Prof. Dr. Sevil ATASOY
Adaletin yeni yüzü
Olay yerinde birakilan kan, kil, sperm, tükürük gibi biyolojik delilden DNA elde edilebilecegini, buradan elde edilen “DNA profili”nin kisiye özgü oldugunu artik herkes biliyor.
01 Temmuz 2014, Salı
Olay yerinde bırakılan kan, kıl, sperm, tükürük gibi biyolojik delilden DNA elde edilebileceğini, buradan elde edilen “DNA profili”nin kişiye özgü olduğunu artık herkes biliyor. Yeni olan, biyolojik delilin lekesindeki DNA’dan yola çıkarak şüphelinin yüzünün görüntüsünün de elde edilmesi. Araştırmalar, çok yakın bir gelecekte bu imkanın polisin rutin olanakları arasına gireceği yönünde. Uzunca bir süredir, DNA’dan saç rengi boyayla, göz rengi lensle değiştirilebilir. Bu yüzden fazla işe yaramaz.
Beyaz-sarı-siyah ayırımı kolay
DNA’dan kişinin genetik geçmişi, bir başka deyişle etnik kökeni hakkında fikir sahibi bile olabiliyorduk. Bu bilgi Afrika, Latin Amerika, Asya ve Avrupa kökenli Amerikalıların bir arada yaşadığı ABD için önem taşıyor. Benzer şekilde Hint ve Afrika kökenli nüfusu yoğun olan Birleşik Krallık için, beyaz ve siyah oranının neredeyse eşitlendiği Güney Afrika için, Yeni Zelanda ya da Avustralya için, Asya ve Avrupa kökenlilerin yaşadığı Singapur için de önemli. En azından failin beyaz – siyah – sarı ırk ayırımını yapmayı sağlıyor.
Birçok sivil toplum örgütü bu tip analizlerin ayırımcılığa yol açtığını ileri sürerek, karşı çıktı. Bu nedenle polisler ellerindeki bu olanaktan pek yararlanamadı, yararlansa bile dillendirmedi, delil olarak kullanmadı.
Rüya gibi bir çözüm
Üstelik pek çok ülke açısından büyük ırk kategorilerinin ayrıştırılması bir anlam da ifade etmiyor. Buna karşılık, neredeyse herkesin beyaz, herkesin sarı ya da siyah ırktan olduğu insan toplulukların yaşadığı ülkelerde, olay yerindeki ya da cinayet silahı üzerindeki lekeden, hatta parmakizinden elde edilen DNA’dan, saldırganın kurbanın üzerinde bıraktığı her hangi bir biyolojik örnekten, yüzünün fotoğrafına varabilmek, rüya gibi bir çözüm.
Bir cinayetin işlendiğini ve katilin olay yerinde DNA’sını bıraktığını varsayın. Elinizde şüpheliler varsa, bu DNA profili ile şüphelilerinkini karşılaştırır, uyum göstereni tutuklarsınız. Elinizde şüpheli yok, buna karşılık bir DNA veri bankanız varsa, olay yerindeki DNA profilini veri tabanında taratır, evvelce suç işlediğinden DNA bilgisi veri tabanına girmiş biriyle uyun gösterirse, o kişinin katil olduğunu anlarsınız. Kişiyi bulamasanız bile, elinizdeki DNA bilgisi, evvelce işlenmiş suçların olay yerlerinden elde edilen DNA profilleriyle örtüşürse, her iki suçun aynı elden çıktığını bulur, tek kişinin peşine düşersiniz.
Bankada yoksa, fotofiti var
Ama ya DNA veri tabanınız yoksa, ya da veri tabanı olduğu halde, aradığınız DNA profiliyle örtüşen biri yoksa, cinayetin çözümü gittikçe zorlaşır, hatta karanlıkta kalır. Bu çaresizlik durumunda polis, katilin DNA’sından gerçeğe tam olarak uyan üç boyutlu robot resmini çizebilse, teknik deyimle “fotofit” üretebilse ve bu fotoğrafı ülkenin dört bir yanına ilan etse, elbette bir gören, tanıyan bulabilme şansı çok artar.
Şimdi bu çözüme her zamankinden daha fazla yaklaşmış durumdayız ve “kan lekesinden robot resme” bir kaç yıl öncesine kadar sadece bir umut iken, artık “Fotofit’i rutinde ne zaman kullanırız?” diye soruyoruz. O kadar ki, sadece modern zaman insanının yüzünü çizmekle kalmayacak, onbinlerce yıllık kalıntıların sahiplerinin dahi neye benzediğini görebileceğiz.
Yüzde yedibin nokta
Rotterdam’daki Erasmus Üniversitesi’nden Manfred Kayser ve ekibinin, insan DNA’sı üzerindeki yüze ait dokuz özelliği kodlayan bölgeleri bulduğu 2012 yılında başlayan çalışmalar, Pensilvanya Eyalet Üniversitesi biyolojik antropoloji bölümü öğretim üyesi, genetik uzmanı Mark Shiver’in araştırmaları ile sürmekte. Mark’ın ekibi, Belçikalı görüntü uzmanı Peter Claes’ın desteğini alarak, siyah ve beyaz ırk melezi altıyüz gönüllünün DNA özellikleri ile üç boyutlu fotoğraflarını bir arada değerlendiriyor, yüz şeklini belirleyen genetik bölgeleri saptamaya gayret ediyorlar.[1]Kayser’in araştırmaları, yüzün belirgin özelliklerinin, örneğin göz bebeği ile burun ucunun birbirine göre durumunu, açısını, uzaklığını saptayan gen bölgelerini bulmayı hedefliyordu. Shiver ise, yüzün yedibin farklı noktasının yerleşiminin genetik özellikler tarafından nasıl etkilendiğini bulmayı amaçlıyor. PloS Genetics’te yayınlanan araştırma sonuçlarına göre, yirmi farklı gen bölgesinde ortaya çıkan yirmi dört farklılaşma, yüzün özelliklerini belirlemekte işe yarayacak gibi duruyor.
Polis, üniversiteyle elele
Kuşkusuz bu bilgiler, henüz polisin gündelik çalışmalarına dahil edilecek ölçüde güvenilir değil. Ancak bu satırlar kaleme alındığında PennState üniversitesi iki seri katili bulabilmek amacıyla polisle işbirliği yapmaktaydı.
Henüz araştırma aşamasında olmakla birlikte adli bilim dünyası 5 – 10 yıl içerisinde “fotofit” uygulamasının gündelik polisiye uygulamalar arasında yer alacağını, hatta daha olay yerindeyken biyolojik kalıntıdan kişinin fotoğrafının çizilebileceğinden kuşku duymuyor.
Belki “fotofit”in delil olarak kullanılabilecek ölçüde güvenilir olması için daha uzun bir süre geçecek, ama en azından arama çemberini küçülterek, polise olağanüstü vakit kazandıracak.
Yöntem kuşkusuz yeni ya da arkeolojik kafataslarının yüzlendirilmesinde de kullanılacak. Üstelik elde dayanak oluşturan kafatası bulunduğundan, bunların “fotofit”ini oluşturmak çok daha kolay. Haftalar, hatta aylar süren ve sonucu her zaman tatminkar olmayan yüzlendirmenin yerini, artık büyük ölçüde robotlara yaptırılan kemikten DNA eldesi ve ardından “fotofit” yazılımının yüklü olduğu bilgisayarın klavyesinde bir kaç tuşa basmak alacak.
Kaynak
[1] Claes P, Liberton DK, Daniels K, Rosana KM, Quillen EE, Pearson LN, McEvoy B, Bauchet M, Zaidi AA, Yao W, Tang H, Barsh GS, Absher DM, Puts DA, Rocha J, Beleza S, Pereira RW, Baynam G, Suetens P, Vandermeulen D, Wagner JK, Boster JS, Shriver MD. Modeling 3D Facial Shape from DNA. PLoS Genet. 2014 Mar; 10(3):e1004224.