Genetik
Genetik Şifre Çözüldü: Alzheimer'ı Alt Etmenin Anahtarı Yeni Bir Genle mi Bulundu?
Bu kişinin Kolombiya'nın Antioquia bölgesinden geniş bir aileye mensup olduğunu ve nadir bir gen değişikliği sayesinde korunduğunu düşünüyorlar. Bilim dünyasında heyecan yaratan bu keşif, Alzheimer hastalığının gizemini aydınlatma yolunda önemli bir adım olarak öne çıkıyor.(3) Genetik değişiklik, sinir hücreleri arasındaki iletişimi güçlendiren bir proteini optimize ederek gerçekleşmektedir. Bilim insanları, bu genetik değişikliğin beyni nasıl koruduğunu anlamaya çalışarak, Alzheimer'dan korunmada etkili olabilecek önemli bilgilerin kapısını aralamayı umuyor. (3)
Haydi, Alzheimer hastalığının derinliklerine inip hakkında biraz bilgi toplamaya çalışalım, çünkü bu hastalık, zihinsel labirentlerdeki gizemli değişimlerle dolu bir bulmaca gibi karşımızda duruyor. Alzheimer, dünya genelinde giderek artan ve toplum içinde en sık karşılaşılan demans türüdür. (1) Alzheimer Alzheimer hastalığı ilk olarak Alman psikiyatrist ve nöropatolojist Alois Alzheimer tarafından 1907 yılında, 55 yaşın üzerinde, ilerleyen demansa sahip bir vakada tanımlanmıştır. (2) Hastalık, genellikle unutkanlık belirtileriyle başlar ve zamanla kişilik değişiklikleri gösterir, sözel ve motor becerilerin kaybına neden olabilir.(1) Alzheimer hastalığı, merkezi sinir sisteminin çeşitli bölgelerindeki nöron ve sinaps kayıplarına bağlı olarak gelişen, bilişsel fonksiyonlarda azalma, öz bakım yeteneklerinde yetersizlikler ve çeşitli nöropsikiyatrik ile davranışsal bozuklukların belirginleştiği progresif bir nörodejeneratif hastalıktır.(1)
Nörodejeneratif hastalıklar, merkezi sinir sisteminde(MSS) hücre hasarı veya kaybı ile karakterize edilen durumları ifade eder. Alzheimer hastalığı, demans vakalarının önemli bir bölümünden sorumlu olan, geri dönüşü olmayan, ilerleyici ve sinir sistemini etkileyen bir hastalıktır.(2). Hücre hasarı ya da kaybı, MSS'yi etkileyen bir durumdur. Sinir hücreleri, diğer vücut hücrelerinden farklı olarak sınırlı yenilenme yeteneklerine sahiptir, bu nedenle hücre hasarına daha açıktır.(2) Nörodejeneratif bozukluklar, belirli beyin bölgelerindeki nöronların ilerleyici ve geri dönüşümsüz kaybı ile tanımlanan bir grup patolojiyi içerir. Parkinson, Huntington, Amyotrofik Lateral Skleroz (ALS) ve Alzheimer gibi birçok türü bulunan bu bozukluklar, sıkça rastlanan örnekler arasındadır.(2)
Alzheimer evreleri
· Hafif şiddetli Alzheimer evresinde, hastalığın belirtileri ortaya çıkar. Kognitif bozukluklara rağmen günlük aktivitelerini bağımsız bir şekilde sürdürebilen hastalar, konuşma sırasında kelime bulma güçlüğü, duraklama ve akıcılık eksikliği gibi belirtilerle karşılaşabilirler. Ayrıca, tanıdık mekanlarda dolaşmalarına rağmen yabancı yerlerde kaybolma, yönleri karıştırma ve eşya kaybetme gibi güçlükler de yaşayabilirler. (Selekler, 2003).(1)
· Orta şiddetli Alzheimer evresinde, ciddi bellek kaybı başlar. Hastalar, yakın geçmişi hatırlayamaz, uzak hafızada kognitif güçlükler yaşarlar. Mekân ve zaman oryantasyonu bozulur, doğru tarih bilgisini hatırlamakta zorlanırlar (Gürvit, 2010). Günlük yaşam aktivitelerinde yardıma ihtiyaç duyarlar, giyinme ve temizlik gibi temel aktivitelerde zorlanırlar.(1)
· Ağır şiddetli Alzheimer evresindeki hastalar, temel günlük aktiviteleri gerçekleştirmek için sürekli gözetim gerektirir. Duygusal tanıma becerileri sürdürülebilir, ancak kimlik ve isimleri hatırlamak mümkün olmayabilir. (Eker, 2008, s.92). Televizyondaki karakterleri gerçek kişilerle karıştırma, aynadaki yansımalarını yabancı olarak algılama gibi davranışlar gözlenebilir. Gürvit, 2010, s.25). Konuşma yetisi giderek kısıtlanır, ileri aşamada anlaşılmaz birkaç kelimeyle sınırlı kalır, sonunda ise konuşma yetisinin tamamen kaybedilmesiyle son bulur. (1) Konuşmanın kaybolduğu evrede, hastanın bağımsız hareket yeteneği de aynı süreçte azalır (Selekler, 2010, s.12).
Başta bahsettiğimiz Antioquialı ailede yapılan bir araştırma, presenilin-1 (PSEN1) adlı genin mutasyona uğradığını ortaya koydu; bu durum açıkça gösteriyor ki PSEN1 taşıyıcılarının Alzheimer'a genç yaşta yakalanma riskinin neredeyse kesinleştiriyor.(3) Lİiteratüre baktığımızda da Alzheimer hastalığının genetik yapısında etkili olan amiloid prekürsör protein (APP), presenilin 1 (PSEN1) ve presenilin 2 (PSEN2) genleri, erken başlayan otozomal dominant Alzheimer'a katkıda bulunduğunu görürürüz. Apolipoprotein E (APOE) geninin üç alleli yapısı ise daha yaygın olan kompleks geç başlangıçlı Alzheimer'ın temel genetik risk faktörüdür. Alzheimer hastalığı, karmaşık nörodejeneratif bir tabloya sebep olan birden fazla yolak içerir. Bu yolakları düzenleyen esas mekanizmalar arasında ise DNA metilasyonu ve histon modifikasyonları gibi epigenetik değişiklikler yer alır.(3)
Harvard Üniversitesi’nde yapılan başka bir araştırmada da , 74 yaşında hayatını kaybeden bir bireyin PSEN1 mutasyonu taşıdığı belirlendi. Fakat, diğer aile üyelerine kıyasla daha geç sayılabilecek 72 yaşında hafıza ve düşünce problemleri yaşadı.
Ölümünden sonra yapılan beyin incelemesinde, doktorlar Alzheimer hastalarının beyinlerinde biriken beta amyloid ve tau adlı iki proteini tespit etti. Fakat genetik inceleme, aynı zamanda 'reelin' adı verilen ve sinir hücrelerinin iletişimini düzenleyen bir proteinin genetik kodunda sık görülmeyen bir değişikliği ortaya çıkardı.(3) Araştırmacılar, daha fazla reelin sağlanmasıyla beyinde Alzheimer'dan korunma olasılığını öngördüler. Bu çalışma, bilimsel Nature Medicine dergisinde yayımlandı.(3)
Özetle son yıllarda yapılan araştırmalar, Alzheimer hastalığına karşı genetik bir direncin varlığına işaret etmektedir. Bilim insanları, APOE3 genindeki Christchurch mutasyonu taşıyan bir kadının ilginç durumunu incelediler. Bu mutasyon, APOE3 proteininin faaliyetini azaltan iki değişikliği içermekte ve APOE'nin Alzheimer riskinde önemli bir rol oynayan Reelin adlı molekülle bağlantılı olduğunu göstermektedir. Ancak, bu genetik değişikliğin her durumda etkili olmadığını gösteren örnekler de mevcuttur. Örneğin, aynı mutasyona sahip bir kişinin kız kardeşi 58 yaşında Alzheimer'a yakalanmıştır. Araştırmacılar, bu durumun altında yatan faktörleri anlamak için cinsiyet farklarından diğer potansiyel etmenlere kadar çeşitli sebepleri değerlendirmektedirler. Alzheimer'a dair bu genetik bulgular, hastalıkla mücadelede önemli bir anlayış sağlama potansiyeli taşımaktadır.(3)
Alzheimer, unutkanlık ve karmaşık anların içinde kaybolan bir gerçekliği ifade eder. Bu süreç, bireyin ve ailesinin yüreğini sarsan bir zorluk olabilir. Sevdiklerin sabrı ve anlayışı, bu acı süreci biraz olsun hafifletebilir. Ailenizde vakit geçirmeyi, birlikte aktivite yapmayı deneyin. Mesela yeni tarifler deneyebilirsiniz ama unutmayın; yüksek doymuş yağ içeren diyetler de alzheimer riskini tetikleyebilir.(4)
Kaynak:
1. Şahin, D. (2019). Fiziksel Çevrenin Alzheimer Hastalığındaki Yeri Ve Önemi: Farklı Tipteki Özel Alzheimer Bakımevleri İçin İç Mekân Tasarım Kriterlerinin Geliştirilmesi (Doctoral dissertation, Sosyal Bilimler Enstitüsü).
2. Özpak, L., PAZARBAŞI, A., & Keser, N. (2017). Alzheimer hastalığının genetiği ve epigenetiği. Arşiv Kaynak Tarama Dergisi, 26(1), 34-49. https://doi.org/10.17827/aktd.280520
3. https://tr.euronews.com/2023/05/16/bilim-insanlari-alzheimerdan-koruyan-genetik-bir-ipucu-kesfetti
4. Öztürk, G. B., & Karan, M. A. (2009). Alzheimer hastalığının fizyopatolojisi. Klinik gelişim, 22(3), 36-45.
Yazar: Saliha KAYGISIZ