Ceren İnce
Bazı Bileşenler Mental Sağlığın Bozulmasında Etkili Mi?
Bu moleküllerden bazılarının kan-beyin bariyerini aşarak beyne ulaşması halinde opioid (vücutta morfin gibi etki gösteren kimyasal maddeler) benzeri bileşikler salgılanmaktadır. Modern buğdayın üç farklı yabani türünün kendiliğinden çapraz döllenmesinden içerdiği üç ayrı genomdan, en kaliteli ekmekten sorumlu genom, en toksik proteinlerle ilişkili olduğu söylenmiştir. Tahıl kaynağı olmaksızın diyetin sürdürülebilirliği zor olduğu bilinmektedir. Ancak son zamanlarda glutensiz diyetin birçok kişinin zihinsel sağlığını iyileştirebildiği ve bir tedavi olabileceği gözlenmektedir.
Bazı insanlar için gluten toksik etki yaparak zarar vermektedir. Son yıllarda en zararlı gluten türünü içeren buğday çeşitleri daha yaygın olarak kullanılmaya başlandığı ve insanlarda bu toksisite durumunun sürekli arttığı görülmüştür. Gluten, ekmek haricinde makarna, kek, pizza, bira gibi birçok gıdalarda da fazlasıyla bulunmakta ve tüketilmektedir. Avusturalya’daki süpermarkerlerde yapılan bir ankette sos, işlenmiş et, ağrı kesici ve şampuan gibi 100’den fazla gıda ve gıda dışı maddelerde yaklaşık 2000 farklı gıda maddesinde gluten tespit edilmiştir.
Gluten peptidlerinin, bakteri veya virüslerin peptidlerine benzediği söylenmektedir. Gluten, bağırsak geçirgenliğini artıran bir biyobelirteç olan zonulin salınımını uyarmakta, bağırsak ve kan-beyin bariyerinin geçirgenliğini artırmaktadır. Çölyak hastalarının yanında bir de non-çölyak gluten/buğday hassasiyeti olan insanlar vardır: Çölyak hastası veya gluten alerjisi olmamalarına rağmen gluten tüketmek onlara da iyi gelmemektedir. Non-çölyak glüten hassasiyeti olan kimselerde, çölyak hastalarında olduğu gibi gluten varlığı bağırsaklarda söz konusu olduğunda geçirgenliği artırmaktadır. Gluten hassasiyeti olan hastalarda gluten tarafından tetiklenen beyne karşı antikorlar, ciddi nörolojik işlev bozukluklarına neden olabilmektedir. Bunun sonuncunda da baş ağrısı, sisli beyin, kronik yorgunluk gibi semptomlar gözlenmektedir.
Buğdayın beyni etkileyebilmesi mental sağlığını da etkileyebildiği anlamına gelmektedir. Örneklem sayısı binlerce hastayı içeren büyük epidemiyolojik araştırmalarda, çölyak hastalığının artan depresyon ve psikoz riski ile ilişkili olduğu bildirilmiştir. Bağırsaklarda antibiyotikler, ilaçlar ve kötü beslenme enflamasyona neden olup vücutta stres oluşturabildiği gibi psikolojik stres de bağırsak iltihabını artırmaktadır. İkinci beyin olarak da bilinen kendine ait enterik sinir sistemiyle 100 milyon sinir hücresi bulunduran bağırsağımızda oluşan iltihap, zihinsel hastalıkların başlamasında sebep olarak görülmektedir. Bağırsağımızda bulunan sinir hücreleri; vagus siniri, hormonlar, bağışıklık hücreleri yoluyla bağırsak-beyin arasındaki çift yönlü etkileşimi sağlamaktadır.
Ekmek içerdiği proteinlerin yanı sıra, bağırsak mikroorganizmaları üzerindeki etkileri yoluyla mental sağlığa zarar verebilmektedir. Ekmek tüketimi sonucu bağırsakta habitatını oluşturan bazı bakteriler oluşmaktadır. Bazı gıdaları arzulama ya da gıdalara bağımlı olmaya bağırsakta onlarla beslenen mikroorganizmaların tetiklemesi yapılan çalışmalarda sebep olarak gösterilmektedir.
Bağırsak bakterileri yaşamın ilk 12 ayında büyük ölçüde oluşmaktadır. Bu nedenle bu dönemde bebeklerde olası çölyak riskine karşı olabildiğince glutenden kaçınılması gerektiği söylenmektedir Sindirim sırasında gluten, daha fazla çözünmeyen binlerce parçaya ayrılmaktadır. Bazı parçalar morfine benzemekte ve ekzorfin olarak adlandırılmaktadır (burada “ekzo” kavramı onların dış kökenine atıfta bulunmaktadır). Gluten proteininin yanı sıra sütte bulunan kazeinde, pirinçte albumin ve mısırda zein proteinlerinden de ekzorfin salınmaktadır.
Opioidler, gıdanın hem lezzetli hem de beyindeki ödül merkezini aktifleştiren yönlerinde rol oynamaktadır. Bu nedenle gıda arzulama ve bağımlılığında önemli rol oynamaktadır. Buğday ve süt ürünleri gibi ekzorfin içeren gıdalar beyinde ödül merkezini harekete geçirmesiyle bilinmekte ve insanların bu gıdalardan vazgeçmeleri oldukça zor görünmektedir. Tahıl ekzorfinleri bağımlılık oluşturduğu bilinmektedir. Glutene duyarlı insanların kendilerine zarar veren yiyecekleri çok arzuladıkları ve bu gıdaları diyetlerinden çıkardıklarında yoksunluk belirtileri yaşadıkları öne sürülmektedir.
Buğday ve süt ürünlerinden (gluten ile kazein oldukça benzerlik göstermektedir) yoksun bir diyetin zihinsel sorunları olan bazı hastaları iyileştirebileceğine dair kanıtlar yaklaşık 50 yıldır mevcut olduğu söylenmektedir. Glutensiz bir diyetle akıl sağlığında iyileşme, elbette, yalnızca buğdaya karşı olumsuz fiziksel reaksiyonu olan, örneğin; glutenle ilişkili antikorlar olarak ifade edilen kişiler için beklenmelidir. Diğer yandan, glutene tepki vermediği gösterilen sekiz kronik şizofreni hastası üzerinde yapılan küçük bir çalışmada, hiçbiri gluten ve süt olamayn diyetle hiçbir hastanın iyileşme göstermediği görülmüştür.
Gıda ekzorfinleri büyük ölçüde bağırsaklarda meydana geliyorlar gibi görünmektedir. Yine de ekzorfinler ulaşabilirlerse, doğrudan beynin opioid reseptörlerine de bağlanırlar. Burada önemli olan nokta, gıdaların sindirimi sonucunda bağırsaklarda ortaya çıkan ekzorfinlerin bağırsak ve kan-beyin bariyerlerini anlamlı miktarlarda aşıp aşmadığı konusudur. Fareler, radyoaktif olarak işaretlenmiş gluten ile beslendiklerinde, gluten proteinleri daha sonra hayvanların beyinlerinde ekzorfin şeklinde saptanmaktadır. Glutenden elde edilen opioidlerin kazeinden elde edilenlerden daha güçlü olduğu çalışmalarda gösterilmiş olup oldukça ilgi çekicidir. Başka bir çalışmada sıçanların beyninde, kazeinden elde edilen opioidlerin morfinden 10 kat daha güçlü olduğu tespit edilmiştir.
Sonuç olarak; insanların, tahıl ve süt ürünlerinin sindirimi sonucu opioid benzeri bileşikler ürettiği ve bunların bağırsak-beyin bağlantısı sonucunda beyne ulaşırsa zihinsel bozukluklulara neden olduğu, bu gluten/kazein gibi gıdalara aşırı hassasiyetin şizofreni, bipolar bozukluk, depresyon, anksiyete ve otizm gibi zihinsel rahatsızlıkları da beraberinde getirebileceğine dair kanıtlar mevcuttur. Ekmeğin bağırsak duvarı geçirgenliğini artırdığı böylelikle de toksinlerin ve sindirilmemiş gıda partiküllerinin bağışıklık sistemini uyarabilecekleri yerlere taşınmasını tetiklediği artık bilinmektedir. Ekmeğin yanı sıra süt, pirinç ve mısır gibi diğer gıdalarda da sindirim sırasında ekzorfinler açığa çıkmaktadır. Fruktoz da bağırsak geçirgenliğini artıran bir monosakkarittir. Bununla birlikte şeker, bir ekzorfin kaynağı olmasa da, endorfin salınımına neden olup bağımlılıkla ilişkili etkileyici nörofizyolojik değişiklikler ve aşırı yeme isteği, bağımlılık problemlerine neden olduğu bildirilmektedir.
Kaynaklar
· Bressan, P., & Kramer, P. (2016). Bread and other edible agents of mental disease. Frontiers in human neuroscience, 10, 130.
· Perlmutter, D. (2018). Beyin ve Bağırsak. Pegasus Yayıncılık, 3.Baskı, ISBN:978-605- 299-407-8, İstanbul.