Prof. Dr. Sevil ATASOY
“Her temas bir iz bırakır”
Birçoğumuzu adli bilimlerle tanıştıran, kusursuz cinayetin olmayacağını öğreten Prof. Dr. Sevil Atasoy’la konuştuk. Adaletin tecellisi için sadece profesyonellerin değil, toplumun her ferdinin bilinçlenmesinin şart olduğunu belirten Atasoy“ Kanıt dizisi, Suç ve Delil programı ve piyasadaki gerçek suç öykülerini ve adli bilimlerin her alanındaki denemelerimi kapsayan kitaplarım profesyonellere de farklı pencereler açıyor, gerek olay yeri inceleme personeli gerekse savcı, yargıç ve avukatların bunlardan yararlandığını biliyorum” dedi.
01 Ocak 2014, Çarşamba
Türkiye’de faili meçhul cinayet sayısının çokluğunu nasıl açıklarsınız?
Esasen faili meçhullerin gerçek sayısını tam olarak bilmiyoruz. Çünkü kayıpların, kaçan ya da kaçırılanların bir bölümü cinayete kurban gitmiş olabilir ve bunların cesetlerine henüz ulaşılmamış olabilir. Öte yandan gerçek katil olmadıkları halde farklı nedenlerden ötürü haksız yere mahkum edilmiş olanların da varlığını kabul etmek gerekir. Bu cinayetler de aslında faili meçhuldür.
Olayların aydınlatılamamasına yol açan etkenlerin başında olay yerinden delil toplama kavramının çağdaş düzeye ancak son 5-10 yıl içinde erişilmiş olması gelir. DNA analizlerinin rutinde kullanılması ise çok daha yenidir. Üstelik bir DNA bankamızın hala bulunmaması da aydınlatmayı zorlaştırmaktadır.
Günümüzde hala görgü tanıklığı soruşturmaları yönlendiriyor. Halbuki görgü tanıklığının güvenilirliği konusunda yeterli bir bilinçlenme bulunmuyor. “Teyid önyargısı”, “silah etkisi”, “tünel etkisi” gibi sendromların yaşanabileceği ya da ifadeler arasında geçen zamanın, sorgucuların yöneltici sorularının, medyanın, olay sırasında fail ve/veya mağdurun madde ve/veya alkol etkisinde olmasının ifade güvenirliğini nasıl etkilediği bilinmiyor.
Delil toplayanlarda gözlediğim en önemli sorun, kendilerine göre bir senaryo oluşturup onu destekleyecek delillere odaklanmaları. Halbuki hiçbir şey apaçık ortada göründüğü kadar aldatıcı değildir.
Suçsuz yere hapis yatanlar için geliştirdiğiniz “Masumiyet Projesinden” bahseder misiniz?
Masumiyet Projesi 90’larda ABD’de başlatılan bir projenin Türkiye ayağıdır. Adli Tıp Enstitüsü’ndeki bir ekiple başlattığım bu projeyi, farklı hukuk bürolarıyla birlikte hala sürdürüyorum. Haksız yere cezaevine konan tutuklu ya da hükümlülerin işlediği iddia edilen suçlarda biyolojik delil varlığını araştırıyor ve DNA analizlerinin yapılması için gayret ediyoruz. Görgü tanıklığına dayalı suçlamalarda ifade analizi gerçekleştirerek doğruluğunu saptıyoruz, evvelce el konmamış delil varsa (örneğin kamera görüntüsü dijital veri, fotoğraf gibi) bunları inceliyor otopsi videoları, olay yeri inceleme tutanak ve görüntülerini de dahil ederek yeniden canlandırma yapıyor ve animasyonlar hazırlıyoruz. Böylelikle olayın öncelikle orijinini (kaza-intihar-cinayet) ardından suçlanan kişinin olaya katkısını ortaya çıkartmaya gayret ediyoruz.
DNA, cinayetleri aydınlatmakta oldukça faydalı oluyor bu konuda neler söylersiniz?
Günümüzde DNA delillerine her olay yerinde rastlandığı bilinmektedir. Ünlü “Her temas bir iz bırakır” söylemi, toprak, bitki, lif transferinin ötesinde ter, tükürük, kan ve diğer biyolojik sıvılardan DNA transferini de kapsıyor. İlk aşamada sadece ölen ile teyid önyargısı yüzünden öldürdüğünden şüphelenen kişinin giysi ve ayakkabılarına el konmuş, suçlunun olay yerindeki bir başka kişi olabileceğinden şüphelenilmeyerek giysileri alınmamış, beden muayeneleri yapılmamışsa DNA delilleri kaybediliyor.
Türkiye’de adli bilimler Sevil Atasoy’la bilinir oldu. Bu durumdan memnun musunuz?
Elbette memnunum, adaletin tecellisi için sadece profesyonellerin değil, toplumun her ferdinin bilinçlenmesi şarttır. Üstelik gerek Kanıt dizisi, gerek Suç ve Delil programı ve piyasadaki gerçek suç öykülerini ve adli bilimlerin her alanındaki denemelerimi kapsayan kitaplarım profesyonellere de farklı pencereler açıyor, gerek olay yeri inceleme personeli gerekse savcı, yargıç ve avukatların bunlardan yararlandığını biliyorum.
Türkiye’yi adli tıp konusunda gelişmiş ülkelerle karşılaştırdığımızda geldiği nokta yeterli mi?
Teknik alt yapı, donanım ve personel kalitesi açısından adli tıp hizmeti veren kurumlarımız, kriminal laboratuvarlarımız gelişmiş ülkelerin birçoğundan da üstündür. Kurum içi ve kurumlararası işbirliği, veri tabanlarının kapsamı henüz beklentinin altındadır.
Adli vakaların içindesiniz bu olaylar psikolojinizi nasıl etkiliyor?
Etkilememesi için gayret ediyorum. Taraflardan biri sizi etkilerse objektifliğinizi kaybeder ve gerçeğe ulaşamazsınız.
İnsanoğlunun ne kadar “vahşi” olduğunu gördünüz güven sorunu yaşıyor musunuz?
Bunu yaşarsanız, evden çıkmamanız gerekir. Pek çok insan bu güvensizlik nedeniyle sokağa çıkmaz, alışverişe gitmez olursa, ortalık suç işleyecek olanlara kalır ve “doğal gözetleme” ortadan kalkınca daha fazla suç işlenir. Üstelik bu coğrafyada evin içi, evin dışından daha tehlikeli. Aile içi şiddet ve çocuk istismarının boyutları hepimizin malumu. Bu nedenle riski önceden fark edebilmeyi, riskle karşılaşınca ne yapılması gerektiğini her yaştan insanımıza, özellikle küçük çocuklarımıza öğretmek gerekiyor. Suçun önlenmesi, suç işlendikten sonra aydınlatılmasından çok daha kolay ve ucuzdur.
İnternet üzerinden yayınladığınız KHaber adındaki gazeteniz, Yeraltındaki Melekler Yerüstündeki Şeytanlar kitabınız hakkında bilgi verir misiniz?
Khaber.com.tr, kriminal haberlere öncelik veren bir tematik gazete. Bu Mayıs’ta ikinci yılını dolduruyor. Dünyanın dört bir yanındaki Türkçe bilenlerin izlediği bir kaynak, ayrıca oku/öğren bölümüyle de bir referans. Yazarlarımız sadece adli bilimlerin değişik alanlarında uzmanlıkları olan kişiler. Gazetenin tüm içerik ve yayınından eşim gazeteci Hüseyin Ekinci sorumlu. Yapılan haberlere getirdiğimiz yorumlar birçok ulusal ajans tarafından da alınıp, abonelerine dağıtıldığına göre başarılı bir çalışma olduğunu söyleyebilirim.
Sevil Atasoy sürekli çalışıyor, üretiyor onun dışında özel hayatında zamanı nasıl değerlendiriyor?
Buna pek değerlendirme değil de, dinlenme diyebiliriz. Otomobil kullanmak her zaman özlediğim ve gerçekten dinlenmemi sağlayan bir uğraş, bunun dışında mesleğimle ilgili olmak üzere elbette okuyor, gerçeğe dayalı olmak üzere film izliyor, ayrıca polisiye dizileri seviyorum.