Arkeoloji
Geç Kretase Dönemine Ait Yeni Bir Monstersaur Türü Bolg amondol
Ancak bu parçalanmış ve binlerce yıllık fosillerin, aslında daha önce hiç tanımlanmamış dev bir kertenkele türüne ait olduğu ortaya çıktı.
Yeni türe Bolg amondol adı verildi. İsim, J.R.R. Tolkien'in Hobbit eserindeki goblin prensi Bolg’dan ilhamla oluşturuldu. Bolg amondol, günümüz Gila canavarıyla (Heloderma horridum) akraba olan ve yaklaşık 77 milyon yıl önce yaşamış zırhlı bir monstersaur kertenkeleydi. Ortalama bir rakun boyutlarında olan bu sürüngen, uzun kuyruğuyla birlikte yaklaşık bir metreyi aşan uzunluğa ulaşabiliyordu.
Kayıp Kıtada Bir Goblin Canavarı
Fosillerin bulunduğu Kaiparowits Formasyonu, son 25 yılda birçok yeni türün keşfedildiği bir paleontolojik hazine haline geldi. Bolg’un keşfi, sadece dinozorların değil, onların yanı sıra küçük kara hayvanlarının da tarih öncesinde kıtalar arasında göç ettiğini gösteriyor. Bolg’un en yakın akrabası olan Gobiderma pulchrum, bir zamanlar Asya’nın Gobi Çölü’nde yaşıyordu. Bu da geç Kretase döneminde (yaklaşık 100-66 milyon yıl önce) kıtalar arasında türlerin yayıldığını ortaya koyuyor.
Bolg’un yaşadığı dönemde, bugünkü Kuzey Amerika’nın batı kısmı “Laramidia” adında izole bir kara parçasıydı. Laramidia, iç denizlerle çevriliydi ve tropikal ormanlarla kaplıydı. Bu ekosistemde Bolg gibi iri kertenkeleler küçük hayvanları ve dinozor yumurtalarını avlayan yırtıcılar olarak önemli roller oynuyordu.
Kafatasındaki Zırhtan Adını Aldı
Yeni türü tanımlayan ekip, kafatası, omur, kemer kemikleri, uzuvlar ve “osteoderm” adı verilen zırh benzeri kemik levhalardan oluşan parçaları inceledi. Parçalar her ne kadar eksik olsa da, tek bir bireye ait olması onları oldukça değerli kılıyor.
Araştırmayı gerçekleştiren paleontolog Dr. Hank Woolley, Tolkien’in elf dili olan Sindarin’den esinlenerek tür adını oluşturdu: “Amon” (tepe) ve “dol” (baş) kelimeleriyle, Bolg’un başındaki tümsek benzeri zırh yapısına gönderme yapıldı. Woolley, “Bolg ismi kulağa güçlü geliyor. Hobbit’teki goblin prensi gibi bu kertenkelelerin de özellikle kafatasları tam bir goblin görüntüsünde,” diyerek hem bilimsel hem kültürel bir bağ kurduklarını belirtti.
Doğa Tarihi Müzeleri ve Kamu Arazilerinin Önemi
Araştırmanın ortak yazarlarından Dr. Randy Irmis, müze koleksiyonlarının değerine dikkat çekti: “Bu fosillerin önemli olduğu 2005’te biliniyordu, ama yıllar sonra bir uzman tarafından yeniden incelenerek bilimsel olarak tanımlanması, müzelerin ve uzmanların ne kadar kritik olduğunu gösteriyor.”
Bolg’un keşfi, yalnızca geçmişe değil, aynı zamanda geleceğe de ışık tutuyor. Çünkü bu tür araştırmalar, kamuya ait doğal alanların korunmasının bilime katkısını somut şekilde ortaya koyuyor.