Çevre - Doğa
Türkiye’deki yanlış çevre politikalarının ve küresel ısınmanın etkileri gittikçe kötüleşiyor
Kuraklık, doğal afetler arasında en kritik afet olarak tanımlanmaktadır, çünkü yavaş yavaş birikerek etkisi artmaktadır. Bu yüzden hayatımızdaki etkisi de her geçen gün artmaktadır. Küresel ısınma ve bununla birlikte gelen iklim değişikliği 100 yıla aşkın bir süredir bilim insanları tarafından bizlere duyurulmuştu. Bu felaket günümüzde dünyada ve Türkiye'de gitgide daha tehlikeli bir durum haline geldi.
Ülkemiz ciddi bir kuraklık sorunuyla boğuşmakta ve su kaynaklarımız her geçen gün azalmakta. Sıcaklık artışları ve iklim değişikliği, beraberinde kuraklık getirmekle kalmıyor nehirlerin akış hızını da olumsuz etkiliyor. Türkiye genelindeki nehirlerin neredeyse tamamında suyun akış hızında yüzde 70'lere varan oranda düşüş gözlemlenirken göllerin ise yüzde 60'ı kurudu. Uzmanların yaptıkları açıklamalara göre, yakın geleceğimizde su krizi yüzünden kitlesel göçler yaşanmaya başlayacak.
Türkiye’deki ortalama hava sıcaklıklarının 2030 sonrasında 3 derece artması, yağış klimatolojisinde ise olumsuz değişimlerin olması bekleniyor. Uzmanlara göre, en büyük sorunlardan biri de akarsu yataklarında yaşanan ciddi kirlilik. Son dönemde hazırlanan tüm araştırmalarda Ergene, Büyük Menderes, Sakarya, Kızılırmak başta olmak üzere tüm su kaynaklarının belli oranlarda kirlendiği açıklandı.
Her sene yüz binlerce flamingo yaz aylarının daha sıcak geçtiği bölgelerden, Mart ayının ortalarından itibaren, kuluçka dönemi için Tuz Gölü’ne gelmektedir. Son zamanlarda Tuz Gölü'nde yaşanan ve çok dikkat çeken flamingo ölümleri, “flamingo cenneti” olarak bilinen gölü adeta mezarlığa dönüştürmüş durumda. Ne yazık ki bu durum buz dağının sadece görünen kısmı... Küresel ısınmanın en önemli sonuçlarından biri olan su rezervlerinin tükenmesi ve su kullanımındaki yoğunluk kuraklığı daha da kötüleştirmektedir.
Kayseri'deki Yay Gölü, yağışların azalması ve sıcaklıkların mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi nedeniyle kuraklıktan nasibini aldı.
Barındırdığı 301 kuş türüyle Manyas Gölü'nden sonra Türkiye'nin ikinci önemli kuş cenneti olan Sultan Sazlığı'nın yakınındaki Yay Gölü kurudu. Yay Gölü çevresinde su olmaması nedeniyle flamingoların yüzde 70'i suyun olduğu bölgelere göç etmek zorunda kaldı.
Nevşehir'deki Yalıntaş Göleti'ndeki flamingolar da yaşam mücadelesi veriyor.
Uzmanların uyarılarına rağmen yıllardır uygulanan yanlış çevre politikaları nedeniyle gölet kuraklık ile karşı karşıya kalmış durumda. Çevrede bulunan çiftçilerin göletten izinsiz bir biçimde su kullanması ve tarlaların gelişigüzel sulanması nedeniyle doğal su kaynakları tarafından beslenemeyen gölün tek yaşam kaynağı yağışlar oldu. Son yıllarda ihtiyaç duyulan yağışların da olmaması gölü ve flamingoları kuraklıkla baş başa bırakmış durumda.
Türkiye'nin en büyük üçüncü, tatlı su açısından ise en büyüğü olan Beyşehir Gölü'nde ise su kıyıdan yaklaşık 150 metre çekildi.
Göle en yakın zamanda bir kaynak sağlanmadığı ve yeteri kadar yağış alınamadığı takdirde göl yok olmanın eşiğine gelecek. Türkiye'nin en büyük tatlı su gölü olarak bilinen 656 kilometrekare yüz ölçümüne sahip Beyşehir Gölü, Çarşamba Çayı ile Konya Ovası'nın sulanmasına katkı sağladığı gibi 466 balıkçının da geçim kaynağı.
Göle akması gereken Gördes Çayı'nın barajda tutulması nedeniyle Marmara Gölü de tamamen kurumak üzere.
Manisa’daki gölün kuruma nedeni ne iklim krizi ne de kuraklık. Devlet Su İşleri’nin yanlış uygulamaları nedeniyle kurumuş olan göl koruyucuları (!) tarafından kurutulmuş durumda. Gölde kış aylarında yaklaşık 65 bin su kuşu görülebiliyor. Nesli tehlike altına girmeye yakın olan tepeli pelikan türünün dünya nüfusunun kış aylarında yüzde 9’u Marmara Gölü’nden besleniyor ve kışı da burada geçiriyor. Gölün kurutulması tepeli pelikan başta olmak üzere pek çok su kuşunun yaşamını tehdit ediyor Kuruma nedeniyle iki endemik balık türü de tümüyle tehlike altına girmiş bulunmakta.
Isparta'da bulunan Eğirdir Gölü'ndeki su çekilmeleri çok şiddetli kuruma tehlikesi nedeniyle 50 metreyi aşmış durumda.
Senirkent, Yalvaç ve Gelendost kısımlarını içeren 'Hoyran' kesiminde, su seviyesindeki azalmalar yüzde 60'a ulaşmış durumda. Yer fıstığına benzeyen ve iki boğumdan oluşan gölün en dar noktası Kemer Boğazı'nın genişliği azaldığı için göl, 'Hoyran' ve 'Eğirdir' olarak ikiye bölünme tehlikesi altında. Tüm bu verilere rağmen, etrafındaki binlerce dönümlük tarım arazilerinin yanlış bir biçimde sulanması, kimyasal atıklar ve gölü besleyen kaynaklar üzerine kurulu göletler Eğirdir'i hızla kirletiyor ve kurutuyor.
Büyük Menderes Nehri'nin kuruması sonucu “sudan koyun geçirme” geleneği için nehre 200 tanker su taşındı.
Denizli'de 848'incisi düzenlenen, çobanların sürülerini nehirden karşıya geçirmekteki maharetlerini yarıştırdıkları geleneksel etkinlik, bu yıl kuraklığın gölgesinde düzenlendi. Menderes yatağında aylardır su olmadığı için nehre tankerlerle su taşındı. Ayrıca çekilme nedeniyle ölen binlerce balığın sözünü etmemize hiç gerek yok…
Ardahan'da aşırı sıcaklar nedeniyle bir gölet kuruma noktasına geldi.
Su birikintilerinde mahsur kalan balıkları fark eden köylüler, kovalara doldurdukları balıkları 750 metre uzaklıktaki Kura Nehri'ne taşıdı. Tabii ki bu geçici bir çare oldu, sorunu temelden konuşmak gerekiyor.
Türkiye’nin tek, dünyanın ise ikinci en büyük temiz ve doğal sodyum potansiyeline sahip kapalı havzası Acıgöl, kuraklık ve bilinçsiz su tüketimi nedeniyle can çekişiyor.
1970’li yıllardan bugüne 4 kat küçülen ve su seviyesi geçtiğimiz Mayıs ayına göre yarı yarıya azalan Acıgöl’de yaklaşık 1 kilometre çekilen sular ürkütücü bir manzara ortaya koyuyor. Türkiye’de sodyum sülfatın yüzde 98’i doğal kaynaklardan, bu miktarın da yüzde 90’ı Acıgöl’den sağlanıyor.
Temiz ve doğal sodyum potansiyeliyle dünyada 2’nci sırada yer alan Acıgöl, kapalı havza olmasıyla flamingo, angıt, kılıç, gaga, mahmuzlu kız kuşu gibi 200’e yakın kuş türünün yanı sıra endemik bitkiler ile hayvan türlerine yaşam alanı oluşturuyor.
Türkiye’nin 12. büyük gölü Eber Gölü ise yanlış çevre politikaları nedeniyle kurumaya başladı.
Sadece Eber Gölü'nde yetişen Eber Sarısı adlı endemik bitki türü yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Bu gölde aynı zamanda turna ve sazan balığı da var. İnsanlar buradan da geçimini sağlıyor. Barajın etkisiyle kuraklık, fabrikaların atıkları nedeniyle kirlilik yaşanıyor. Eber, Akşehir Gölü'nü de beslediği için iki göl de kuraklık ve kirlilikten etkilenmiş durumda.
Eymir Gölü’nde müsilaja benzeyen görüntü küresel ısınmanın sebep olduğu siyanobakteri artışından kaynaklanıyor.
Ankara'da, kuş türleri dahil birçok canlıya ev sahipliği yapan, doğal güzelliğiyle dikkat çeken Eymir Gölü'ndeki kirliliğin nedeni, hava sıcaklıklarının aşırı artması. Suda yeteri kadar azot ile fosfor varsa ve su hızlıca ısınıyorsa siyanobakteriler aşırı miktarda artıyor.
Sivas'taki Serpincik Göleti'nin suyu kıyıdan 30 metre çekilince su altında kalan ağaç kökleri kendini gösterdi.
Temmuz ayındaki aşırı sıcakların yanı sıra tarım arazilerinin düzensiz sulanması nedeniyle de göletteki suyun azaldığı belirtiliyor. Turizme kazandırılması için proje hazırlanmıştı fakat kuraklığa direnmesi zor görünüyor.
Sadece göller ve nehirler değil, barajlar da kuraklıktan etkileniyor. Konya'da kuraklık May Barajı'nda balık ölümlerine neden oldu.
Suların çekilmesiyle oksijen azalmasına bağlı olarak balık ölümleri yaşandı. Balık ölümlerinin bu sene fazla olmasının bir sebebi de yağışların az olması ve suyun erken çekilmesi. Balık ölümleri önceki senelerde de görülüyordu, ancak bu kadar fazla değildi.
Özellikle Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Akdeniz bölgelerindeki barajlarda doluluk oranları, mevsim ortalamalarının çok altında seyrediyor.
Bazı barajlardaki doluluk oranları:
• Kozan: %35
• Yarseli: %28
• Yayladağı: %26
• Aslantaş: %53
• Kalecik: %48
İstanbul'daki barajlar arasında ise Ömerli %48 doluluk oranı ile zirvedeyken doluluk oranı en az baraj ise %0.2 ile Pabuçdere.
Türkiye'de çok ciddi bir su krizi yaşanıyor. Sadece yer üstü değil yeraltı sularımız da büyük bir tehdit altında.
Ülkemizin yeraltı suyu işletme rezervi yıllık 17.8 milyar metreküp olmak üzere ülkemizin tüketilebilir yerüstü ve yeraltı su potansiyeli yıllık toplamı 111.8 milyar metreküp. Yeraltı suyu birçok şehrin, sulama sistemlerinin ve sanayi tesisinin su ihtiyacını karşılayan doğal su kaynağı. Toplam kuyu sayısının 353.933 adet olduğu açıklandı. Çiftçiler geçmişte 20 metre derinden yeraltı suyu çekerken, günümüzde 200 metreden su çekmek zorunda kaldıklarını söylüyorlar.
Gıda israfı nedeniyle su da israf ediliyor.
Türkiye’de her yıl israf edilen 26 milyon ton gıda miktarı nedeniyle aynı zamanda 26.6 milyar metreküp suyun israf edildiği belirtiliyor. Bu miktarın Keban Barajı’nın aktif depolama hacminden fazla olduğuna dikkat çekiliyor.
Türkiye can çekişiyor
300’e yakın irili ufaklı gölün %60’ı kurudu. Bir zamanların büyük gölleri artık birer su birikintisi haline gelmiş durumda. Beyşehir, Eğirdir, Avlan, Seyfe, Sazlığı Kulu, Sarıgöl, Yarışlı, Kurugöl, Kırkpınar, Acıgöl, Uyuz, Suğla, Meke, Güvenç, Sasam, Kocagöl, Karagöl, Hotamış Sazlığı, Tuz Gölü , Küçük Göl ve daha fazlası…
Susurluk, Malatya Arapgir, Gümüşhane Kelkit, Bingöl Karlıova, Muğla Milas ile Kahramanmaraş Çağlayancerit Havzası’ndaki nehirler en kötü durumdaki kaynaklar arasında yer alıyor. Her biri yok olmaya günden güne yaklaşıyor.
Kaynaklar:
https://www.instagram.com/p/CTHDnajKUol/?utm_medium=share_sheet?utm