Psikoloji
Zihnimizdeki Sesleri Kaybediyoruz
İç sesler ise düşüncelerimizin düzenlenmesine ve geleceğe yönelik planlar yapmamıza yardımcı olan bir araçtır. Ne var ki son yıllarda hayal gücünden seslerin kaybolduğu görülmeye başlamıştır. Bilim insanları bu durumu içsel konuşmaların, zihinsel seslerin azalmasıyla ilişkilendirmekte. Ve bu kaybın modern yaşam tarzları ve teknolojinin etkileriyle de bağlantılı olduğunu düşünmekteler.
İç ses insanların düşüncelerini düzenlemeleri ve problem çözme becerilerini geliştirmeleri için önemli bir mekanizmadır. Psikolog Dr. Charles Fernyhough, iç sesin bireylerin bilişsel süreçlerinde önemli bir rol oynadığını belirtiyor. İç sesin azalması yalnızca yaratıcılığı değil aynı zamanda empati, problem çözme gibi bilişsel beceriler üzerinde de olumsuz etkiler yaratabilir. Ancak bu fenomene dair yapılan araştırmalar, hayal gücündeki ses kaybının sadece olumsuz etkilerle sınırlı olmadığını, bazı bireylerde zihinsel berraklık ve dikkat artışı gibi potansiyel faydalar da sağladığını göstermektedir.
Bu olguyu tanımlamak için bilim dünyasında "anauralia" terimi kullanılmaktadır. Anauralia, bireylerin zihinlerinde herhangi bir ses deneyimi hayal edememesi durumudur. Bir köpeğin havlamasını veya sevilen bir şarkının melodisini zihinde canlandıramamak bu durumu örnekler. Anauralia genellikle görsel hayal gücünden yoksun olma durumu olan afantazi ile ilişkilendirilir ve toplumun yaklaşık %1'ini etkiler. Kişiye dezavantaj sağlamasa da yaratıcı süreçlerde bazı değişikliklere yol açabilir. Özellikle yazarlar, şairler, müzisyenler için bu fenomen yaratıcı sürecin bir parçası olabilir. Auckland Üniversitesi’nden Psikoloji Profesörü Tony Lambert, anauralianın beyin işleyişi üzerindeki etkilerini araştırarak bu durumun sanatçılar için nasıl bir yaratıcı fırsat oluşturabileceğini sundu. Lambert “Beyin hayali sesleri nasıl üretiyor ya da üretemiyor? Bu, sanatçılar için yaratıcı sürecin anahtarı olabilir,” diyerek bu fenomenin sanat dünyası için potansiyelini vurguladı.
Peki bu duruma ne sebep olabilir? En büyük etkenlerden biri olarak teknolojik cihazların aşırı kullanımı, sürekli dijital uyarıcılarla dolu bir ortamda yaşamak olduğu düşünülüyor şu anda. Bazı çalışmalar, teknolojik gelişmelerin beynin hayal gücü merkezlerine olumsuz etkilerde bulunduğunu ortaya sürüyor. İç sesin kaybolması bir yandan yaratıcılığı etkilerken diğer yandan depresyon, kaygı gibi psikolojik rahatsızlıkları da yanında getirebilir. Psikolog Susan Harter’ın çalışmaları, iç sesin azalmasıyla birlikte bireylerin özsaygılarının da zayıfladığını sundu. Mindfulness egzersizleri, yaratıcı yazarlık çalışmaları, teknoloji kullanımının sınırlanması, doğa ile iç içe zaman geçirmek gibi etkinlikler hayal gücü ve iç seslerin yeniden kazanılmasına yardımcı olabilir.
Yazar: Eylül Rüzgar Üzer
Kaynak