Yük. Kim. Hasan ÖZ
Serbest Radikal Nedir?
Serbest radikaller serseri mayın gibi hareket eder. Serbest radikaller oluştuktan sonra zincir reaksiyonlar başlar ve bu reaksiyonlar hücre zarına zarar verebilir. Böylece hücreye herhangi bir madde kontrolsüzce girip çıkabilir.
Hasar görmüş moleküller mutasyona ve hücrelerin kontrolsüz çoğalmasına yani tümör oluşumuna neden olabilir. Serbest radikaller metabolizmada çok sayıda geri dönüşümsüz değişiklikler oluşmaktadır. Bunların en önemlilerinden birisi de metabolizma sırasında oluşan reaktif oksijen ve nitrojen türevlerinin (serbest radikaller) DNA, RNA, lipitler ve proteinlerde yol açtığı hasar ürünlerinin birikmesidir. Serbest radikal seviyesi, antioksidan seviyesine göre daha çok artar ise serbest radikaller hücrelerde oksidatif hasarlara yol açar ve bu duruma oksidatif stres denir.
Serbest radikal örnekleri
Atomların yapısındaki elektronlar çekirdek etrafında belirli enerji seviyelerinde bulunur. Elektronların çekirdek etrafında bulunma olasılığının en yüksek olduğu bölgeye orbital demekteyiz. Orbital elektronları normal olarak çiftler halinde bulunur. Serbest radikal, bir veya daha fazla sayıda çiftlenmemiş tek elektron içeren bir molekül veya atom olarak tanımlanır. Bu eşleşmemiş elektronlar genelde son derece reaktiftir. Bu nedenle, serbest radikaller organ ve doku zedelenmesi ile sonuçlanan protein, nükleik asit ve lipidlerin yapısını bozabilir. Serbest radikaller vücutta hücreleri parçalayıp, hücrelerde büyük değişikliklere sebep olan, tahrip eden bu moleküler son derece saldırganlardır. Serbest radikaller bedenin enerji üretimi gibi doğal süreçlerinde meydana gelebildiği gibi, kirliliğe maruz kalma, ağır metaller, sigara, gübre, radyasyon, ilaç kullanımı gibi durumlarda da ortaya çıkabilir. Modern yaşamın getirdiği koşullardan kaynaklanan stres düzeyinin yükselmesi de serbest radikal oluşumunu arttırmaktadır. Bedenin strese karşı verdiği yanıtın sonucu olarak da çok fazla miktarda serbest radikal üretilmektedir.
Serbest Radikallerin Düşmanı: Glutatyon
Antioksidan maddeler vücuttaki oksidasyonu önleyici veya yağların otoksidasyonunu yavaşlatan maddeler olarak tanımlanabilir. Antioksidanlar serbest radikallerle reaksiyona girerek; hücrelere zarar vermelerini önler. Bu özellikleriyle hücrelerin anormalleşme ve sonuç olarak tümör oluşturma risklerini azalttıkları gibi, hücre yıkımını da azalttıkları için, daha sağlıklı ve yaşlılık etkilerinin minimum olduğu bir hayat yaşama şansını yükseltir. Glutatyon; γ-glutamil-sisteinil-glisin amino asitlerinden oluşan tripeptit yapısında, serbest radikallerin düşmanı, en güçlü antioksidanlardan biridir. Glutatyon her hücrede bulunabilmekte, fakat düzeyi kişiden kişiye değişmektedir. Glutatyon vücutta üretilmesine karşın, diyet, hava kirliği, bazı ilaç tedavileri, travma, stres, yaşlanma ve radyasyonla üretimi ve miktarı azalabilmektedir.
Glutatyonun ana fonksiyonu oksidatif ve peroksidatif zararlardan hücreyi ve mitokondriyi korumaktır. Glutatyon antioksidan özelliği yanında enerji kullanımı, detoksifikasyon ve yaşlanma ile ilişkili hastalıkların önlenmesinde önemli bir faktördür. Glutatyonun diğer antioksidanlardan farklı hücre içi olmasıdır. Glutatyon aynı zamanda C ve E vitamini, koenzim Q10, alfa lipoik asit ve taze sebze-meyvelerden aldığımız diğer antioksidanların etkinliğini maksimize etme yeteneğine sahiptir.
Glutatyonun gücü yapısındaki –SH grubundan gelmektedir. Glutatyon –SH gurubu üzerinden elektron alıp verebilmektedir. Glutatyonun okside ve redükte olmak üzere iki formu bulunmaktadır. Redükte formu hidrojen peroksit inhibitörüdür.
Glutatyon seviyesini nasıl arttırabiliriz?
- Kükürt açısında zengin beslenme: Glutatyon seviyesinin arttırılması için kükürt içeren sarımsak, soğan, brokoli, lahana, karalahana, karnabahar, su teresi gibi besinleri diyetimizde mutlaka bulundurmalıyız.
- Sistein bulunduran gıda tüketimi: Süt, yumurta, peynir, yoğurt, tavuk, brokoli, soğan, sarımsak, kırmızıbiber gibi sistein içeren gıda tüketimi glutatyon seviyesinin arttırılmasına katkı sağlamaktadır.
- Folat, B6, B12 vitaminleri glutatyon üretimine yardımcı olurlar. Metilasyon ve glutatyonun üretimi-geri dönüşümü vücuttaki en önemli biyokimyasal işlemlerdendir. Nohut, ciğer, mercimek, ıspanak, kuşkonmaz, avokado, pancar, brokoli gibi besinler bu amaca hizmet ederler.
- Deve Dikeni: Glutatyonu arttıran önemli besinlerden biridir. Özellikle glutatyon seviyelerini arttırarak karaciğerde toksin kalmasını engelleyerek, genel fonksiyon bozukluklarını önler.
- Ay çekirdeği, hindi eti, tavuk göğüs eti, yumurta, mantar, emer pirinç ve ıspanakta bulunan selenyum glutatyon geri dönüşümünde ve üretilmesinde vücuda yardımcı olmaktadır.
- C ve E Vitamini: C vitamini, kırmızı kan hücrelerinde ve lenfositlerde glutatyonu yükseltmeye yardımcı olur. Vitamin E, reaktif oksijen hasarını önlemek için glutatyon ile birlikte çalışan ve glutatyon bağımlı enzimleri koruyan önemli bir antioksidandır. Bu nedenle birlikte çalışırken, C ve E vitamini glutatyonun geri dönüşümüne yardımcı olur. Portakal, kırmızıbiber, brüksel lahanası, brokoli, çilek, greyfurt, kivi ve yeşilbiber C vitaminince zengin besinlerdir. E vitamin ise badem, ıspanak, tatlı patates, ay çekirdeği, kabak, alabalık ve zeytinyağında bulunmaktadır.
- Gıda takviyesi olarak Glutatyon: Glutatyon amino asitlerden oluştuğu için midede parçalanabilmektedir. Bu nedenle ağız yoluyla alındığında etkisiz olabilmekte ve beklenen yararı sağlayamamaktadır. Bu parçalanmayı engelleyecek şekilde ürün geliştiren firmalar varsa bunlar kullanılabilir.