Bilim
KARL LANDSTEINER
Karl Landsteiner, 14 Haziran 1868 tarihinde Viyana‘da doğdu. Bir hukukçu ve tanınmış bir gazeteci olan babası Leopold Landsteiner, Karl 6 yaşındayken vefat etti. Karl, annesi Fanny Hess tarafından yetiştirildi. Yaşıtlarına göre erken yaşlarda okul hayatına başlayan Karl, her zaman başarılı ve parlak bir öğrenci oldu.
1885 yılında Viyana Üniversitesi’nde tıp alanında eğitim almaya başladı. Henüz öğrenciyken biyokimyasal araştırmalar yaparak kan bileşenlerine diyetlerin etkisi üzerine bir makale yazdı. Tıp Fakültesinden mezun olduktan sonra immünolog ve patolog olarak kariyer hayatına devam etti. Yaklaşık 5 yıl Münih‘te çeşitli laboratuvarlarda çalışmalar yaptı. 1896 yılında Viyana’da Hijyen Enstitüsü’nde Max Von Gruber‘in asistanı oldu. Burada morbid fizyolojisi ve anatomisi üzerine çalışmalara başladı. Menenjitin bakteriyel nedenini bulan Profesör A. Weichselbaum ve pnömokokları keşfeden Fraenckel ile birlikte çalışmalar yaptı.
Viyana Patoloji Enstitüsü’nde araştırmacı olarak çalışırken insanlarda kanın yapısındaki farklılıkları bularak, uygun olmayan kan nakillerinin tehlikelerini ortaya çıkardı. 1901’de, alyuvarlarda hücre zarının dış katmanına bağlanan antijenlerin türüne göre insanda en az üç kan grubu olduğunu gösterdi; bu grupları A, B ve O olarak adlandırdı. Bir yıl sonra, A ve B antijenlerinin ikisini birden taşıyan ve AB antikorları içermeyen AB grubu bulundu.
Daha sonra Karl Landsteiner, kan grupları ve bağışıklık alanındaki öncü çalışmalarıyla tanındı. 17. yy’dan beri bilinen insandan insana kan nakli uygulaması, çoğu kez ölümle sonuçlandığından 19. yy sonlarında pek çok ülkede yasaklanmıştı. Kan naklindeki ölüm nedenlerini araştırmaya başlayan Landsteiner, tüm ilgisini alyuvarlar ile kan serumu arasındaki antijen-antikor tepkimelerine yöneltti.
Seroloji ve immünolojiye yönelmeden önce tıbbın değişik alanlarında (kimya, patoloji, bakteriyoloji) uzun süre çalıştı. Başlıca kan gruplarını bulması ve kan naklinin tıpta basit bir işlem haline gelmesini sağlayan ABO kan grupları sistemini geliştirmesiyle 1930 Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü’nü aldı.
1908’de Viyana’daki Wilhelm Kraliyet Hastanesi’nde görev aldı. Yaklaşık on yılını çocuk felci (Poliomyelit) çalışmalarına adadı. Bu hastalıktan ölmüş bir çocuğun beyin omurilik sıvısını maymunlara enjekte ederek hastalık yapıcı etkenin bir virüs olduğunu ilk kez Landsteiner açıkladı. Böylece Poliomyelitin immünolojisi ve sebepleriyle ilgili bugünkü bilgilerimizin temelleri atıldı. 1911 yılında, Viyana Üniversitesinde Patolojik Anatomi Profesörü oldu. 1919 yılına kadar burada morbid anatomi ve immünoloji üzerine çeşitli çalışmalar yapıp makaleler yayınladı. Haptenleri keşfederek Wasserman reaksiyonuna yeni bilgiler ekledi ve frengi immünolojisi hakkında yeni bilgiler ortaya çıkardı. Paroksismal Hemoglobinüri ile ilgili bilgilere katkıda bulundu.
O yıllarda Helen Wlasto ile evlendi ve bu evlilikten bir oğlu oldu. Birinci dünya savaşından sonra ülkesinden ayrılıp Hollanda‘ya gitti. Üç yıl La Haye’deki bir hastanede çalışmalarını sürdürdü. Burada farklı hayvan türlerinin hemoglobinlerinin serolojik özgüllüğü, anafilaksiyi uyaran protein ile konjugatları ve yeni bulduğu haptenler ile ilgili 12 makale yayınladı.
1922 yılında, Newyork’taki Rockefeller Tıbbi Araştırma Enstitüsü’nde çalışmaya başladı ve patoloji dersleri verdi. Başlıca yapıtı, bağışıklık kimyasının kurulmasına katkı niteliğindeki The Specificity of Serological Reactions’dır. (1936; Serolojik Tepkimelerin Özgünlüğü) 1929 yılında bu ülkenin uyruğuna geçti ve emekliye ayrılmasına rağmen ölene kadar bu enstitüde araştırmalarını sürdürdü.
Karl Landsteiner; 1927’de M ve N gruplarını, 1940’ta ilk kez bulunduğu maymun türünün adını taşıyan Rhesus (Rh) faktörünü saptadı. Rh faktörü; anne ve dölütün kanında ortaya çıkabilen ve düşük, ölü doğum ya da yeni doğanda ölümcül bir hastalığa yol açan bir dizi tepkimenin temelini oluşturuyordu. Karl Landsteiner, çalışmalarıyla adli tıp alanında da önemli faydalarda bulundu; babalık ve cinayet davalarında kan gruplarının güvenilir birer kanıt olarak kullanılmasını sağladı. Bu sayede kan gruplarının belirli genler aracılığıyla kuşaktan kuşağa aktarıldığının kanıtlanması, kalıtım ve antropoloji araştırmaları için de etkili bir yöntem oldu.
24 Haziran 1943 yılında laboratuvarda kalp krizi geçirdiğinde elinde yine pipeti vardı. İki gün sonra da vefat etti. Karl Landsteiner, Google tarafından da unutulmadı. Onun için hazırlanan “Doodle” sonrası herkes onun kim olduğunu merak etti.
Uzun lafın kısası; onun bu keşifleri insanlık tarihi için büyük önem taşıyor…
Kaynak: Nobelprize