Haberler
Filmlerdeki bilimsel hatalar
Filmlerde fizik hataları zaman zaman yapılıyor. Peki bir filmin bilim kurgu ya da fantastik olması bu yanlışları affedebileceğimiz anlamına geliyor mu? Cevabınız hayır ise yazımızın devamını okumanızı bekliyoruz. Star Wars ve Superman gibi birçok film serisinde fizik kuralları genel olarak bilimsel hatalar sıkça yapılıyor.
Fizik kurallarının yanlış aktarılışı, filmlerin ve TV programlarının yapısına işlenmiş durumda. Hemen hemen her aksiyon filminde bir silahın ateşlenmesi vurulan kişiyi ayaklarından kaldırmaya yetecek güçte geri tepmeye neden oluyor. Gerçek şu ki; Newton’un üçüncü yasasına göre (her hareketin eşit ve zıt bir tepkisi vardır) eğer mermi tabancadan birini ayaklarından kaldıracak kadar kuvvetle çıkarsa, ateş edene de aynı kuvveti uygulamalıdır. Ateş edeni ya fırlatacak kadar güçlü bir tepme olmalı ya da bileğini kıracak kadar.
Yanlış fizik kuralları sadece aksiyon veya bilim kurgu türleriyle sınırlı değil. Astrofizikçi Neil DeGrasse Tyson, James Cameron’ın Titanic (1997) filmini izlerken batmakta olan geminin üzerindeki gökyüzündeki yıldızların coğrafi konumu nedeniyle yanlış olduğunu fark etti. Bu bizi gerçekten soruyu sormaya yöneltiyor; bilim konusunda ne kadar şey biliyoruz?
Superman filminde hangi fizik hataları yapıldı?
Richard Donner’ın 1978 yılında gösterime giren Superman filmi, tüm süper kahraman filmlerinin başlangıcı idi. Bu film bir klasik olarak kabul ediliyor ancak bazı önemli fizik hataları bulunuyor. “Bir adamın uçabileceğine inanacaksın” sloganıyla duyurulan filmde, insanüstü başarılar seyirciye aktarılıyor. İlk olarak Superman’in Metropolis semalarında kostümüyle ilk görünümü hakkında konuşalım. Margot Kidder’ın canlandırdığı Lois Lane, Daily Planet’in çatısında bir helikopterden sallanıyor. Christopher Reeve tarafından canlandırılan Clark Kent, Lane’i yakalamak için uçmadan önce gömleğini yırtıyor.
Bunun gerçekte ne kadar kahramanca bir kurtarma olacağına dair ciddi şüpheler var. Bu “kurtarmanın” ne kadar ölümcül olacağını belirlemek için, Lois’in Clark Kent’in kollarına çarptığında ne kadar hızlı düşüşe geçtiğini bulalım. Filmde görünüşe göre Lois yaklaşık 11 saniye düşüyor.
Hesaplamaya göre, Lois’in Superman’in kollarına saatte yaklaşık 240 mil hızla vurduğu anlaşılıyor. Yukarıdaki hesaplamanın rüzgâr direncini hesaba katmadığı unutulmamalı. Neyse ki, Leicester Üniversitesinden bir lisans öğrencisi ekibi, Superman’in rüzgâr direncini hesaba katarak Lois’i 78.6 m / s (174 mil / saat) hızla yakaladığını buldu.
Bir başka sahnede Superman, uzaya uçuyor ve dünyayı geriye doğru döndürüyor.
Bu oldukça anlamsız olurdu ancak bu sahnede Superman zamanı geri döndürdü. Dünyanın dönüşünü tersine çevirmek, zamanı tersine çevirmez. Peki bu, nükleer bombadan çok daha fazla hasar vermez mi? Dünya atmosferi aniden ‘durursa’ -1100 mil hızla dönüyor- büyük olasılıkla ana kayaya çok sıkı bir şekilde bağlanmayan her şeyin uzaya fırlamasına neden olur.
Bir başka film serisi Star Wars… Hiç kimse Star Wars’un fizik kurallarını doğru yapmasını beklememeli. Bir bilim kurgu filmine göre daha fantastik elbette ancak bu, bazı gerçek göze batan hataları görmezden gelmemiz anlamına gelmiyor. Star Wars: A New Hope‘da (1977), Luke
ve Obi-Wan kaçakçı Han Solo ile ilk karşılaştıklarında Solo, Millennium Falcon’u (uzay gemisi) savunarak, “Bu gemi Kessel Run’ı (filmde bir gezegen)12 parsekten daha kısa sürede yapmıştır” diyor. Bu cümle geminin ne kadar hızlı olduğunu göstermek için söylendi ancak sorun şu ki parsek bir zaman birimi değil. Solo, Millennium Falcon’un birkaç imparatorluk gemisini de geride bıraktığını söyleyerek devam ederken açıkça geminin hızına atıfta bulunuyordu. Oysa ki parsek, astronomik mesafe ölçüsüdür, zaman değil; 1 parsek, yaklaşık 3.0857 × 1016 metre veya 19 trilyon mile eşittir.
Star Wars: Empire Strikes Back (1980) filminde ise Chewie karakterinin Falcon’daki gezisi için bir diş fırçasına ihtiyacı var. Ekip, Hoth’un buz dünyasından Bespin’e bozuk bir hiper sürücü ile seyahat ediyor ve bu, ışık hızının altında seyahat etmesi gerektiğini gösteriyor. Gezegenler arasındaki kabul edilen uzaklık yaklaşık 5,0 x 104 ışık yılı olduğu için yolculuk yaklaşık 5,000 yıl sürmelidir. Han ve mürettebat bir asteroit alanına girdiğinde mesafe de sorun yaratıyor. Gerçek şu ki, bir asteroit kuşağındaki nesneler arasındaki ortalama mesafe 600 bin mil veya Dünya’nın çapının 75 katından fazla olduğu için, gerçek bir asteroit kümesine girmek asiler için pek bir seyir sorunu oluşturmaz.
Kaynaklar: ZME Science – Bilimma/Hilal Bardakcı