Prof. Dr. A. Kadir HALKMAN
Bir Mahkeme Dosyasi
01 Mayıs 2016, Pazar
Merhaba,
Yakın bir tarihte bir iş yerinde öğlen ve akşam vardiyasında 600 kadar çalışanın etkilendiği bir toplu zehirlenme olmuş ve sonuçta yemek fabrikası kusurlu bulunmuş, yemek fabrikası ise kusurlu olmadığını iddia etmiş idi. Davaya doğrudan müdahil olmadım/ olamadım çünkü kocaman klasör dava dosyası bana ulaştırıldığında mahkeme kararını vermişti. Yemek fabrikası avukatı [Bu dava henüz tam olarak bitmedi, bir üst mahkemede haklarımızı savunacağız] yaklaşımı ile dava dosyasının bir kopyasını sadece göz atmam için bana verdi.
Dosyayı okudum ve avukata yemek fabrikasının suçlanması için yeterli kanıt bulunmadığını, üst mahkeme için beni bilirkişi olarak önerebileceklerini, dosya resmî kanaldan bana gelirse bu kanıt yetersizliklerini anlatabileceğimi söyledim. Teşekkür faslı vs. ama sonra uzun bir süre ses seda çıkmadı. Avukatı aradım ve ne olduğunu sordum. Üst mahkemeye gitmişler ancak mahkeme mevcut dosyada gıda mühendisliği bölümü öğretim üyesinin de bulunduğu komisyon görüşüne uyularak yemek fabrikasının kusurlu olduğuna karar verildiği için gıda mühendisliği bölümünden yeni bir öğretim üyesi görüşüne gerek duymamış. Yani davayı kaybetmişler.
Hukukçu olmadığım için yukarıdaki ifadelerde hatalı hukuksal ifadeler kullanmış olabilirim. Kuşkusuz avukat da benim olabildiğince basitleştirmeye çalışarak kullandığım teknik deyimlerin büyük bölümünü anlamamıştır. Ancak benim dosya üzerindeki temel 2 itirazımı anladı:
-Yemek yerken içilen su, musluk suyu imiş ve virüs analizi yapılmamış,
-Her ne kadar gıda mühendisliği bölümünde profesör kadrosunda öğretim üyesi olsak da uzmanlık alanlarımız çok farklıdır. Söz konusu komisyondaki ilgili öğretim üyesinin gıda mikrobiyolojisi alanında hiçbir deneyimi yoktur. Bir diğer deyiş ile nasıl ki ben gıda mühendisliği bölümünde profesör kadrosunda öğretim üyesi isem de, zeytinyağına katılan pamuk yağından ya da ekmeğe katılan tuzun az ya da çok olmasından anlamam. Aslında genel gıda mühendisliği yaklaşımı ile hepimiz her konudan iyi kötü anlarız ama mahkemede bilirkişi olmak farklıdır. Bilirkişi olacak kişinin en azından konu üzerinde uzman olması gerekir. Adı üzerinde: Bilirkişi.
Hemen bu aşamada şunu belirtmem gerek: Yemek şirketinin kusurlu olup olmadığını bilmiyorum. Belki tam kusurlu belki de tümüyle masum idi. Benim yaklaşımım, bu aşamada kusuru kanıtlanamamış olmasıdır. Bir adım daha gideyim: Toplu zehirlenme sonrası alınmış olan numunelerde yapılmış olan mikrobiyolojik analizlere göre tümüyle masum görülüyor.
Toplu gıda zehirlenmelerinde çok genel olarak kabul edilen bir yaklaşım vardır: 100 kişi gerçekten zehirlenir. 100 kişi tam tabiri ile pimpirikli olduğu için hastalığın tüm semptomlarını gösterir (gerçekten psikolojik olarak ishal olur, kusar, mide krampları çeker, ateşi yükselir vb.). İlave 100 kişi işten ya da okuldan kaytarmak için aynı semptomları bildirir. İşyeri hekimi ya da sağlık ocağındaki/ hastanedeki doktorun hangisinin gerçekten zehirlendiğini, hangisinin psikolojik olarak hastalandığını ve hangisinin kaytarıcı olduğunu ayırt etmesi çok zordur ve tümüne gıda zehirlenmesi kararı vermekten başkaca bir seçeneği yoktur. Hiçbir doktor bu riski alamaz/ almaz.
Kuşkusuz bir üst paragraftaki yaklaşım tümüyle bir genellemedir ve sadece genel kabul gören bir tahminden ibarettir. Bir tarihte ben de amirim/ üstüm olan kişi ile takıştığım için doktorun hiçbir şekilde reddedemeyeceği semptom bildirişi ile 3 gün rapor almıştım. Çok mu gerekli idi? Bugünkü bakışım ile çocukça ama o tarihte çocukça davranmak da gerekiyormuş.
Olay şöyle gelişmiş: Denizli il sınırlarındaki bir fabrikada 2011 yaz ayındaki bir tarihte öğle ve akşam vardiyalarında çalışan 588 kişi yemek tüketiminden en erken 7 en geç 42 saat sonra ishal, karın ağrısı, mide bulantısı ve kusma şikâyetleri ile ilçedeki çeşitli sağlık kuruluşlarına başvurmuşlar. Tümün gıda zehirlenmesi raporu verilmiş.
Zehirlenme görülen gün öğlen ve akşam vardiyalarında yemek şirketi tarafından servis edilen yemekler ve 1 gün sonra Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından alınan numunelerde yapılmış olan analizler şöyle:
Yemek | Yemek Yapılan analizler |
Bulgur Pilavı | Bacillus cereus, Salmonella |
Cacık | E. coli |
Çoban Salata | E. coli, Listeria monocytogenes, Salmonella |
Etli Nohut Yemeği | Bacillus cereus, Salmonella |
Pirinç Pilavı | Bacillus cereus, Salmonella |
Sütlü Çikolatalı Tatlı | Salmonella |
Şehriye Çorbası | Bacillus cereus, Salmonella |
Pastörize Süt | Bacillus cereus, E. coli O157, Koagülaz pozitif Staphylococcus aureus, Listeria monocytogenes, Salmonella |
Zeytinyağlı Fasulye | Bacillus cereus, Salmonella |
Zeytinyağlı Enginar | Bacillus cereus, Salmonella |
Bu kadar yemeğin hem öğle hem de akşam yemeğinde servis edilmediği açıktır ve dosyada bu konuda hiçbir bilgi yoktur. Ancak hangi yemeğin hangi vardiyada verildiğinin hiçbir önemi de yoktur çünkü pastörize sütte koagülaz pozitif Staphylococcus aureus dışında yapılan tüm analizler ilgili yasada belirtilen sınırlar içindedir. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından pastörize sütte yapılan analizde koagülaz pozitif Staphylococcus aureus 100 KOB/mL olarak bulunmuştur.
Yemek şirketi avukatı ısrarla Türk Gıda Kodeksi Mikrobiyolojik Kriterler Tebliğinde pastörize sütte koagülaz pozitif Staphylococcus aureus ile ilgili bir madde olmadığı yönünde suçlamayı reddetme eğilimindeydi ama bir toplu zehirlenme olayında Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı personelinin yetki ve sorumluluklarını anlamamada ısrarlı idi.
Konunun asıl vahim tarafı, standart olduğu şekilde aynı üniversiteden; gıda mühendisliği bölümü, kimya bölümü ve hukuk fakültesi profesör kadrosunda bulunan üç öğretim üyesinin [pastörize sütte yapılan analizde koagülaz pozitif Staphylococcus aureus 100 KOB/mL olarak bulunması] konusunda ortak imzalı olarak yemek şirketini suçlayıcı raporudur.
01. Basitçe adı geçen mikrobiyolojik kriterler tebliğinde pastörize içme sütü için koagülaz pozitif Staphylococcus aureus limiti verilmemiş olsa da, aynı tebliğde çeşitli süt ürünleri için n= 5; c= 2; m= 100 KOB/g ve M= 1000 KOB/g koagülaz pozitif Staphylococcus aureus bulunmasına izin vermektedir. Başka gıdalarda M değeri 10bin KOB/g şeklindedir.
02. Daha açık bir ifade ile pastörize sütte adı geçmese de gıdalarda 100 KOB/g koagülaz pozitif Staphylococcus aureus bulunması yasal izin verilen limit içindedir.
03. Derslerimde şunu anlatıyorum: Koagülaz pozitif Staphylococcus aureus sayısı çok da önemli değildir. Asıl önemli olan, gıdanın su aktivitesi ve pH ile depolandığı sıcaklıktır. Bir gıdada koagülaz pozitif Staphylococcus aureus sayısı 100bin KOB/g-mL’yi aştığında halk sağlığı açısından toksin yapabilme potansiyeli vardır. Bu deyiş benim uydurduğum bir şey değildir, dünyanın her yerinde gıda mikrobiyolojisi derslerinde yıllardan beri verilen ve evrensel ölçüde kabul görmüş bilgilerdir.
04. Bu durumda pastörize sütte saptanmış olan 100 KOB/g koagülaz pozitif Staphylococcus aureus kesinlikle sorun değildir.
05. Ben kendi adıma iyisinden pastörize/ UHT süt içicisiyim. Sadece tadı hoşuma gittiği için süt tüketirim. Yoğurt (ayran ve cacık), peynir, kefir vb. süt ürünlerinin beslenme açısından daha yararlı olduğunu biliyorum ve bu şekilde savunuyorum. Denizlinin bir ilçesindeki tekstil fabrikasında çalışan 588 kişinin pastörize süt tüketimine bağlı olarak zehirlenme şansı nedir?
06. Süt çocuğu, süt bebesi vb. aşağılamalar/ küçümsemeler malumdur. Kendi adıma bu gibi ifadeleri hiç dikkate almam. Tadını seviyorum. Ama Denizli’nin bir ilçesinde öğle ve akşam vardiyasında 588 kişinin toksin oluşturması riski de dikkate alınarak kişi başına en az 1 litre pastörize süt tükettiği nedenli beklenebilir?
07. Diyelim ki yemek fabrikası ilk kez o gün pastörize süt servisi yaptı ve çalışanlar hep beraber [yahu bebekliğimden beri süt içmiyordum haydi bir nostalji olsun] diyerek pastörize sütü içtiler. İyi de laktoz intoleransı diye bir şey var. İyisinden gaz, ishal ve karın ağrısı/ mide krampı yapar.
08. Yemekte servis edilen içme suyu, yemek fabrikası sorumluluğunda değil imiş. 2011 yılı sonrasında da musluk suyu kaynaklı pek çok viral enfeksiyon oldu. Viroloji ve viral kaynaklı enfeksiyonlar konusunda uzman değilim ama çok kabaca bakıldığında bu vakada musluk suyu kaynaklı viral enfeksiyon olma potansiyeli var.
SONUÇ: Bu yazı, sadece gıda mühendisliği bilim dalı açısından genel içerikli ve basit bir özeleştiriden ibarettir. Sadece katkı olarak kaleme alınmıştır.
Sevgiyle ve dostlukla kalın,