Prof. Dr. Sevil ATASOY
Hangi minibüs daha iyi?
Aşağıda iki minibüs öyküsüne yer verdim. Bunlar, Yavuz’un minibüslerinden değil. Bakalım oyunuz hangisine gidecek.
01 Ocak 2013, Salı
Şu sıralar New York sokaklarında yarısı kahverengi, yarısı beyaz bir minibüs dolaşmakta. Yol kenarında bekleyenler tıpkı taksi çağırır gibi el salladıklarında önlerinde duruyor.
Hizmet almak isteyenler arasında savaş bölgelerinden geri dönen askerler çoğunlukta, ama her yaştan kadın ve erkeğe rastlamak mümkün.
Minibüsün sahibi Jared Rosenthal adlı biri. Bu alanda hizmet vermeye 2010’da başlamış. Önce Health Street (Sağlık Sokağı) adlı bir şirket kurmuş, ardından bu 8 metre uzunluğundaki minibüsü yaptırmış, iki aydır da minibüsüyle sokaklarda dolaşmakta.
Aracın yolunu gözleyenler çok mutlu. Çünkü 299 A.B.D. dolarından başlayan bir ücret karşılığında, içlerini belki de yıllardır kemiren bir sorunun cevabını alıyorlar. Tek yapmaları gereken aile doktorlarından bir sevk raporu almak. Sorular çeşitli:
“Çocuğumun babası kim?”
“Bu kadın kız kardeşim mi?”
“20 yıl önceki sevgilimin doğurduğu, şimdi kocaman bir delikanlı olan gencin babası gerçekten ben miyim?” gibilerinden.
Fark etmiş olmalısınız. Minibüs, mobil bir sağlık ünitesi. Durduğu yerde DNA analizi için örnek alan bir laboratuvar. Minibüsteki teknisyenler başvuranların yanağının içinden alışılagelmiş yöntemle hücre örnekleri alıyor ve Ohio’daki laboratuvara postalıyor. Sonuçlar, üç-beş gün içinde sahibinin elinde.
Yılda yarım milyondan fazla babalığın, analığın, akrabalığın tespiti için DNA analizi yapılan bir ülkede, minibüsün önemli bir ihtiyacı karşıladığı muhakkak.
Şimdilik günde beş, ayda yaklaşık 100 örnek topluyor. 7/24 hizmet veriyor. Gerçi trafiği aksatması yüzünden sıklıkla ceza alıyor ama, Jared bundan memnun. Çevrede toplanan meraklılar, gördüklerini sosyal medyada paylaştığından, bunun dolaylı bir reklam olduğunu, müşteri sayısının hızla artacağını söylüyor.
DNA minibüsünde yapılanların yasa dışı olduğunu söylemek mümkün değil. Çünkü bir laboratuvara başvurulduğunda ne gerekiyorsa (kişilerin kimlik tespiti, parmak izlerinin alınması, fotoğrafların çekilmesi gibi) burada da onlar uygulanıyor. Unutmamalı ki, DNA laboratuvarların önemli bir bölümü analizlerin gerçekleştirildiği yerler değildir. Büyük merkezler için örnek toplayan istasyonlardır. Dolayısıyla minibüsün başı kolay kolay derde girmez.
Sokakta sağlık hizmeti yeni bir olay değil. Örneğin bundan onbeş yıl kadar önce, Profesör Rainer Schmid, Viyana sokaklarında içinde gaz kromatografı cihazı bulunan minibüsü ile dolaşır, genellikle gece kulübü ve bar yakınlarında, ayrıca rock konserlerinin düzenlendiği mekanların civarında park eder, gençlerin yasa dışı yollarla satın almış olduğu uyuşturucu maddenin içerdiği etkin madde oranını ve safsızlıkları herhangi bir ücret talep etmeksizin analizlerdi. Viyana Tıp Fakültesi Biyomedikal ve Toksikolojik Analizler Bölümü başkanı olan Profesör Schmid, 2002’de Birleşmiş Milletler Uluslararası Uyuşturucu Kontrol Kurulu üyeliğine seçildi. Kendisiyle iki yıl birlikte çalıştım. Viyana gecelerindeki minibüs hizmeti sayesinde pek çok canın kurtulduğu muhakkak. Schmid’in Kurul üyeliği 2007’de bitti. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nca ikinci bir kez seçilemedi. Muhtemelen üye ülkelerin bu kararında minibüs işinin rolü vardır.
Biri yasa dışı yolla elde edilen uyuşturucunun analizini yapan, diğeri babalık tayini için örnek toplayan iki minibüsü karşılaştırırsak, ben oyumu Schmid’in minibüsünden yana kullanırım. Onun amacı sadece halk sağlığıydı. Satın aldığı maddenin içinde ne olduğunu bilmediğinden ölüm tehdidi altındaki gençleri kurtarmak istemişti. İkinci minibüsün hedefi ise, insanların içini kemiren kuşkudan yararlanarak zengin olmak.
Prof. Dr.
Sevil Atasoy