Haberler
Seks, Güç ve Antik DNA
Antik numunelerdeki karmaşık materyaller arasından insan DNA’sını ayıklayabilen yeni tekniklerin hızla artmasıyla birlikte, Antik DNA alanı da giderek ünleniyor.
Bu disiplin uzak geçmişe dair bulgularıyla dikkat çekiyor. Bu bulgulardan biri 4.500 yıl önce Beaker kültüründen insanların Britanya’nın nüfusunu önemli ölçüde değiştirmiş olması. Bir diğeri ise bilinen en eski genom. Kanada’nın donmuş topraklarında bulunan ve 700.000 yaşındaki ata ait olan bu genom, bugünkü tüm atların, eşeklerin ve zebraların atasının yaklaşık dört milyon yıl önce yaşadığını gösteriyor. 2012 yılında Leicester’da bir otoparkın altında bulunan İngiltere Kralı III. Richard’ın kalıntılarının DNA analizi yapılırken, alanın karmaşası ve zorlukları da gün yüzüne çıktı.
Antik DNA’yı inceleyen az laboratuvar var. 2013’te Boston, Massachusetts’te Harvard Tıp Okulu’nda kurulan David Reich’ın laboratuvarı Antik DNA alanında Amerika’da kurulan ilk laboratuvar ve dünyanın en prestijli Antik DNA laboratuvarları arasında bulunuyor. Burada her yıl yüzlerce numune inceleniyor. İnsan evrimi nasıl gerçekleşti? Farklı kıtalarda insan nüfusu nasıl arttı? Genetik açıdan bizi biz yapan etnik karışımlar nasıl gerçekleşti? Biz Kimiz ve Buraya Nasıl Geldik adlı eseri ile Reich, Antik DNA’nın bu sorulara verebileceği cevapları anlatıyor.(Arkeoloji ve Genomik Bilimi Arasındaki Zorlu İlişki)
Reich ve ekibi, şimdiye kadar geliştirilmiş en komplike istatistiksel ve biyoenformatik tekniklerden bazılarını geliştirdi. Bilgisayarlar aracılığıyla, antik bireylerin DNA parçalarındaki genomik bilgi özenle yeniden yapılandırıldı. Ardından, bu bilgiler insanlık tarihini daha iyi anlamak için derinlemesine incelendi.
Beaker kültürü hakkındaki dikkat çeken çalışmayı yapan Reich’ın laboratuvarıydı. Dahası bu grup geçtiğimiz on yılda yapılan pek çok önemli buluşun araştırma sürecine dahildi. Reich eserinde bu buluşlardan bahsediyor. Örneğin, Avrupalılar ve Asyalılar gibi Afrikalı olmayan tüm modern insanların atalarının Neandertallerle çiftleştiğini açığa çıkaran sarsıcı çalışmaya Reich’ın takımı da katkıda bulunmuştu.
Yalnızca mitokondriyal DNA üzerine temellenmiş önceki çalışmaları tersine çeviren de bu ekibin Denisovalılar isimli homininlerin genetik analizine yaptığı katkıydı. Bu çalışma, Deniovalılar ve Neandertallerin modern insanlardansa birbirleriyle daha yakın akraba olduğunu açığa çıkardı. Hominid ataların modern insanlara doğru uzayan kolu 770.000 ila 550.000 yıl kadar önce diğerlerinden ayrışmıştı. Bu ayrışmadan 100.000 ila 400.000 yıl sonra diğer kol, Denisovalılar ve Neandertaller olarak farklılaştı. Ayrıca, 54.000 ila 44.000 yıl öncesinde modern Yeni Ginelilerin atalarının da Denisovalılarla çiftleştiği ortaya çıktı.
Aynı zamanda, Reich geçmişimizdeki hayaletlerden de bahsediyor. Antik ve modern insanların genetik yapısının her bileşeni elimizdeki arkeolojik ve tarihsel kanıtlarla açıklanamıyor. Antik ve modern popülasyonların genetik analizi henüz keşfedilmeyen grupların da DNA’larını gelecek nesillere miras bıraktığına işaret ediyor. Örneğin, Reich’ın grubu Avrupalıların Doğu Asyalılardan çok Amerika yerlileriyle benzer genler taşıdığını buldu. Bu, ırkların yakın zamanda birbirleriyle karışmalarıyla açıklanamadı. Araştırmacılar, bundan 15.000 yıl öncesinde şimdi soyu tükenmiş bir insan grubu daha olduğunu ve Avrupalılar ile Amerika yerlilerinin ortak DNA’larının bu gruptan geldiğini öne sürüyor. Reich’ın takımı, bu insan grubuna ‘Antik Kuzey Avrasyalılar’ adını verdi.
Uzun süre bu hayalet popülasyona dair hiçbir kanıt yoktu. Ardından, Eske Willerslev’in liderlik ettiği başka bir grup, yakın tarihli bir bulgunun genom verisini yayımladı. Bu veriler Reich’ın grubunun varsayımlarıyla örtüşüyor. Sibirya’nın “Malta” bölgesinde bulunmuş 24.000 yıl öncesine tarihlenen bir çocuğun kalıntıları Antik Kuzey Avrasyalıların, etten olmasa da kemikten, ilk örneği olarak kabul gördü (M. Raghavan vd. Nature 505, 87–91; 2014). Farklı hayalet popülasyonların varlığı da öngörülmüştü. Bu popülasyonlara ait ilk örnekler keşfedildikçe bulmacanın parçaları bir araya gelecek ve araştırmacılar daha da erken tarihlere uzanabilecek.
Reich pek çok farklı çalışmadan daha bahsediyor. Yaklaşık 5.000 yıl önce Yamnaya kültürünün Orta Avrupa’dan Asya’nın Altay Dağları’na yayılışı, Andaman Adaları‘nın ve Hindistan’ın popülasyonları, 8.500 yıllık Kennewick Adamı gibi Kuzey Amerika buluntuları Reich’ın bahsettiği çalışmalar arasında bulunuyor.
Antik DNA laboratuvarları nesiller boyu hangi popülasyonların birbiriyle karıştığını ortaya koyuyor. Gone, Afrika’dan dünyaya yayılan soyağacıdır, her bir dal başkalarına asla dokunmayan yeni bir nüfusu temsil eder. Araştırmaların ortaya koyduğu sonuç ise çok daha karmaşık ve heyecan verici; dağılıp tekrar bir araya gelen popülasyonlar, baskı altında yaşanan değişimler, fikir alışverişleri ve birbirlerinin yerini alan gruplar... Game of Thrones tarzı seks ve güç mücadelesi hikayelerinin üzerindeki perdeyi genom bilimi ve istatistik kaldırıyor.
Kitabın içtenlikle yazılmış bir bölümünde Reich çalışmalarının toplum ve alanı dışındakiler tarafından yanlış yorumlanabileceğinden bahsediyor. Genetik bulgular yayımlandığı anda önyargılı ve taraflı yorumların ağırlığı altında kalabilir. Hepimiz aynı türün üyesiyiz ve birbirimizle akrabayız. Ancak, popülasyonlar arasındaki genetik farklılıklardan bahsedildiğinde örneğin, basın ve çıkar grupları konuyu basite indirgeyip amacından saptırabiliyor. Bazıları, yalnızca kendi kişisel, ideolojik veya ne yazık ki ırkçı görüşlerini haklı çıkarmak için sonuçları ayıklayıp seçiyor. Diğerleri ise farklılıkları sümen altı ediyor. Yine de, Reich’a göre, toplumdaki genetik benzerlik ve çeşitliliği konuşmak için önyargısız bir zemine ihtiyacımız var. Bu kitap, böyle bir konuşma başlatma konusunda yararlı olacak.
Nature. 13 Mart 2018.