mikroorganizmaların, bu değişime çok kolay ayak uyduracakları açıktır. Basitçe, çoğalmaları için gereken süre dakikalar ile ifade edilirken, bu süre bitkiler ve hayvanlar için en kısa olarak ay ile ifade edilmektedir.
Dünya ve ülkemiz için karamsar bir tablo çizmeye çalışmıyorum. Tersine, kişisel olarak, basit ama temel hijyen kurallarına uymanın yeterli olacağını söylüyorum.
Bir de felsefe konusu var. Felsefe, en basit tarifiyle sorgulama demektir. İnsanlar, yeryüzünün her köşesinde, gıda ve beslenme konusunda sağda solda demeç veren, kendini ve haddini bilmezlerin söylevlerini, azıcık sorgulasalar ve [Acaba, bu demeç doğru olabilir mi?] diye kendi kendilerine düşünseler, zaten sağlıklı beslenmeye devam ederler, vücut dirençleri yükselir ve daha az hastalanırlar.
Bir diğer deyiş ile gıda ve beslenme konusunda, ne amaçla söylendiği anlaşılamayan saçma sapan ve tümüyle yanlış söylemlerin de, beslenme yetersizliğine/ yanlış beslenmeye yol açacağını, bunun vücut direncini ve bağışıklığını düşüreceğini, sonuçta her türlü hastalığa kapının açılacağı anlamına geldiğini anlamak için, felsefe kulüplerine üye olmak ya da felsefe üzerinde doktora yapmaya gerek yoktur.
Sevgiyle,