Beslenme
Yiyecek Arzularının Şifreleri
Yiyecek arzusu, biyolojik ihtiyaçlardan psikolojik koşullanmalara kadar birçok faktörden etkilenir ve bu konuda yapılan bilimsel araştırmalar bu mekanizmaları derinlemesine incelemektedir.
Yiyecek arzusu genellikle beynimizin enerji gereksinimlerine hızlıca cevap verebilecek yüksek kalorili yiyecekleri tercih etmesiyle ilişkilidir. Araştırmalar bu süreçte hormonlar ve nörotransmitterlerin etkili olduğunu göstermektedir. Özellikle dopamin gibi ödüllendirme sistemini aktive eden nörotransmitterler, yağ ve şeker bakımından zengin yiyeceklere duyulan arzuyu tetikler. Dopamin, bireyin yiyecek tüketiminden keyif almasını sağlayarak bu davranışın tekrarını teşvik eder. Bağırsak mikrobiyotası da bu süreçte önemli bir rol oynar. Bağırsaklardaki mikroorganizmalar yiyecek tercihlerini etkileyerek bireyleri, kendi besin ihtiyaçlarına uygun yiyeceklere yönlendirebilir. Bu mikroorganizmalar özellikle karbonhidrat ve yağ yönünden zengin gıdaların tüketilmesini sağlayarak bağırsak ekosistemini şekillendirir. Bazı araştırmalar, bağırsak-beyin aksı aracılığıyla mikropların beyine sinyal gönderdiğini ve böylece yiyecek arzusunu değiştirebileceğini ortaya koymaktadır.
Yiyecek arzusu genellikle bireyin çevresel koşullarıyla şekillenir. Pavlov’un klasik koşullanma deneylerinde olduğu gibi, yiyecek tüketimi belirli bir ortam ya da durumla eşleştirildiğinde, benzer durumlarda tekrar eden bir arzunun ortaya çıkması olasıdır. Bu yüzden televizyon izlerken sürekli atıştırmalık tüketen bir bireyin, aynı ortamda tekrar yiyecek arzusuyla karşılaşması şaşırtıcı değildir. Ayrıca reklamlar ve sosyal medya görselleri de bu tür yiyecek arzularını güçlendirir. Kültürel etkiler de yiyecek tercihlerini şekillendirir. Örneğin Batı toplumunda çikolatanın adet dönemi ile ilişkilendirilmesi, kültürel bir fenomen olarak değerlendirilmektedir. Kadınların bu dönemde çikolataya duyduğu arzunun biyolojik değil, kültürel normlarla bağlantılı olabileceği düşünülmektedir.
Yiyecek arzusunu tamamen ortadan kaldırmak zor olsa da, sağlıklı alışkanlıklar geliştirilerek bu arzular kontrol altına alınabilir. Belirli bir yiyeceği diyetimizden çıkarmanın zamanla o yiyeceğe duyulan arzuyu azaltabileceğini gösterilmektedir. Bunun yanı sıra farkındalık teknikleri de bireyin yiyecek arzusunu daha bilinçli bir şekilde yönetmesine yardımcı olabilir. Yiyeceklerle ilgili olumlu ya da olumsuz yargılardan kaçınmak, bireyin bu tür arzularla başa çıkmasını kolaylaştırabilir.
Yazar: Eylül Rüzgar Üzer
Kaynaklar:
1. Meule, A. The Psychology of Food Cravings: the Role of Food Deprivation. Curr Nutr Rep 9, 251–257 (2020). https://doi.org/10.1007/s13668-020-00326-0
2. Jin Huang, Chen Wang, Hang-Bin Zhang, Hui Zheng, Tao Huang, Jian-Zhong Di, Neuroimaging and neuroendocrine insights into food cravings and appetite interventions in obesity, Psychoradiology, Volume 3, 2023, kkad023, https://doi.org/10.1093/psyrad/kkad023
3. Reents, J., Seidel, A. K., Wiesner, C. D., & Pedersen, A. (2020). The effect of hunger and satiety on mood-related food craving. Frontiers in psychology, 11, 568908. https://doi.org/10.3389/fpsyg.2020.568908
4. Singh, M. (2014). Mood, food, and obesity. Frontiers in psychology, 5, 925. https://doi.org/10.3389/fpsyg.2014.00925