Prof. Dr. Nazan Apaydin DEMIR
Doğal kozmetik ve parfüm
Bugün lüks bir sektör olmasına rağmen gücünden hiçbir şey kaybetmeden, yoluna devam eden, tamamen kimya temelli bu parfüm kavramına ve tarihsel süreçteki gelişimine bir göz atalım.
Parfüm, tanım olarak kokulu yağlar, aromatik karışımlar ve çeşitli kimyasal maddelerden elde edilen, insan vücudu, çeşitli nesneler ve ortamlara güzel koku vermek amacıyla kullanılan karışımların genel adıdır. Türk Dil Kurumu Sözlüğünde parfüm kelimesi "güzel koku" ve "şişelenmiş güzel koku" olarak tanımlanmıştır.
Parfüm, kozmetik endüstrisinde en büyük rekabetten ve prestij savaşlarının yaşandığı alanlardan biridir. Gizli formülleri, büyük Ar-Ge laboratuvarları, ünlü isimlerin yer aldığı reklam kampanyaları, özel tasarımlı şişeleri ve çok yüksek rakamlara çıkabilen ürün fiyatları ile kozmetik sektörü içerisinde ayrı bir yere sahiptir.
Parfümün kavramı, tıpkı cennet hakkında konuşma gibidir ve insanlık tarihi kadar eskidir. Çiçeklerle dolu, yemyeşil bir dünya düşleyin, böyle bir dünyada yaşayan insan için çiçek kokularından veya başka güzel kokulardan, ilk parfümün nasıl elde edildiğini tam olarak bilmek imkânsızdır.
Parfümeri bir koku sanat formudur ve birçok kaynakta sanat olarak ifade edilmektedir. Kadim şişelerde binlerce yıl ötesinden bize kadar izleri ulaşabilen bu sanat formu, bugüne kadar insanoğlunun ürettiği en aziz öğeler arasında yer almaktadır. Koku, daima ilahi bir şey gibi tasavvur edilmiş, karşımızdaki kişinin bizi nasıl hatırlayacağını beynimize kokular ile kodlandığı ifade edilmiştir.
''Mezopotamya'da bulunan bir tablete göre Tapputi ya da Tapputi-Butt isimli kadın dünyanın ilk kimyageri kabul edilmektedir. MÖ iki binlerde Babil' de yaşadığı ifade edilen bu saray mensubu kadının parfüm üreticisi olarak bahsi geçmektedir''.
Yani kokunun çıkış yeri maksatlı olarak öyle ifade edildiği gibi Mısır değil, Mezopotamya’dır. Koku bizim için binlerce yıllık kültürel bir mirastır. Hatta koku batı için lüks, doğu için zarurettir” demek bile mümkündür.
Anadolu’dan Hindistan’a uzanan bir ticaret yolu kanalı ile binlerce yıldır parfüm bu coğrafyada hep var olmuş, Anadolu yaylasında ve kıyılarında açan çoğu ülkemize özgü eşsiz çiçeklerin kokusu elde edilmiştir. Osmanlı dönemimde “Buhur Suyu” geleneği hep var olmuş, yeni yapılan camilerin gülsuyu ile yıkanması adeti vardır. Eve gelen misafire elini yıkaması için ikram öncesi gül suyu dökülmüş ve cami girişlerinde bile koku satanlar hep var olmuştur.
Peki ya şimdiki halimiz?
Bugün sizlere Kimya Biliminin bu en sanatsal yönünden ve bu güzel kokuların oluşumunun günümüzdeki ticari yönünden, bunun ekonomimize ne kadar büyük bir güç katma potansiyeline sahip olduğundan ve bunun önündeki suni engellerden kısaca bahsetmek istiyorum.
Parfüm bugün modern dünyanın en pahalı prestij ürünlerinden biridir ve maalesef ülkemiz bu alanda gülyağı üretmek dışında hiç varlık gösterememektedir. Bunun, kesinlikle bir paradigma olduğu ve parfümün ülkeler arası ligde gelişmişlik ile kodlandığı ve bu kodların maalesef bilim insanlarınca bile kabul edildiği de ortadadır.
Kimyagerliğin çıkış noktası olan parfüm yapımından ticari kaygılarla ile meslek mensuplarının uzak tutulmaya çalışılmasından tutun da açmak istenilen kursların, eğitimlerin engellenmesine kadar varan son derece üzücü engellemeler söz konusudur. Yabancı ürünlere yüzlerce lira ödeyenlerin kendi ürünlerimize ve bilim insanlarına güvenmemesi söz konusudur. Yine tüm bu aşılabilir engellerin aynında; kozmetik ve parfümün apayrı büyük bir eğitim alanı olduğu, kurumsallaşması gerekliliği de, bazı mesleki ve ticari kaygılar ile engellenmektedir. Tüm bunların sonucunda, ülkemizin doğal kaynakları heba olurken, milyonarca dolarlık kaynaklar ülkenin temel sorunlarını çözmeye değil, parfüm ve kozmetik ithalatına gitmektedir.
Fransa ve Parfüm
Öncelikle bugün Fransa’da parfümün bir sanat ve parfüm yapabilen insanların kültür bakanlığınca sanatçı kabul edildiğini belirtmek istiyorum. Hatta bazı parfümörlere devlet nişanı verildiğinin bilinmesinde de yarar görüyorum. Tıpkı resim veya fotoğraf sergisi açar gibi Parfüm Sergisinin” açıldığını da belirtmek istiyorum.
Parfümün Başkenti Kabul Edilen Grasse
Bugün dünya parfüm sektörünün en önemli ülkelerinden biri olan Fransa’nın, küçük bir kasabası olan Grasse dünya parfüm sektörünün başkenti kabul edilmektedir. Grasse’ da sadece parfüm değil, hammaddesi de üretiliyor ve dünyaya pazarlanıyor. Grasse’nin parfüm endüstrisi oluşana kadar önemli bir kasaba olmadığını, hayvancılık ve dericilikle geçinildiğini de belirtmek istiyorum.
Kasabadakilerin güzel kokuya ihtiyaç duymalarının nedeni ise deri işlenen tabakhanelerden yayılan kötü koku olarak ifade ediliyor. Bitki, meyve ve çiçeklerden değişik esanslar üretmeye başlamışlardır. Kullanılan ilk koku gül. Bu yüzden Grasse’nın gülsuyu parfümü çok ünlüdür. Daha sonra portakal ağacı yaprağı ve narenciyeye sıra gelmiştir. Ağırlıklı olarak çiçeklerden koku alınırken zamanla değişik ot ve baharat parfümleri de çoğalmıştır. Bugün Grasse parfümünün özelliği kimyasal katkının en aza indirgenmiş olmasıdır. 40 bin nüfuslu Grasse hala dünyanın en önemli parfüm özü üreticisidir. Ama yapılaşma artıp bahçeler küçüldükçe, dışarıdan alınan çiçek miktarı artıyor olmasıdır. Türkiye ve Bulgaristan’dan gül ithal edilmektedir.
Öte yandan Grasse’de kokunun gelişmesi üzerine 1970 de bölgesel kalkınmaya katkı sağlamak amaçlı bir parfüm okulu projesi yapılmış ve bu okuldaki öğrencilerin staj alanı olarak da Grasse’deki işletmeler öngörülmüştür. Bu parfüm okulu (İsipca ve parfüm okulu) şu anda dünyanın en prestijli parfüm okulu olup bir markadır.
Özetle diyorum ki; gerek bozulmamış doğası, gerek lojistik ve gerekse bununla ilgili kurumsallaşması olan Muğla’nın Grasse olmaması için görünürde hiçbir engel bulunmamaktadır.
Muğla’da Doğal Kozmetik ve Parfüm Okulu Neden Olmasın?
Geri kalmışlık kader değildir diyorum. Ekonomiye büyük güç katacak ve çok iyi bir kadın istihdam alanı olmaya aday bu sektör, eğitim ve üretime açık, gelişmeyi bekliyor.
Küçük çıkar çatışmalarının bir an önce aşılması ve ülkemizin ilk doğal kozmetik ve parfüm okulunun Muğla’da kurulması dileği ile bitiriyorum yazımı.
Saygılarımla.