Bilim
Yağmur Kokusunun Bilimi
Bu kokunun bir adı da var: "petrichor." Bu şiirsel kelime, Yunanca “taş” anlamına gelen petros ve tanrıların kanı anlamına gelen ichor sözcüklerinden türetilmiş.
Peki, petrichor yani yağmur kokusu tam olarak nedir ve nasıl oluşur?
Bu terim, 1964 yılında Avustralyalı bilim insanları Isabel Bear ve Dick Thomas tarafından ortaya atıldı. Bu ikili, yağmurdan korunmuş fakat hava ve güneşe maruz kalmış toprak ve bitki örneklerinden bir yıl boyunca damıtma yaparak bir yağ elde ettiler. Bu yağın, çeşitli uçucu organik bileşikler içerdiğini keşfettiler.
Ancak bu bileşiklerin kaynağı konusunda net bir yanıt verememişlerdi. Sonraki araştırmalar, özellikle geosmin adı verilen bir bileşiğe odaklandı. Bu bisiklik alkol bileşiği, 1965 yılında izole edildi ve ismi kelime anlamıyla “toprak kokusu” demekti. Geosmin ile birlikte, 2-metilizoborneol (2-MIB) adı verilen başka bir uçucu organik bileşik de yağmur kokusunun temel kaynaklarındandır.
ABD Ordusu Mühendisler Birliği’nden ekolog Ryan Busby’ye göre, bu bileşikler dünya genelindeki topraklarda bulunuyor ve toprak rahatsız edildiğinde havaya karışıyor.
“[Bu bileşikler] toprağın gözenekli yapısında birikir,” diyor Busby. “Yağmurun toprağa çarpması, bu uçucu bileşiklerin atmosfere salınmasına neden olur.”
Peki bu bileşikler nereden geliyor? Bilimsel görüş birliğine göre, toprakta yaşayan bakteriler bu maddeleri üretiyor. Geosmin genellikle sabit düzeylerde bulunurken, 2-MIB’nin miktarı yerden yere çok farklılık gösteriyor.
Busby’ye göre, bu değişkenlik yağmur kokusunun yerel olarak neden farklı hissettirdiğini açıklıyor. Ayrıca, yağmurla birlikte gelen bitkisel uçucular ve yıldırımla ilişkilendirilen ozon kokusu da petrichor’un farklı tonlarına katkı sağlıyor.
İlginç bir şekilde, insanlar geosmin kokusuna son derece duyarlıdır. Örneğin, su içinde geosmin sadece 4 nanogram/litre konsantrasyonda bile algılanabilir—bu da yaklaşık 200 Olimpik havuza bir çay kaşığı geosmin damlatmaya eşdeğer.
“Bunun nedeni su kaynaklarını bulmaya yarıyor olabilir,” diyor Busby. “Geosmin, nemli ve verimli topraklarda daha yaygın.”
Bu koku yalnızca insanlar için faydalı değil. Busby, develerin çöl ortasında 80 km öteden oasisi koklayabildiğini, sivrisineklerin durgun suyu bulmak için bu kokuya yöneldiğini, rakunların ise bu sayede kaplumbağa yuvalarını bulabildiğini söylüyor.
Ancak kokusunu sevsek de, tadını sevmiyoruz. Bu bileşikler, suya küf gibi, bayat bir tat veriyor—bu da genellikle içme suyunun sağlıklı olmadığının göstergesi.
“Su içtiğinizde ve ‘Bu göl suyu gibi tadıyor’ dediğiniz an, işte bu maddelerden dolayıdır,” diyor Busby. “Bu maddeler, dünya genelinde içme suyunun başlıca koku kirleticileridir.”
Peki bu bakteriler neden bu maddeleri üretir? Bu enerji açısından pahalı bir süreçtir. 2020’de Nature Microbiology dergisinde yayımlanan bir çalışma, Streptomyces adlı bakteri türünün bu maddeleri yalnızca spor üretimi sırasında salgıladığını gösterdi.
Bu noktada sahneye springtail (toprak pireleri) adı verilen küçük eklembacaklılar çıkıyor. Bu canlılar, bakterilerin ürettiği geosmin ve 2-MIB kokularına çekiliyor ve bakterileri yerken aynı zamanda sporları da tüketiyorlar. Sporlar, canlıların sindirim sisteminden geçtikten sonra toprağa ulaşarak yayılma şansı yakalıyor.
Busby, bu bileşiklerin özellikle toprağın kuruyken yağmurla temas ettiğinde daha güçlü kokmasının da bu süreçle bağlantılı olabileceğini söylüyor. “Toprak kuruduğunda bakteriler uyku haline geçiyor ve yeniden canlanmak için bir taşıyıcıya ihtiyaç duyuyorlar. Bu bileşikler, onları daha uygun bir ortama taşıyacak canlıları çekmeye yarıyor olabilir.”
Yağmur kokusunun arkasındaki bu karmaşık, ama etkileyici ekosistem ilişkisi, doğanın ustaca düzenlenmiş bir denge içinde çalıştığını bir kez daha gösteriyor. Belki kokunun şiirselliği, birkaç mikrobun dışkısıyla taşınan sporlar yüzünden biraz azalıyormuş gibi gelebilir. Ama aslında bu durum, arılar ve çiçek tozu arasındaki ilişkiye benzeyen bir ko-evolüsyon örneğidir. Yani bir dahaki sefere yağmur kurak toprağa düştüğünde, sizi suya yönlendiren ve zararlı sulardan uzak tutan minik bakterileri hatırlayın.