Haberler
Devrimci Papaz: Joseph Priestley
Joseph Priestley “Anglikan Kilisesi, Ülke ve Kral” yandaşlarınca bir baş belası olarak görülmekteydi. 1792’de düşmanlarından oluşan öfkeli bir güruh Priestley’in evini, kitaplığını, laboratuvarını ve kilisesini yerle bir etti. Priestley Londra’ya taşındı; ama düşmanlık orada da peşini bırakmadı. Sonunda 1794’te ABD’ye göç etti; orada kendisine bir bilim adamı ve aydın olarak büyük saygı duyuluyordu.
02 Aralık 2015, Çarşamba
Joseph Priestley Mart 1733’te Yorkshire’da, Leeds yakınlarındaki Bristal Fieldhead’de doğdu. Altı çocuklu bir çuha yapımcısının oğlu olan ve altı yaşında annesini yitirdikten sonra teyzesinin yanında büyüyen Priestley, sık sık hastalanan, sağlıksız bir çocuk olduğundan düzenli bir öğrenim göremedi. Gene de, çok dindar bir kadın olan teyzesinin aracılığıyla, papazlardan evde özel ders alarak ve bol bol okuyarak kendi kendini yetiştirdi; özellikle dil öğrenimine büyük bir yatkınlık göstererek, papazların yardımıyla İbranice, Süryanice, Arapça ve Kaide dillerini öğrendi, matematik ve doğa felsefesinin temel yapıtlarını okudu.
On dokuz yaşına geldiğinde sağlığı düzelmiş, çocukluğundan beri düşlediği papazlık eğitimine başlaması için hiçbir engel kalmamıştı. 1752’de, Anglikan Kilisesi’ne bağlı olmadığı için “Dissenters” (Muhalifler) diye anılan bir İngiliz Protestan topluluğunun Daventry’deki din Akademisine yazıldı. Üç yıl sonra, sıradan bir papaz okulu olmayıp, o çağ İngiltere’sinin en seçkin öğretim kurumlan arasında yer alan bu akademiyi bitirdiğinde, dil bilgisini Latince, Yunanca, Fransızca, İtalyanca ve Almanca’yla zenginleştirmiş, tanrıbilim, mantık, metafizik, Locke’un deneyci felsefesi, Newton fiziği, matematik ve kimya konusunda oldukça sağlam bir eğitim görmüştü.
1755’te, henüz 22 yaşındayken, küçük bir kasaba olan Needham Market’ta, üç yıl sonra da Nantwich’te vaiz ve öğretmen olarak görev yaptı. İleri derecede kekeme olmasına ve vaazlarıyla ortodoks çevreleri huzursuz etmesine karşın, gerek derslerindeki, gerek öğrencileri için düzenlediği fizik ve elektrik deneylerindeki başarısıyla dikkati çekerek, 1761’de Dissenter’ların Warrington’da yeni kurdukları akademide dil ve edebiyat öğretmenliğine atandı.
Ertesi yıl papazlığa yükseltilen ve İngiltere’nin en büyük demir fabrikatörlerinden birinin kız kardeşiyle evlenen Priestley, Warrington’da çalıştığı altı yıl boyunca, özellikle İngilizce dilbilgisi, konuşma sanatı, eleştiri, tarih, siyaset ve eğitim konusunda beş kitap yazdı, eğitim alanındaki çalışmaları nedeniyle Edinburgh Üniversitesinin hukuk doktorasıyla ödüllendirildi ve Londra’ya yaptığı bir gezi sırasında tanıştığı Benjamin Franklin’in yüreklendirmesiyle The History and Present State of Electricity (“Elektriğin Tarihi ve Bugünkü Durumu”) adlı kitabını yazmaya başlayarak bilim dünyasına ilk adımını attı.
İngiliz kimyacı, filozof ve ilâhiyatçının ilk çalışmaları dinî konular üzerinedir. Vaizlik, fizik, kimya ve dil öğretmenliği yaptıktan sonra kimya ile ilgilenmeye başladı ve 1771’de karbon gazını inceleyerek “Experiments and Observations on Different Kinds Of Air” (Havanın Çeşitli Türleri Üzerine Gözlemler ve Deneyler, 1772) adlı yapıtı hazırladı. Kırmızı cıva oksiti ısıtarak ilk kez oksijen elde etti (1775). Daha sonra amonyak, karbon monoksit ve hidrojen sülfür gibi gazların varlığını, yeşil bitkilerin güneş ışığı alarak karbon dioksit gazı açığa çıkardıklarını buldu.
Oksijenin Keşfi
Priestley’in oksijeni buluşu, 1774’te (o dönemde cıva kireci diye bilinen) cıva oksiti kapalı bir kapta ısıttığında bir gaz çıktığını gözlemlemesiyle oldu. Bu renksiz gazın, kızgın odunun kıvılcımlar saçmasına ve mumun normal havada yandığından çok daha parlak bir alevle yanmasına neden olduğunu fark etti. Priestley, içindeki normal havayı soludukları kapalı bir kutuya konan farelerin, eğer taze hava verilmezse bir süre sonra öldüklerini önceden göstermişti. Ardından da farelerin cıva kirecinin ısıtılmasıyla elde edilen yeni gazda, normal havaya oranla çok daha uzun süre hayatta kaldıklarını buldu. Aynı gazı kendi ciğerlerine çektiğinde, içi hoş bir duyguyla doldu. “Ardından bir süre, göğsümde özellikle bir hafifleme ve rahatlama hissettim.... Şu ana kadar bunu soluma ayrıcalığı, sadece iki fareye ve bendenize nasip oldu” diye yazdı Priestley. Gazlar üzerindeki çalışmaların yanısıra suyun davranışlarıyla da ilgileniyordu. 1781’de bir elektrik kıvılcımı kullanarak oksijen ve hidrojen gazları karışımını patlatır ve bir miktar buğu (çiğ) oluştuğunu görür. Cavendish, bu deneyi daha incelikli olarak yapar. Patlamada “yanan hava” (hidrojen), tamamen biter; ama havanın yalnızca beşte biri tükenir. Cavendish oluşan çiğin saf su olduğunu kanıtlar. Ayrıca patlayarak su haline gelen karışımda iki ölçek hidrojene karşı, bir hacim oksijen harcandığını da saptar. 1783’te Paris’e giden Cavendish’in asistanı, deneyi Lavoisier’e duyurur. Lavoisier, deneyi tekrarladı ve bir hata daha yaptı. Priestley ve Cavendish’e ait olan buluşu, kendi buluşu olarak Bilim Akademisi’ne sundu.
Oksijeni ve suyun bileşimini Lavoisier bulmadı; ama her iki keşfin teorik açıklamasını o yaptı.
Priestley çalışmalarını altı cilt halinde Farklı Hava Türleri Üzeride Gözlemler ve Deneyler (Experiments and Observations on Different Kinds of Air, 1774-1786) adıyla yayımlamıştır.