Prof. Dr. Aziz EKŞİ
Fonksiyonel Gidalar ve Saglik Beyanlari
02 Mart 2016, Çarşamba
Fonksiyonel gıda, dünyada tüketimi en hızlı artan gıda gruplarından biridir. Ancak bu gıdaların Türkiye’de yeterince tanındığı ve tüketildiği söylenemez. Hatta bu kavrama çoğu kez; “fonksiyonel olmayan gıda da mı var?” sorusu ile itiraz edilmektedir. Gerçi beslenme açısından her gıdanın bileşenlerine bağlı bir işlevi vardır. Fakat her gıdanın bu açıdan aynı olmadığı da bir gerçektir.
Bazısı, beklenen besin ögelerini içermenin ya da beslenme gereksinimini karşılamanın ötesinde, insan sağlığı üzerine olumlu bir etki de göstermektedir. Bu etki esas olarak vücut fonksiyonlarının gelişmesine veya hastalıktan korunmaya yöneliktir. Bilimsel açıdan, yalnızca böyle bir etki gösterenler “fonksiyonel gıda” olarak tanımlanıyor. Ancak, bu bilimsel tanımauysa bile bu etki gıdanın etiketine “fonksiyonel….” diye değil, sağlık üzerine olumlu etkisini vurgulayan “sağlık beyanı” olarak yazılıyor. Başka bir deyişle fonksiyonel etkigıdanın etiketine ve okuyan tüketiciye “sağlık beyanı” olarak yansıyor.
Sağlık beyanının bir gıdanın etiketine taşınması sanıldığı kadar kolay değildir. Zorlu bir bilimsel sürece dayanıyor. Her hangi bir uzmanın söylemesi ile olmuyor. Her hangi bir kuruluşun yazması ile gerçekleşmiyor. Kanıta dayalı olması ve EFSA gibi yetkili bir kurul onayından geçmesi gerekiyor.
Fonksiyonel gıda yaklaşımı 1990’lı yılların başında gündeme geliyor. Bunun başlıca nedenleri; ortalama ömür beklentisinin uzaması, tedavi giderlerinin artması ve gıdalara atfedilen sağlık etkilerinin kanıtlanmasına gerek duyulmasıdır. İlk yasal tanımlama (FOSHU) Japonya’da yapılıyor (1991)ve daha sonra ABD ve AB’de de konu tartışılmaya başlıyor.
Kıtadan kıtaya farklı olsa da dünyadaki yaşlı (65+) insan sayısı giderek artıyor. Bu gruptaki nüfus 2013 yılında 597 milyon iken bunun 2018’de 719 milyona ulaşması bekleniyor. Öte yandan, dünyada genel yaşam süresi ile sağlıklı yaşam süresi arasında ortalama 7 yıl fark bulunduğu belirtiliyor. Yani son 7 yılın problemli olduğu anlaşılıyor. Bu yılların da sağlıklı yaşam süresine katılması amaçlanıyor ve bunun da öncelikle sağlıklı beslenmeye bağlı olduğu vurgulanıyor. Dolayısı ile bu yaklaşım; sağlıklı yaşlanma açısından tüketicilerin, sağlık giderlerinin azaltılması açısından yönetimlerin ve tüketici beklentilerinin karşılanması açısından da gıda sektörünün ilgisini çekiyor.
Gıdanın fonksiyonel etkisi; doğal olarak içerilen (omega-3 yağ asidi),gıdadan uzaklaştırılan (kafein, kolesterol) veya gıdaya katılan (probiyotik) ya da yapısal değişime uğrayan (nişasta, protein) bir veya daha fazla bileşeninden kaynaklanıyor. Bu etki tedavi edici veya iyileştirici değildir. Bu ilaçtan beklenen şeydir. Fonksiyonel etki; optimal büyümeye ve gelişmeye, metabolik olayları düzenlemeye, oksidatif gerilimi dengelemeye, kardiyovasküler sistemi korumaya, bilişsel ve düşünsel performansa, fiziksel performans ve zindeliğe ve ayrıca hastalıktan korunmaya katkı niteliğindedir. Fonksiyonel gıdanın kapsül, draje vb formunda olmaması, normal diyetin bir parçası olarak tüketilmesi ve etkisininormal tüketim düzeyinde göstermesi gereklidir.
En önemlisi fonksiyonel etkinin bilimsel ve klinik kanıtlara dayalı olması ve kanıtların yetkili organ tarafından onaylanmasıdır. Yetkili organ AB’de Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi yani EFSA’dır. Gıdanın sağlık ile ilişkisi hakkındaki bu onaylı tanımlamaya “sağlık beyanı” deniliyor ve gıda etiketinde yer almasına izin veriliyor. Böylece fonksiyonel etki, yasal bir kavram olan sağlık beyanına dönüşüyor.
İzin verilme koşullarından biri de gıdanın söz konusu fonksiyonel bileşeni öngörülen miktarda içermesidir. Ayrıca sağlık beyanının bu etkiyi doğru yansıtması ve tüketici tarafından doğru anlaşılması da önemlidir.
Gıda etiketinde, onaylı ve izinli olmayan bir sağlık beyanının ya da vurgusunun yer alması yasaktır. Daha önce değinildiği gibi fonksiyonel gıda, etiketinde onaylı sağlık beyanı taşıyan gıdadır ve eğer etiketinde sağlık beyanı yoksa o gıdanın fonksiyonelliğinden kuşku duyulmalıdır.
Şu anda, EFSA tarafından onaylanan ve izin verilen sağlık beyanı sayısı 250 dolayındadır. Bunların çoğunluğu mineral (kalsiyum, magnezyum, potasyum, fosfor, bakır, çinko, mangan, selenyum, demir) ve vitamin ( B1, B2, B6, B12, folat, D, E) gibi temel besin ögelerine dayalıdır. İlk sırada 18 beyan ile çinko geliyor. Çinkoya ilişkin sağlık beyanları; DNA sentezinin, kandaki testesteron düzeyinin, bağışıklık sisteminin ve saç sağlığının korunması gibi birbirinden oldukça farklıdır. Çinkoyu 15 beyanla C vitamini ve 10 beyanla magnezyum ve B6 vitamini izliyor.
Temel besin ögesi olmayan ancak sağlık beyanı yapılan omega-3 yağ asitleri, tahıl (buğday, yulaf, çavdar) lifleri ve melatonin gibi başka gıda bileşenleri de vardır. Melatoninle ilgili beyanlar, zamanlama bozukluğunun (jetlag) düzelmesine ve uykuya dalmanın kolaylaşmasına ilişkindir. Bir bileşene değil de doğrudan kendisine bağlı sağlık beyanı yapılan gıdalar ise kuru erik ve cevizdir. Ceviz (eğer günde 30 gram tüketilirse) damar esnekliğinin korunmasına, kuru erik ise bağırsak faaliyetlerinin düzenlenmesine katkıda bulunuyor.
Yakında Türkiye’de de yürürlüğe girmesi beklenen bu beyanların gıda seçimine ve sağlığın korunmasına katkıda bulunacağı açıktır. Dünyada fonksiyonel gıdalara ve bileşenlere giderek artan ilgi bunun bir göstergesidir. Gerek tüketici ve gerek sektör açısından beklentilerin gerçekleşmesi için onaylı sağlık beyanlarının yaygınlaşması kuşkusuz önemlidir. Fakat yeterli değildir, yanıltıcı ve abartılı sağlık vurgularının da önlenmesi gereklidir. Bu kamuya düşen bir görevdir. Tüketiciye düşen görev ise, “fonksiyonel” denilen gıdanın etiketinde “sağlık beyanı” bulunup bulunmadığını kontrol etmesidir. Fonksiyonel gıdanın kanıtı, etiketinde taşıdığı onaylı sağlık beyanıdır.