Ceren İnce
Çölyak Olmayan Gluten Duyarlılığı Gastrointestinal ve Sinir Sistemini Nasıl Etkiliyor?
Glutensiz beslenme en çok uygulanan popüler diyetler arasında yer almaktadır. Ancak popüler/şok diyetler sürdürülebilir diyetler olmamaktadır.
Diğer çok önemli bir konu da bu diyetlerin insan vücuduna zarar vererek bazı hastalıkları tetiklemesidir. Popüler diyetlerin kesinlikle uygulanmasından yana olmadığımı belirtmek isterim. Glutensiz beslenme; zayıflamak, daha sağlıklı beslenmek, gelecekte bazı hastalıklara yakalanma riskini azaltmak isteyen kişiler tarafından uygulanan yeni bir beslenme akımı olarak karşımıza çıkmaya başlamıştır. Literatür araştırması yapıldığında glutensiz beslenmenin diyette yer almasını gerektiren bazı hastalıklar olduğu belirtilmektedir. Bu yazıda, gluten hassasiyeti olan non-çölyak kimselerin glutensiz beslenmeyi yaşam biçimi olarak benimseyince gastrointestinal ve sinir sisteminde nelerin değişeceği ile ilgili bilgi ve yapılan çalışmaları derlemek istedim.
Gluten; buğday başta olmak üzere arpa, çavdar gibi çeşitli tahıllarda bulunan bir proteindir. Gluten proteinleri buğdayın endosperm tabakasında bulunur. Gluten, doğal bir bileşendir. İlkel buğdayda da bulunmaktadır, sonradan ilave edilmemiştir.
Bazı tahıllar kimi bireylerde gluten duyarlılığı veya gluten ilişkili hastalıklar olarak adlandırılan;
a) Buğday alerjisi
b) Çölyak
c) Non-çölyak gluten hassasiyeti gibi rahatsızlıklara yol açabilmektedir. Bu rahatsızlıklar dünyamızda yeni olmamasına karşın, farkındalıkları teşhis yöntemlerindeki gelişmelere koşut olarak artmıştır.
Çölyak, kalıtsal bir hastalık olup gluten proteinin ince bağırsaklarda yarattığı bir sorundan kaynaklanmaktadır. Gluten hassasiyeti en net şekilde “çölyak hastalığı” adı verilen bir hastalıkla karşımıza çıkmaktadır. Çölyak, Latince “coeliac” kelimesinden gelir ve karın ağrısı anlamına gelmektedir. Çölyak’ın medikal anlamda tedavisi yoktur.
Son yıllarda çölyak hastalığındaki artışın temel nedeninin, buğday üzerinde yapılan ıslah çalışmaları değil teşhis yöntemlerinin gelişmesi olduğu ve gliadinin tüm buğdaylarda her zaman bulunduğu ve hatta buğdayların bazı eski tiplerinin günümüz buğdaylarına göre daha fazla gliadin içerdiği belirtilmiştir.
Journal of Agricultural and Food Chemistry dergisinde yayınlanan çalışmada, atalık buğday cinsleri ile ıslah çalışmaları sonucu ortaya konulan modern cinsler arasında, bağırsak sağlığına etki yönünden bir fark olmadığı ortaya koyulmuştur. Modern Gallagher cinsinin sağlıklı farelerde Turkey ve Kharkof cinsi atalık buğday türlerine göre daha fazla gastrointestinal soruna neden olup olmadığını incelendiği çalışmada her iki cins buğdayla beslenen farelerin bağırsak enflamasyon belirtilerinin aynı olduğu bildirilmiştir. Çoğu kişi buğday ile ilişkili bir tıbbi sorunları tespit edilememesine rağmen glutensiz ürünler tükettiklerinde kendilerini daha iyi hissettiklerini söylediği bilinmektedir. Ancak yapılan bazı çalışmalardan da gördüğümüz üzere bu durumun buğdayın ıslah çalışmaları ile bir ilgisi bulunmamaktadır. Öte yandan halen daha buğdayda geleneksel ıslah çalışmalarının yapıldığı bilgisi mevcuttur.
Çölyak hastalarıyla yapılan çalışmalarda, glutenin beyin için de zararlı olabileceğini ortaya koymaktadır. İnce bağırsak sorunu olan bu hastalığın beyin ve sinir sistemi üzerine olan etkileri de göz ardı edilmemesi vurgulanmaktadır! Bazı bilim insanları glutenden zengin gıdaların beyinde bağımlılıktan sorumlu yapıları etkilediğini bildirmektedir.
Vücut glutene maruz kaldığında meydana gelen yan etkilerin mikrobiyomda yaşanan değişiklerle başlaması oldukça mümkün görünmektedir. Glutenin yapışkanlık özelliğinden dolayı, gıdaların parçalanmasını ve emilimini engellemekte ve bağışıklık sistemini alarma geçiren tam olarak sindirilememiş gıda kalıntıların varlığıyla ince bağırsağın çeperine saldırı gerçekleştiği belirtilmektedir.
Gluten, glutenin ve gliadinler olmak üzere iki ana protein grubundan oluşur. Bu ikisinden herhangi birine karşı hassasiyet olabilir. Bunların herhangi birine verilen tepki ise enflamasyona sebep olabilir. Gluten hassasiyeti (çölyak ya da non-çölyak) enflamatuar stokinlerinin üretimini artırmakta, bunlar da nörodejeneratif koşullarda önemli rol oynamaktadır. Beyin, enflamasyonun zararlı etkilerine karşı en duyarlı organlarından biridir.
Glutenin içerdiği gliadinin kilo alımı ile pankreas β hücre hiperaktivitesini teşvik ettiği gözlenmiştir. Bu koşullar beyin rahatsızlığı için büyük risk faktörlerindedir.
Gluten hassasiyeti ile nörolojik işlev bozukluğu arasında yadsınamaz bağlantıyı açıklayan çalışmalar mevcuttur. Yapılan bir araştırmada glutenin bağırsak geçirgenliğini artırdığı mekanizmanın aynı zamanda kan-beyin bariyerinin de parçalanmasına ve beyni daha fazla zedeleyen enflamatuar kimyasalların üretilmesine yol açtığı ortaya koyulmuştur.
Glutensiz diyetler, başlıca çölyak hastalığı olmak üzere irritabl bağırsak sendromu, otizm, romatoid artrit, şizofreni, atopi, fibromiyalji, endometriozis ve kronik pelvik ağrı, atletik performans ve vücut ağırlık kaybı diyetlerinde kullanılmaktadır.
Yapılan bazı çalışmalar çölyak olmayan gluten duyarlılığı prevalansının çölyak hastalığından biraz daha yaygın olduğunu öne sürmektedir. Çölyak olmayan gluten duyarlılığı çoğunlukla yetişkinlerde, özellikle 30-50 yaş grubunda ve ağırlıklı kadın cinsiyetinde sık görülmektedir. Birçok insanda farkı derecelerde olsa da gluten hassasiyeti olduğu öne sürülmektedir. Bazı kişilerde görülen baş ağrısı, karın ağrısı, sürekli yorgun hissetme hali, bilincin bulanık oluşu gibi birtakım sorunların gluten tüketimiyle ilgili olabileceği düşünülmektedir.
Çölyak olmayan gluten duyarlılığı hastalarında örneğin; badem ve pirinç sütü, pirinç, yulaf ve kinoa içeren diyetlerle beslenmenin gastrointestinal semptomları (karın ağrısı, şişkinlik, gaz ve diyare gibi) iyileştirdiği gözlenmiştir.
Glutensiz diyete sıkı sıkıya bağlı olmak hastalar için zorlayıcı olmaktadır. Ayrıca glutensiz diyet günlük yaşamda ciddi kısıtlamalara neden olmakta ve sosyal işlev bozukluklarını azaltabilmektedir. Dengeli beslenmeden uzak glutensiz diyetlere uzun süreli bağlı kalmak, obezite, insülin direnci ve metabolik sendroma neden olabildiği gözlenmiştir.
Glutensiz beslenmeye farklı açıdan bakılacak olursa birçok zorluğu vardır. Glutensiz ürünler için günümüzde büyük bir pazar olsa da protein, diyet posası, vitamin ve mineraller gibi çoğu besin değeri açısından yetersiz kalmaktadır. Glutensiz diyetlerde sık görülen besin ögesi yetersizliklerini önlemek için gluten içermeyen ve besin ögeleri açısından zengin alternatif tahılların tüketilmesinin yanı sıra posa ve birçok besin ögesinden zengin sebze, meyve ve kurubaklagil tüketimine de önem gösterilmelidir. Gluten içermeyen karabuğday, kinoa, amarant gibi alternatif tahılların tüketimi önerilmektedir.
Yazıyı üzerine vurgulayarak şu ön denemeyi yapmanızı içtenlikle isterim: Kendinizde sebepsizce baş ağrısı, yorgunluk hali, depresyon veya bağırsak rahatsızlıkları hissediyorsanız laboratuvar testi yerine beslenmeye dikkat edip birkaç hafta glutensiz beslenmeyi deneyerek kendimizdeki psikolojik fizyolojik değişimleri gözlediğimizde şikayetlerde azalma olursa hassasiyetimizin olduğu söylenebilir. Gastointestinal sorunların belirtileri yaşanmasa da sinir sisteminde rahatsızlıklara maruz kalıyor olabilirler.
Gastrointestinal sistemimizin sağlığının beyin sağlığımızla ilişkili olduğunu unutmayalım. Bunu hatılatan bir söz de kıymetli mikrobiyologtan:
“Ölüm kalın bağırsakta başlar”-İlya Meçnikov
Kendimizi iyi hissettiğimiz günler dilerim!
Kaynaklar:
Karaismailoğlu, S.(2017). Beyinde Ararken Bağırsakta Buldum, Elma Yayınevi, 2. Basım ISBN 978-605-9367-16-5, Ankara
Perlmutter, D. (2018). Beyin ve Bağırsak. Pegasus Yayıncılık, 3.Baskı, ISBN:978-605- 299-407-8, İstanbul.
Sürmeli, N., Karabudak, E. (2019). Çölyak Olmayan Gluten Duyarlılığı. Beslenme ve Diyet Dergisi, 47(1), 66-72.
Ulusoy, H. G., Rakıcıoğlu, N. (2019). Glutensiz Diyetin Sağlık Üzerine Etkileri. Beslenme ve Diyet Dergisi, 47(2), 87-92.
Visser, J., Rozing, J., Sapone, A., Lammers, K., Fasano, A. (2009). Tight junctions, intestinal permeability, and autoimmunity celiac disease and type 1 diabetes paradigms. Annals of the New York Academy of Sciences, 1165, 195.