Sağlık
Pandemi Döneminde Omurga Kırıkları Artış Gösterdi
Bunlar arasında ilk akla gelenler kalp ve damar hastalıkları, tümöral hastalıklar, solunum hastalıkları, obezite, akıl sağlığı hastalıkları olsa da iskelet sisteminin taşıma kalitesini ve kapasitesini azaltarak bozan kemik erimesini (osteoporoz) kesinlikle unutmamak gerekiyor.
Özellikle pandemi döneminde 65 yaş üstüne uygulanan kısıtlamalar sonucu yaşanan hareketsizliğin osteoporotik kırıklara neden olduğunu ve buna bağlı ameliyat sayılarının arttığının altını çizen Türkiye İş Bankası grup şirketleri arasında yer alan Bayındır Sağlık Grubu, Bayındır İçerenköy Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Murat Servan Döşoğlu, osteoporoz sonucu oluşan omurga kırıkları ve tedavileri hakkında bilgiler verdi.
Son 1.5 yıldır savaş verdiğimiz COVID-19 pandemisi, yaşam şeklimizi değiştirerek günlük rutin aktivitelerimizi ve spor alışkanlıklarımızı sınırlandırdı. Özellikle 65 yaş üstü bireyler, evde geçirilen uzun sürelerin bir yansıması olarak hareketsiz bir hayat yaşamaya başladı. Bu inaktivasyon hali ileri yaş insanlarda kemik sağlığını etkileyerek, osteoporoza ve buna bağlı kırık olgularında artışa neden oldu.
Kısıtlamaların ve dışarıda hastalık kapma korkusu ile evde geçirilen bir yaşam tarzının yanında COVID-19 tedavisinde kullanılan kortizon ilaçlarının da osteoporoz gelişimini tetiklediğini söyleyen Bayındır İçerenköy Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Murat Servan Döşoğlu, “Pandemi döneminde osteoporotik kırıklar ve buna bağlı ameliyat sayıları oldukça arttı. COVID-19 nedeni ile hastaneye gitme korkusu ve ağrıya razı olarak evinde bekleme kararı, tanının gecikmesine ve kırığın ilerleyerek omurganın kamburlaşmasına neden oluyor. Oysaki erken tanı ile hastalar hem ağrıdan kurtulabilir hem de geç dönemde oluşabilecek kamburlaşma, duruş ve yürüyüş bozuklukları engellenebilir” diye konuştu.
GÜNLÜK HAREKETLER BİLE OMURGADA KIRIĞA NEDEN OLABİLİYOR
Osteoporoz, kemiğin iç kısım kitlesinde azalma yaparak iskelet sisteminin taşıma kalitesini ve kapasitesini azaltarak bozuyor. Kemik içeriğindeki bu azalma, kemikte kırılganlığa ve dolayısı ile de kırıklara yol açıyor.
Osteoporozun başlangıç dönemlerinde dayanılabilir şiddette ve yaygın ağrılar oluşurduğunu, ileri dönemde ise şiddetli ağrıya neden olan kırıklara neden olduğunu belirten Prof. Dr. Murat Servan Döşoğlu sözlerine şöyle devam etti: “Osteoporotik kırıklar, başlangıçta genellikle bir travma sonrası görülürken, ileri dönemde ciddi bir travma olmadan da görülebilir. Düşük enerjili kırıklar olarak tanımlanan bu tipte kırıklar otururken, yatarken ve hatta dönerken bile oluşabiliyor. Kırıklar en çok omurgada veya uzun kemiklerde görülüyor.”
HAREKETLİ BİR HAYAT, BESLENME KADAR HAYATİ ÖNEM TAŞIYOR
Vücuttaki kalsiyum ve fosfor dengesi ile bu dengenin kontrolünü yapan parathormon ve kalsitonin isimli hormonların kemik sağlığımız için oldukça önemli olduğunu söyleyen Prof. Dr. Murat Servan Döşoğlu, “Ayrıca D vitamin düzeyi, güneşten faydalanma ve daha da önemlisi hareketli bir yaşam tarzı kemik yapımını uyaran, kemik sağlığını koruyan ve osteoporozu engelleyen en önemli etmenlerdir. İskelet sağlığının korunması ve sürdürülebilmesi için koşmak, yürümek, çalışmak hatta oturmak dahil kemiklerin mekanik olarak uyarılması ile hareketli bir hayat, beslenme kadar önemlidir. Yatmak, yatalak hale gelmek ise hareketsizlik ile hızla kemik yıkımına, kemik içeriğinde gözenekler oluşmasına ve erimeye neden olacaktır. Sigara, içki, dengesiz beslenme, aşırı kilo ve solunum hastalıkları kemik sağlığı üzerinde olumsuz etkiler bırakır. Ayrıca ailede osteoporoz varlığı da kırık oluşumunda önemli risk faktörlerindendir.”
OMURGA KIRIKLARI DURUŞ VE YÜRÜYÜŞ SORUNLARINA NEDEN OLUYOR
Omurganın osteoporotik kırıklarınının birkaç çeşidi olduğunu ancak genelde kamalaşma şeklinde meydana geldiğini söyleyen Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Murat Servan Döşoğlu, “Kamalaşma kırıkları olanlar sadece şiddetli sırt veya bel ağrısı ile hastaneye başvururken; diğer tipte çökme kırıkları olanlarda ise ağrı dışında omurilik ve sinir basısı bulunduğundan ezilen sinire ait değişik şiddette kuvvet ve duyu kusurları, idrar ve dışkı kontrol sorunları vb. yakınmalar ortaya çıkar. Omurga kırıklarının tipine bağlı olarak tedavileri de değişiklik gösterir. Kamalaşma kırıkları, eskiden 6-8 hafta yatakta veya bir alçı yatağında yatırılarak tıbbi yöntemlerle tedavi edilirdi. Bu yöntemde hasta bu süreyi ağrılarla geçirir, yatmaya rağmen kırıkta artış ile başlangıçta olmayan yeni bulguların ortaya çıkmasına neden olabilirdi. Günümüzde ise kamalaşma kırıkları omur içine verilen sement (çimento) ile tedavi edilmekte ve hasta hem ağrıdan hemen kurtulmakta, hem de hemen ayağa kalkabilmektedir” dedi.
TEDAVİNİN, KIRIĞIN ÇEŞİDİNE GÖRE PLANLANMASI GEREKİYOR
“Çökme kırıklarının tedavisi hem acil hem de zordur. Taşıyıcı sistemde oluşan hasarlanma ağırlaştıkça omuriliğin ezilmesine ve omurgada oynaklığa neden olabilir. Bu hastaların yürümeleri, oturmaları omurgada kaymaya ve nörolojik bulguların ortaya çıkmasına veya var olanların artmasına yol açabilir. Bu sebeple oynaklık oluşturan kırıklı hastaların ayağa kalkmaları engellenir ve bu kırıklar ancak vidalama-cihaz takma gibi daha güç ve ağır bir cerrahi ile tedavi edilirler. Kamalaşma kırıkları ise daha hafif tipte olduğundan ve sadece ağrı yakınması oluşturduğundan hasta için daha avantajlı kırıklardır. Bu kırıklar oynak olmadıkları için tedavileri daha kolaydır. Ancak tedavi edilmediklerinde zor tipe değişebilir, ilerleyebilirler” diyen Prof. Dr. Murat Servan Döşoğlu, kamalaşma kırıklarının ise ameliyathanede, lokal veya genel anestezi ile ve skopi (röntgen) kontrolünde tedavi edildiğini anlattı: “Kifoplasti veya vertebroplasti denilen yöntemlerle kamalaşan kemik içine bir iğne yardımı ile girilmekte ve kemik içine çimento verilerek çökük kemik çatı yükseltilmekte ve güçlendirilmektedir. Bu işlemde hastada bulunan şiddetli sırt veya bel ağrısı, çökmenin giderilmesi ve kemik morfolojisinde sağlanan normalleşme ile hemen düzelir, geç dönemde oluşabilecek kamburlaşma riski bertaraf edilir. İşlem sonrası hasta kolaylıkla ayağa kalkabilir ve yürütülebilir. Omurganın kendisi güçlendirildiğinden korse gibi dış destek ihtiyacı ortadan kalkar ve hastaya uygulanan sınırlamalar kaldırılır” dedi.