Haberler
KİMYANIN YEŞİLİ GÜZEL…
“Sürdürülebilir” kavramı daha çok yeniydi ve kesinlikle şirketi diğer rakiplerine göre farklılaştırıyordu. Tüketicilere ürünlerini kullandıklarında sürdürülebilirlik kavramının temel ilkesine uygun olarak daha az kirletme ve daha az enerji harcama vaadinde bulunuyordu. Bu, hem pazarlama ve halkla ilişkiler ya da en bilindik ifadeyle PR konusunda şirketi ön plana çıkartıyordu.
Sürdürülebilirliği hayata geçirirken gerçek hedeflerinin pazarlama ve halkla ilişkiler olup olmadığı ya da gerçekten bu kavrama gönül vermiş ve inanmış yöneticiler tarafından desteklenerek mi yürütüldüğünü asla bilemeyeceğim. Ancak, insan doğasına uygun varlığını sürdürebilme ve neslini devam ettirebilme temel içgüdülerinin tetiklediği söylemek yanlış olmayacaktır.
Sürdürülebilirlik kavramı 1987 yılında Birleşmiş Milletler tarafından ortaya konulmuş, gelecek nesillerin ihtiyaçlarını karşılama kabiliyetinden ödün vermeden ve mevcut kuşağın kendi ihtiyaçlarını karşılamasını sağlayan bir gelişme olarak tanımlanmaktadır. Sürdürülebilirlik kavramının gelişmesi ve genişlemesiyle farklı alanlardaki uygulamalarına rastlamak mümkün. Özellikle “Kimya” alanında özelleşmiş hali olan “Yeşil Kimya” da benzer şekilde gündeme gelmiştir. Sanayi devrimiyle birlikte seri üretimde data fazla atık oluşmaya başlamış ve farkında olmadan toplu ölümlere ya da hastalıklara sebep olabilecek çevre felaketleriyle karşı karşıya kalındığında bir şeyler yapmak gereği ortaya çıkmıştır. “Yeşil Kimya” kavramı resmi olarak 1991 yılında Environmental Protection Agency (US EPA) çalışanı Anastas tarafından tanımlanmıştır. 1998 yılında yayınlanan “Green Chemistry: Theory and Practice” kitabında Yeşil Kimya’nın 12 prensiplerinden bahsedilmektedir. Bu prensipler şirketler ve akademik camiadaki araştırmacılar tarafından kabul görmekte olup kanun ve politikalar oluşturulmasında önemli rol oynamaktadır.
12 presibin içeriği özetle; geleneksel anlayışta önce kirletip sonra temizlemek yerine mümkün ise daha az kirletmek ve insan sağlığına ve çevreye daha az zararlı alternatif ürünler kullanmak ya da oluşumunu sağlamak, nihai ürün başlangıç malzemelerinin maksimum oranını içerecek şekilde dizayn etmek (atom ekonomisi), daha güvenli kimyasallar tasarlamak, daha güvenli çözücüler kullanmak, enerji verimliliğini artırmak, yenilenebilir hammadde kullanmak, kimyasal türevlerden kaçınmak, katalizör kullanmak, çevrede birikmeyecek şekilde kimyasal ürünler tasarlamak, gerçek zamanlı izleme ve sentez sırasında bile kontrol etmek, kimyasal kaza potansiyelini en aza indirmek için kimyasallar ve bunların fiziksel formlarını (katı, sıvı veya gaz) tasarlamak.
Özellikle endüstride önemli miktarda kullanılan çözücüler için daha yeşil alternatiflerinin (su, iyonik sıvılar, süperkritik sıvılar, sıvı polimerler, biyokütleden türetilmiş çözücüler) bulunması, mümkün ise değiştirilmesi konusunda epeyce çalışma bulunmaktadır.
Çeşitli kurumlar kendi alanlarında katkılar sağlamaktadır. Örneğin EPA farklı endüstriler için atıkların yönetmeliklere göre nasıl geri dönüştürüleceği, işleneceği veya bertaraf edileceği konusunda öneriler sunmaktadır. Bir diğer kuruluş American Chemical Society içinde Green Chemistry Institute, stratejik amaçlarını “Yeşil Kimya” konusunda ileri bilimsel araştırma ve inovasyon, eğitim ve kavramın endüstride adaptasyonunu sağlamak olarak açıklamaktadır. Konferanslar, yuvarlak masa üyelikleri ve akademik programlarla ilgili bilgiler olmak üzere pek çok hizmet sunmaktadır.
Laboratuvar cihazı üreticisi firmalar; kendi cihazlarında kullanılan çözücüler ya da kimyasallar konusunda daha az atık, daha verimli enerji kullanımı ve kullanıcının daha güvenli şartlarda çalışabilmesi için dizaynından başlayarak kullanım ömrü boyunca uygulanabilecek önemli teknikler geliştirmekte ve kullanıcılarıyla kitap veya çeşitli yayınlar olarak paylaşmaktadırlar.
Dijital çağa uygun olarak mobil cihazlarda kullanılan uygulama olduğundan da bahsetmek gerekir, tüketicilere satın aldıkları ürünün (genellikle kozmetik ya da kişisel bakım ürünlerinde) ne kadar zararlı/toksik içeriğe sahip olduğunu barkodundan tanımlayabilmektedir.
Ülkemizdeki duruma baktığımızda çeşitli faaliyetler olduğunu söylemek mümkün. Üniversitelerde Çevre Mühendisliği ve Kimya bölümlerinde “Yeşil Kimya” seçmeli ders olarak okutulmakta ve araştırma konusu olarak kabul edilmektedir. Kaynak kitaplar genellikle İngilizce olmakla birlikte Türkçeye çevrilmiş kaynak kitap bulunmaktadır.
T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın sektörel atık yönetimi, kirlilik önleme, “Sıfır Atık”, “Çevre Dostu Projesi”, kimyasallar yönetimi gibi hizmetleri bulunmaktadır. Web sayfasından ulaşılan kütüphanede daha yeşil çözücülerin seçimi konusunda kaynaklara yer verilmiş durumda, daha çok üniversitelerde yapılan çalışmalar ön planda. Bunun dışında gelen olarak kullanılan kimyasalların beyanı, etiketlenmesi konusunda çalışmalar mevcut.
Dünyadaki örneklere baktığımızda “Yeşil Kimya” için özellikle devlet politikası haline getirilmesi ve yönetmeliklerle desteklenmesinin önemi açıkça görülmektedir. Her ne üretiyorsak ya da tüketiyorsak, bundan böyle farkındalıkla tercihlerimizi değiştirebilir ve şekillendirebiliriz. Bu duyarlılık, her ne kadar pazarlamaya dolaylı olarak hizmet etse de halen yaşadığımız çevreye ve gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak için önemli bir içgüdü olduğunu düşünüyorum.
Daha yeşil günlere...
Kaynaklar: Epa.gov / worldscientific.com / ncbi.nlm.nih.gov / acs.org / cevresehirkutuphanesi.com
Nejla KILIÇ ARSLANER / Kimyager