Sağlık
YARASA BAĞIŞIKLIĞININ SIRRI
Yarasalar çok uzun yıllar yaşar ve birçok virüse ev sahipliği yapar. Bunlar Ebola virüsü, Nipah virüsü, şiddetli akut solunum virüsü (SARS) ve Orta Doğu solunum sendromu (MERS) koronavirüsleri gibi insan ve hayvanları enfekte ettiklerinde çok büyük tahribata yol açabilen virüslerdir. Duke Tıp Okulu’ndaki araştırmacılar, yarasaların hastalığa yakalanmadan bu patojenleri nasıl taşıdıklarını araştırmaya koyuldular ve anahtar noktanın yarasanın iltihabı sınırlandırma yeteneği olduğunu tespit ettiler.
Yarasalar, genellikle patolojik hasara yol açan tipik enflamatuar yanıtlarla enfeksiyona karşı reaksiyon göstermezler. İnsanlarda ise enflamatuar yanıt uygun şekilde kontrol edildiği takdirde enfeksiyonla mücadeleye yardımcı olmasına rağmen; aşırı bulaşmaya maruz kalınması durumunda yaşlanmaya, yaşa bağlı hastalıklara ve bunların yanı sıra bulaşıcı hastalıkların neden olduğu hasara da katkıda bulunduğu sonucuna varılmıştır.
Araştırmacılar; normalde vücudun “NLRP3” adlı stres ve enfeksiyonla mücadele veren yanıtları tetikleyen enflamasyon sensörü proteininin, yüksek viral yüklerin varlığında bile insanlara ve farelere kıyasla yarasalarda çok az tepkiye sebep olduğunu buldu.
Çalışmayı kaleme alan ilk kişi olan Dr. Matae Ahn; “Yarasalarda stres ve enfeksiyonun neden olduğu iltihabı azaltma yeteneği, uzun ömürleri ve benzersiz viral rezervuar statülerinin altında yatan kilit bir mekanizma olabilir” dedi.
Araştırmacılar; bağışıklık hücrelerinin yarasalardan, farelerden ve insanlardan üç farklı RNA virüsüne (influenza A virüsü, MERS koronavirüs ve Melaka virüsü) verdiği tepkileri karşılaştırdılar. NLRP3’ün aracılık ettiği enflamasyon, yarasalarda farelere ve insanlara oranla çok büyük ölçüde azaldı.
Daha derin bir araştırma ile NLRP3 proteinlerini yapma sürecinde önemli bir adım olan transkripsiyonel macunun fare ve insanlara kıyasla yarasalarda azaldığını gördüler. Ayrıca, proteinlerin, yarasalarda diğer türlere nazaran daha düşük aktivite göstermesini sağlayan eşsiz NLRP3 varyantlarını da tespit ettiler. Bu varyasyonlar çok farklı iki yarasa türünde (“Kara Uçan Tilki” olarak bilinen büyük bir meyve yarasası olan “Pteropusalecto” ve Çin’de küçük bir yarasa türü olan “Myotisdavadii”) gözlemlendi. Gözlem sonucu bu muazzam yeteneğin evrim yoluyla genetik olarak korunduğu da ispatlanmış oldu. 10 yarasa ve 17 yarasa olmayan memelinin NLRP3 gen dizisini karşılaştıran ileri analizler, bu adaptasyonların yalnızca yarasaya özgü olduğunu doğruladı.
Araştırmacılar yarasaların enfeksiyonlarla daha iyi mücadele edebilmek yerine, enfeksiyona karşı daha yüksek tolerans gösterdiği sonucuna vardılar. Enflamatuar yanıtın azaltılması prensibiyle patojenlerin varlığında bile yaşamlarına devam edebiliyorlar.
Program Direktörü Profesör Wang Lin-Fa; “Yarasaların, diğer enfekte hayvanlarda ve insanlarda ağır hastalıklara neden olan aşırı veya uygun olmayan virüs kaynaklı enflamasyonu sınırlandırdığı gözlemlenebiliyor” dedi ve ekledi; “Bulgularımız doğrultusunda, odağımızı geleneksel spesifik anti-patojen yaklaşımından hareketle, yarasalar tarafından başarılı bir şekilde benimsenen daha geniş hastalık önleyici yaklaşıma kaydırabiliriz. Bu sayede insan bulaşıcı hastalıklarının çözümlerine dair alternatif yollarda üretmemiz mümkün.”
Duke Nus Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı Profesörü Patrick Casey, şu bulgulara dikkat çekti; “Bu çalışma ile araştırmacılarımız, uzun zamandır gizemini sürdüren bir konu hakkındaki anlayışımızı geliştirmişlerdir. Bu çalışmada Duke Nus’un bir özelliği olan dünya standartlarında araştırma ve küresel işbirliğinin bir başka örneğidir.”
Kaynak: Sciencedaily
Mustafa ŞENTÜRK