Bilim
Korkularımızın arkasındaki bilim
Bunun nedeni, ellerinizdeki acı reseptörlerinin omuriliğiniz ve beyin sapınız aracılığıyla bir sinyal göndermesi ve ardından belirli bir nöron grubunun bu sinyalleri beynin korku merkezi olan amigdalaya göndermesidir. Bu durumda sıcak yüzeylere dokunmaktan kaçınmamızı hatırlamamıza yardımcı olan duygusal bir korku tepkisini tetiklemektedir. Ancak bu korku kaynaklı mekanizma birçok farklı senaryoda da devreye girmektedir.
Acıya yanıt verme ve tehdit hafızası oluşturma yeteneğimiz hızlı bir şekilde gerçekleşmektedir. Bu önemli bir hayatta kalma mekanizmasıdır. Ancak travma sonrası stres bozukluğu ve şiddetli anksiyete gibi bozukluklarda, bu korku ve tehdit tepkisi kontrolden çıkabilmektedir.
Bu bozukluklar için mevcut tedaviler semptomları tedavi etmede yalnızca kısmen etkilidir ve esas olarak "hızlı etkili nörotransmitterler" olarak bilinen molekülleri ayarlamaya odaklanmaktadır. Bu ekstra hızlı kimyasal haberciler genellikle acı, korku ve tehlikeden kaçınma gibi hızlı tepkilerin ileticileri olarak kabul edilmektedir.
Salk Enstitüsü'nde öğretim görevlisi olan Sung Han ve meslektaşları, yeni bir çalışmada diğer moleküllerin hızlı korku tepkilerinde rol oynayabileceği hipotezini ortaya atmışlardır; özellikle, nöropeptitler adı verilen daha yavaş etkili moleküllerden söz etmişlerdir. Ancak bu molekülleri incelemek için uygun araçlar henüz mevcut değildir. Araştırmacılar, çalışmaları için canlı farelerde nöropeptitleri tanımlamak ve düzenlemek için yeni bir sistem geliştirdiler ve korku tepkisi devresinde birincil rolü oynayanın hızlı etkili nörotransmitterler değil, bu yavaş etkili moleküller olduğunu bulmuşlardır.
Çevreden gelen bilgiler, devreler gibi davranan nöronlar aracılığıyla beynimize ulaşır ve sinyali gitmesi gereken yere yönlendirmektedir. Bir nöron, nörotransmitterler veya nöropeptitler gibi molekülleri sıradaki bir sonraki nörona gönderdiğinde bir sinyal iletilmektedir. Hızlı etkili nörotransmitterler küçük paketler halinde salınır ve başka bir nöronun iyon kanallarına hızla bağlanıp onları açabilmektedir. Bu zincirleme reaksiyon hücrenin kimyasını değiştirir ve sonunda sinyali bir sonraki nörona iletmektedir.
Nörotransmitterlerin aksine, yavaş etkili nöropeptitler daha büyük paketler (LDCV’ler) halinde salınır ve komşu nörondaki belirli bir reseptöre bağlanmaktadır. Bu, bir gen aktivitesi dalgasını tetikleyen bir enzim aktivitesi dizisini başlatmaktadır. Han’a göre, birçok kişi bu yavaş nöropeptitlerin yalnızca hızlı nörotransmitterleri düzenlemede bir rolü olduğuna, kendi başlarına sinyal vermede bir rolü olmadığına inanmaktadır. Ancak Han ve meslektaşları buna ikna olmadılar ve moleküllerin sinir sistemi boyunca mesajları taşımada bilinmeyen bir rol oynadığını düşünmektedir. Bu nedenle, nöropeptitlerin birincil nörotransmitter gibi davranıp davranamayacağını test etmek ve korku tepkisinde hangilerinin yer aldığını belirlemek istemişlerdir.
Han, « Ancak bu fikri test etmek için bir araç yoktur. Araştırmacıların hücrelerde veya canlı hayvanlarda nöropeptitlerin salınımını izlemeleri ve ardından bu habercilerin tek başına bilgi iletmek için yeterli olup olmadığını test etmeleri gerekecek. » diyerek açıklama yapmıştır.
Araştırmacılar bu sorunu, nöropeptitleri taşıyan LDCV’leri hedef alan bir araç ile çözmüşlerdir. Bir LDCV’nin bir hücreden ne zaman salındığını tespit etmek için bir sensör ve bilim insanlarının istediği zaman ve yerde belirli nöropeptitleri parçalayan bir « susturucu » tasarlamışlardır. Bu, araştırmacıların bu nöropeptitler olmadığında beyinde ne olduğunu görmelerini sağlamıştır.
Çalışmaya dahil olmayan Kaliforniya Üniversitesi, San Francisco’daki bir öğretim üyesi olan Dr. Robert Edwards’a göre, canlı bir hayvanda LDCV salınımı için bir sensörün kullanılması ve nöropeptitleri susturma yeteneği yeni bir fikirdir. Edwards, « Birçok peptidin rolü klasik vericilere göre yeterince anlaşılmamış durumda, bu nedenle bu büyük ölçüde keşfedilmemiş bir bölgedir. » diyerek açıklama yapmıştır.
Araştırmacılar, yeni araçlarını kullanarak, kemirgenler korku tepkisini uyandıran çeşitli hafif uyaranlara maruz kaldıklarında hangi nöropeptitlerin salındığını belirlemek için deney fareleri kullanmışlardır. Kullanılan bir testte, fareler belirli bir sesi duyduklarında ayaklarına hafif bir şok uygulandı; bu, fareleri sesi duyduklarında yerlerinde donmaya şartlandırmıştır.
Ekip, farelerde birkaç nöropeptidi susturduklarında ve glutamat adı verilen bir nörotransmitter kapattıklarında ne olduğuna bakmıştır. Aslında, korku tepkisinin ana taşıyıcılarının glutamat değil nöropeptidler olduğunu bulduklarında şaşırmışlardır. Bunu, glutamatı kapatmanın farelerin korku dolu donma davranışı üzerinde hiçbir etkisi olmadığı için yapmışlardır. Ancak, nöropeptidleri kapatmak, o donma davranışını bütün bir gün boyunca bastırmıştır.
Ekip, farelerde birkaç nöropeptidi susturduklarında, glutamat adı verilen bir nörotransmitter kapattıklarında ne olduğuna baktı. Aslında, korku tepkisinin ana taşıyıcılarının glutamat değil nöropeptidler olduğunu bulduklarında şaşırmışlardır. Glutamatı kapatmanın farelerin korku dolu donma davranışı üzerinde hiçbir etkisi olmadığı için bu sonuca varmışlardır. Ancak, nöropeptidleri kapatmak, o donma davranışını bütün bir gün boyunca bastırmıştır.
Ekip ayrıca birden fazla nöropeptidin aynı vezikülde paketlendiğini bulmuştur. Araştırmacılar tüm bu nöropeptidleri engellediğinde, farenin korku tepkisini sadece birini engelledikleri zamana göre çok daha etkili bir şekilde azaltabildiklerini bulmuşlardır. Korku ve panik bozuklukları için mevcut tedaviler genellikle sadece bir nörotransmitteri hedef alır, bu nedenle bu yeni bir yol sağlayabilmektedir.
Han, birden fazla nöropeptid reseptörünü hedef alan moleküller tasarlamanın daha etkili panik bozukluğu tedavileriyle sonuçlanabileceğine inanmaktadır.
Han, « Kaygıyı, Travma sonrası stres bozukluğunu veya ağrıyı tedavi etmek için yavaş iletici sistemleri, özellikle nöropeptidi hedeflemenin faydalı olabileceğini ve aslında ilaç geliştirme için yeni yollar açabileceğini düşünüyorum. » ekleyerek açıklamıştır.
Yazar: Bassma Bouanani