Gıda
LİFLİ BESLENME VE BAĞIRSAK YAPISI KALP-DAMAR SİSTEMİNİ KORUYOR!
Eczaneye gidip ilaç almak yerine evde yediklerinizin ilaç niteliği taşımasını istemez miydiniz?
Elbette, kim istemez ki. Eğer sağlıklı ve doğru beslenirsek ilaçlardan tamamen kurtulamasak da, yüksek oranda ilaçlarımızı azaltmamız mümkün. Bu noktadan hareketle Hipokrat, binlerce sene evvel “Yiyeceğiniz ilacınız, ilacınız yiyeceğiniz olsun” diyerek belki de tıbbın en temel prensiplerinden birini ortaya koymuştur. Vücudumuzu yediklerimiz şekillendirir, bağırsak mikrobiyomu ise adeta vücudun alt yapısını sağlar ve beslenmemizden ciddi manada etkilenir. O kadar ki aynı gün içerisinde beslenmemize bağlı olarak iki farklı bağırsak florasına sahip olabiliriz. Bağırsak yapımızın vücudumuza katkısı sadece birkaç çeşit bakterinin bazı vitaminler üretmesinden ibaret değildir, bağışıklık sistemimiz dâhil birçok farklı unsur için çok önemli rollere sahiptir. Özetle, bağırsağınıza ne kadar iyi bakarsanız o da size o kadar yardımcı olacaktır. (1,2)
Kalp Sağlığınız İçin: Polisakkaritler
Berlin Deneysel ve Klinik Araştırma Merkezi’ndeki bilim insanlarının öncülüğünde yapılan bir araştırma, bağırsak florasının önemini bir kez daha teyit etmiştir. Circulation’da yayınlanan veriler doğrultusunda şu sonuç ortaya çıkıyor: Polisakkaritlerden zengin bir beslenme mikrobiyota için faydalıdır.
Polisakkaritlerin içerisinde lifli yapılar bulunur. Bağırsak bakterileri bu lifli gıdaları kullanarak çeşitli besin öğeleri sentezleyebilirler. Kısa zincirli bir yağ asidi olan ve doğal lifli gıdalardan bağırsak bakterileri tarafından üretilen Propiyonat, fareler üzerinde yapılan son çalışmalardan birine göre kalp dokularının yenilenmesi ve damar tıkanıklığı dâhil olmak üzere yüksek kan basıncının etkilerine karşı vücudun korunmasına yardımcı oluyor. Vücudumuzun refahı, sindirim sistemimizde bulunan bakterilerimizi etkileyen unsurlar ile çok yakın ilişki içerisindedir. Çünkü bu bakteriler, vitaminler de dâhil olmak üzere vücut için zorunlu olan küçük besin elementleri üretir ve gıdanın sindirilmesi için vücuda yardım eder. Propiyonat dâhil olmak üzere, bağırsak bakterileri, lifli gıdalardan faydalı metabolitler üretirler.
Yüksek kan basıncına sahip fareleri propiyonat ile besleyen ekip; daha sonra fareler de düzensiz kalp ritimlerinin, anormal kalp büyümesinin ve kalp problemlerinin belirgin şekilde azaldığını gösterdi. Ekip ayrıca damar tıkanıklığı gibi çeşitli damar hastalıklarının da azaldığını belirledi. Ekibin lideri Profesör Dominik N. Müller; yüksek kan basıncının sebep olduğu kalp-damar işlevselliğinin çeşitli bozulmalarına karşı savaşan propiyonatın, özellikle vücudunda bu yağ asidi düzeyi yeterli miktarda olmayan hastalarda umut verici alternatif bir tedavi metodu olabileceğini belirtti.
Bağışıklık Sisteminin Katkısı
Propiyonat, bağışıklık sisteminin katkısıyla kalp-damar sistemini etkiliyor. Propiyonat, bu etkiyi tek başına göstermiyor. Etkinin görülebilmesi için bağışıklık sistemine ait T hücreleri de devreye girmesi gerekiyor. Propiyonat ve yardımcı T hücreleri burada karşılıklı etkileşim gösteriyor. Propiyonat, kan basıncını ve inflamasyonu arttıran T hücrelerini tabir yerindeyse “sakinleştiriyor”. Araştırmacılar, elektriksel uyarılar ile farelerin % 70’inde anormal bir kalp ritmi tetikledi. Ekip, yağ asidi ile beslenen farelerin sadece 5’te 1’inde düzensiz kalp ritmine eğilim olduğunu belirledi. Daha sonra araştırmacılar; düzenleyici olarak bilinen T yardımcı hücrelerinin belirli alt tiplerini işlevsiz hale getirdiklerinde, propiyonat’ın pozitif etkilerinin görülmediğini belirledi. Özetle, bağışıklık sistemi hücreleri bu maddenin fayda göstermesi için gerekli. Düsseldorf Üniversite’sinden Johannes Stegbauer ve araştırma grubunun da, ekibin bulgularını ikinci bir hayvan modelinde doğruladığını da belirtelim.
Alternatif Bir Tedavi Seçeneği: Yağ Asitleri
Bulgular, yıllardır beslenme uzmanları tarafından önerilen lifli gıdalardan zengin beslenmenin olası yararlarından birini açıklıyor. Bağırsak bakterileri; tam tahıl, sebze ve meyvelerde yüksek oranda selüloz, inülin gibi lifli besinleri içeren gıdalar aracılığıyla 3 karbon atomuna sahip propiyonat gibi kısa zincirli ve faydalı yağ asidi üretirler.
Araştırma ekibinden Doktor Wilck, yağ asitlerinin bu olumlu katkılarının nasıl olduğu ve nasıl çalıştığının tam olarak bilinmediğini ifade etti. Çalışma, kalp-damar rahatsızlıkları için yeni metotlara kapı açıyor. Özellikle bu yağ asidini düşük miktarda içeren hastalara doğrudan çpropiyonat uygulaması yapılabilir veya farklı durumlardaki hastalar için propiyonat kökenli alternatif ilaçlar geliştirilebilir.
Propiyonat, günlük klinik deneylerle kendisini bu konuda daha ispatlamak zorunda. Ekip, insan deneyleriyle kendi bulgularının doğrulanmasını ümit ediyor. Propiyonatın insan için hala güvenli olduğu ve uygun maliyet ile üretildiği biliniyor. Yüzyıllardan beri koruyucu olarak kullanılan bu madde hali hazırda onaylı bir gıda katkı maddesi olarak da kullanılıyor. Doktor Wilck, bu maddenin laboratuvardan çıkıp ona ihtiyaç duyan hastalar için yakında kullanılacağını ümit ettiğini belirtti. (3,4)
Yapılan bilimsel çalışmalar, beslenmenin çok yönlü olması gerektiğini açıkça ortaya koymuştur. Yalnızca proteinden ya da karbohidrat veya yağlardan zengin bir beslenme modeli vücut için zaruri olan besinlerin eksik olmasına neden olur. Bunun sonucunda ciddi problemler ile karşılaşmak yüksek ihtimaldir. Tam tahıllı gıdalar, sebze ve meyveler, vitamin ve mineraller gibi besin öğelerinin yanı sıra lifli besin içermeleri nedeniyle mutlak anlamda yeteri kadar tüketilmesi gerekli olan gıda gruplarındandır.
Kaynaklar:
1- Yong, E.,Mikrobiyota,Domingo Yayınevi, 2018
2-https://scitechdaily.com/sugar-targets-microbe-linked-to-lean-and-healthy-people/