Sağlık
Diyabet Riskiyle İlgili Bir Tuhaf Keşif
Şimdi, çeşitli Avrupa ülkelerinden olan bilim insanları, yaptıkları çalışmada vücudun fazla yağları nerede depolayacağını belirleyen 14 genetik değişikliği saptadıklarını bildiriyorlar. Ve işin asıl ilginç olan tarafı da, obezite riskini artıran bazı genetik faktörlerin enteresan bir şekilde metabolik riskleri de azaltıyor olduğunun bulunması.
Bu bulgunun kendilerini şaşırttığını belirten araştırmacılar, önemli olanın yağların vücutta depolandığı yer olduğunu ve yağların başta karaciğer içi olmak üzere organların etrafında depolanmasındansa, derinin hemen altında depolanmasının daha iyi olduğunu söylüyorlar.
14 Genetik Değişiklik Organlarda Yağ Birikimini Azaltıyor
Araştırmacılar yaşları 37 ve 73 arasında değişen 500 binden fazla insanın İngiltere biyobankasında bulunan verilerini incelediler. Bu insanların Tip 2 diyabet, kalp krizi ve felç riski belirtileri gösterip göstermediklerini, vücutlarının fazla yağları hangi bölgede depoladığıyla karşılaştırmak için, kişilerin organlarının MR’ları da kullanıldı.
Ekip, daha yüksek vücut kitle indeksine (VKİ) rağmen daha düşük diyabet hastalığı riski, daha düşük tansiyon ve daha düşük kalp hastalığı riskiyle ilişkili olan 14 genetik değişiklik; diğer bir deyişle DNA molekülü değişimleri olduğunu buldu. Diabetes’de yayınlanan çalışma, bu genetik faktörlere sahip insanlarda kilo alındıkça fazla yağların güvenli bir şekilde deri altı dokuya depolandığını ve karaciğer, pankreas ve böbrekler gibi önemli organlarda daha az yağ birikimi meydana geldiğini gösterdi.
Araştırmacılar, yüksek VKİ oranının neticesi olarak beklenen metabolik hastalık risklerini taşımayan pek çok kilolu veya obez insan olduğunu, ancak genetik faktörlere bağlı olarak normal kilodaki veya zayıf insanların da tip 2 diyabet gibi hastalıklara yakalanabildiğini belirtiyorlar.
Çalışmada elde edilen bulguların, kilolu veya obez insanların tip 2 diyabet, kalp hastalıkları ve hipertansiyon gibi olumsuz metabolik hastalıkları geliştirmelerini erteleyen veya önleyen mekanizmaların daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacağı düşünülüyor.
KAYNAK: Neuroscience News / Bilimoloji