Yaşam
DİŞ FIRÇANIZ PLASTİK KRİZİN NASIL BİR PARÇASI HALİNE GELDİ?
Diş fırçası tasarımı en eski haline göre çok az değişmiştir. En büyük fark malzemelerdedir. Diş fırçaları artık en azından bir miktar plastik içeren maddelerden yapılıyor. Kendi diş fırçalarımıza bakarak bunu anlayabilmek mümkün görünüyor.
Yıllar önce, Hawaii’de yapılan plaj temizliklerinde ortaya çıkan ve doğaya zarar veren birçok plastiğin olduğu biliniyordu. İçlerinden en şaşırtıcısı ise zamanla sayıları artan diş fırçalarıydı. Günümüzde herhangi bir Hawaii sahil temizliğinde 100 diş fırçasının ortaya çıkması artık uzmanları şaşırtmıyor. Sebebi ise basit; 1930’lu yıllardan itibaren kullanılan ve üretilen plastik diş fırçası sayısının zamanla istikrarlı bir şekilde artış göstermesi.
Yüzyıllar boyunca, temel diş fırçası doğal malzemelerden yapıldı. Ancak 20. yüzyılın başlarında, plastik inovasyonun ilk günlerinde, üreticiler naylon ve diğer plastikleri diş fırçasının tasarımına yerleştirmeye başladılar ve bu şekilde devam ettiler. Bu yüzden doğada sayıları hızla artmakta olan plastikler, 1930’lardan bu yana üretilmekte olan her diş fırçasının birer ürünü haline geldi.
Günümüzde bu önemli sorunun üstesinden gelmek için çoğu tasarımcı diş fırçasının içine daha az plastik koymanın yollarını arıyor. Bu yolda başarılı olmak için ilk önce diş fırçasının buraya kadar nasıl bir tarihsel süreçten geçtiğini anlamamız gerekiyor.
TÜM ZAMANLARIN EN İYİ BULUŞU
Çoğu insanın temiz dişlere sahip olmak istediğini söylemek yanlış olmayacaktır. Çünkü 2003 Lemelson İnovasyon Endeksi anketinde; katılımcıların kendi arabalarından, kişisel eşyalarından ve cep telefonlarından bile vazgeçebildikleri ancak diş fırçalarından vazgeçemedikleri sonucu görülmüştür. Elde edilen bulgulara göre insanların çok uzun zamandır böyle hissettikleri söylenebilir. Arkeologların Mısır Mezarlarında buldukları diş çubuklarına göre, bu kabarık uçlu temizleyiciler ile dişlerini temizledikleri sonucu çıkarılmıştır. 1400’lerin sonlarında hüküm süren Çin İmparatoru Hongzh’nin bile bir domuzun boynundan tıraşlanmış tüylerin, bir kemik veya tahta sapa yerleştirilip diş fırçası olarak kullanıldığının izleri bulunmuştur.
Bu basit tasarımlar asırlar boyunca değişmeden varlığını sürdürdü. Ancak yaban domuzu kılları, kemik tutmaları pahalı ve zahmetli bir işti. Bu yüzden bu malzemeleri sadece zengin insanlar alabilmekteydi. 1920’li yılların başlarına gelindiğinde ise ABD’de her dört kişiden birinin diş fırçası vardı.
SAVAŞ HER ŞEYİ DEĞİŞTİRİR
Toplum içine zamanla bu konseptin girmesine neden olan etkenlerden bir tanesi de savaş oldu. 1800’lerin ortalarında Amerikan İç Savaşı sırasında, silahlar ağır kâğıtların içine sarılmış toz ve kurşunlarla doldurulmuştu. Askerlerin bükülmeleri dişleriyle açmaları gerekiyordu. Ancak birçok potansiyel dövüşçü, kâğıdı koparmak için altı iyi birbirine bağlanmış altı dişe bile sahip değildi. Bu açıkça görülen bir problemdi.
Birlik ordusuna hizmet veren az sayıda diş hekimi, çevrelerindeki dişlerin durumunda umutsuzluğa kapıldı. Yapılan uygulamalar ile başarılı bir dişçi ordusu oluşturulup birlikteki askerlere mesaj başarılı bir şekilde iletildi. II. Dünya Savaşı ile askerlere diş bakımı konusunda aynı talimatlar verildi. Diş hekimleri taburlara götürüldü ve diş fırçaları birliklere verildi. Böylece savaşçılar eve geldiğinde, diş fırçalama alışkanlıklarını da beraberlerinde getirmiş oldular.
AMERİKAN VATANDAŞLIĞINA GİDEN DOĞRU YOL
Zamanla ülke içeresindeki diş hekimleri kötü dişlerin sebebinin, yetersiz beslenmeye ve hijyenin göz ardı edilmesine bağladılar. Bu durum tek ağız sağlığını değil; tüm vücut hatta halk sağlığının tehlikede olduğuna işaret ediyordu. Diş uzmanları; diş bakımı sorununu sosyal, ahlaki ve hatta yurtsever bir mesele olarak belirlemeye başladılar. Sağlıklı dişlerin faydalarını ortaya koyan kamu kampanyaları ülkeye yayıldı. Çoğu durumda bu kampanyalar yoksul, göçmen veya başka türlü dışlanmış nüfusları hedef aldı.
PLASTİK YÖNETİMİNİ ELE ALMAK
Diş fırçalarına olan talep arttıkça, plastik denilen heyecan verici yeni malzemelerin geliştirilmesine yardımcı olarak üretim hız kazandı. 1900’lerin başlarında kimyagerler; defne ağacından türetilmiş kokulu, yağlı bir madde olan nitroselüloz ve kafur karışımından elde edilen güçlü, parlak ve kalıplanabilir bir malzeme keşfettiler. “Selüloit” olarak adlandırılan malzemenin diş fırçası kulpları için mükemmel, pratik, hayali ve ucuz şekillerde yapılabilir olduğu görüldü.
1938’de bir Japon ulusal laboratuvarı, ordusu için daha dayanıklı paraşütler yapmak için kullanılan ipeğin yerini alacağını umduğu ince, ipeksi bir maddeyle karşılaştı. Neredeyse aynı anda, ABD merkezli DuPont kimya şirketi kendi pürüzsüz, ince elyaflı malzemesini piyasaya sürdü. Artık naylon diş fırçası yapımında kullanılmaya başlandı. İpeksi, sağlam, esnek malzemenin pahalı ve kırılgan domuz kıllarının yerine mükemmel bir alternatif olduğu ortaya çıktı. O zamandan beri, diş fırçalarındaki yeni plastik tipleri saptaki selüloitin yerini aldı ve kıl tasarımları daha karmaşık hale geldi. Ancak temel plastik ambalajlı tasarım malzemenin kendisi kadar dayanıklı olduğunu kanıtladı.
PLASTİK İÇERMEYEN BİR GELECEK
İngiltere’den gelen bir tasarım tarihçisi Charlotte Fiell, temelde işlevin değişmediğine dikkat çekiyor ve “Aslında, diş fırçasının tasarımının yıllar boyunca bu kadar aynı kalması gerçekten ilginç” diyor. Fakat tasarımcıların aklına takılan bir soru var: Bu temel nesneyi çok az plastik kullanarak veya plastik kullanmadan yeniden yapabilir miyiz?
Çoğu diş fırçası geri dönüştürülemez. Çünkü en çok yapılan kompozit plastiklerin imkânsız olmasa da, verimli bir şekilde parçalanması zordur. Buna karşılık, bazı şirketler ahşap veya yaban domuzu kılları gibi doğal malzemelere geri döndüler. Bambu tutamakları sorunun bir kısmını çözebilir, ancak piyasadaki bambu fırçaların çoğunda hala naylon kıllar vardır. Bu nedenle en azından fırçanın bir kısmının atılmasının doğada bulunan plastik sayısında bir azalmaya yardımcı olacağını gösteriyor.
Bazı şirketler ise aslen bir asır önce tanıtılan bir tasarıma geri döndü: Çıkarılabilir başlıklı diş fırçaları. Goodwell, Portland, Oregon’da, fırçaların yıllarca saklayacağını umduğu metal kulplar üretiyor. Şirketin kurucularından biri olan Patrick Triato, kıllar aşındığında kafasının çıkarılıp yeni bir tanesinin içeri takılarak toplam atık miktarını normal fırçanın yüzde 30’undan azına düşüreceğini söylüyor.
Görünüşe göre plastik içermeyen fırça seçeneklerini bulmak çok zor. Ancak kullanılan malzemenin ve ambalajın toplam miktarını azaltan herhangi bir seçenek doğru yönde bir adım atıldığının işaretidir. İnsanları dişlerini temizlemek için kullandıkları diş fırçaları hakkında düşündürmek ise çevreyi korumak adına atılmış daha büyük bir adım.
Kaynak: National Geographic
Beste TÜRKOĞLU