Haberler
Ölümsüzlük IKSIRI BULUNDU: Cryonics
“Keske insanlari dondurup ileride uyandiracagimiz bilimsel bir metot mümkün olsaydi. Bu sayede Amerika’nin 100 yil sonrasini bir günlügüne görebilmeyi, ardindan ölmeyi bile kabul edebilirdim. Bunu normal bir ölüme kesinlikle tercih ederdim. Ileride bilimimizin bunlari da basaracagindan hiç süphem yok.”
02 Aralık 2015, Çarşamba
Fizikçi Robert Ettinger'in 'Ölümsüzlük Beklentisi' kitabı Benjamin Franklin'in mektubunun üzerinden yaklaşık 200 sene sonra, Michigan'da bir fizikçi Cryonics'in temelini attı. Ettinger, kitabında şu öngörülerde bulunuyordu: Bugün tedavisi olmayan birçok hastalığı tedavi etmek için gereken tıbbi teknolojiye ulaşmanın tek yolu insanı dondurmaktır.
Bir insanı dondurmak, onu öldürmek anlamına geliyordu. Ama bu, aslında geleceğin teknolojisi ile birlikte bir ölümsüzlüğe dönüşebilirdi. Aynı işlem, ölüm sürecinde Ettinger'a da uygulanacaktı. Ünlü fizikçi, bu işlemin 'tam ölüm anında' yapılmasını öngörüyordu.
Ölümsüzlük Mümkün mü?
Yaşama arzusu insanoğlunun doğasında bulunan en güçlü arzulardan biridir. Bu sebeple ölümsüzlük arzusu da tüm insanlarda mevcuttur.
Ölümsüzlük arzusu ne kadar güçlü olursa olsun ölüm de tüm dünya için açık bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır. Semavi dinlerde ölüm bir yok oluş olarak algılanmamaktadır. Ölümden sonra, yaşamın başka bir boyutta devam edeceği inancı mevcuttur. İnsanoğlunun ölümü sonrası değiştirdiği bu boyut “ahiret” kavramı ile karşılanmıştır. İnsanlardaki sonsuz yaşama arzusunu İslam Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v.) “İnsan yaşlandıkça iki şey gençleşir; uzun yaşama arzusu ve mal sevgisi.” sözleriyle ifade etmiştir.
Semavi dinlerdekinin aksine ölümün bir yok oluş olarak algılanması insanoğlu için çok aykırı ve ürkütücüdür. Ölümün bir yok oluş fikrinin ürkütücülüğünü İspanyol Filozof Miguel de Unammuno “Yok olmaktansa sonsuza kadar cehennemde yanmaya razıyım. Hiçbir şey bana hiçliğin kendisi kadar korkunç gelmiyor.” sözleriyle ifade etmiştir.
Sonsuzluğu Arama
İnsanlardaki sonsuz yaşam arzusu onları ölümsüzlüğü aramaya iten en büyük etkendir. Tarihin ilk bilindik çağlarından itibaren insanoğlu bu arzunun peşinde sürekli koşmuştur.
İnsanoğlunun bu arzusunu gerçekleştirmek için gerçekleştirdiği bilindik en eski çaba, Eski Mısır’daki mumyalardır. Ölen insanların mumyalanması ve eşyalarıyla birlikte gömülmesi gelecekte yine dirilmelerine olan inanç üzerine geliştirilmiş bir sistemdir. Yine Eski Türklerde ölen kişilerin mezarlarına eşyaları ile gömülmesi geleneği de bu inancın bir örneğidir.
Simya da yine sonsuzluğu aramada kullanılmış bir ilim olmuştur. Simyacılar nesneleri altına çevirmenin yanı sıra insanları sonsuzluğa ulaştırmak için “Pancea” adlı ölümsüzlük iksirini bulmaya da çalışmışlardır.
Ölümsüzlük İçin Yeni Bir Umut: Cryonics
Ölüm, yaşamın sonu mu? Geleceğe uzanabilen bir yaşama sahip olmak mümkün mü? Geçmişi birkaç yüzyıl olan bir sürecin sonunda, artık birçok kurum 'cryonics' olarak bilinen 'çok düşük sıcaklıklarda' insanı dondurarak, bozulmadan bir tank içinde muhafaza ediyor. Bu alanda hizmet veren ünlü bir kuruluş olan Cryonics.org'un giriş sayfasında 'Welcome to your future', yani 'geleceğinize hoşgeldiniz' yazıyor! Türkçede çok düşük sıcaklıklarda yapılan işlemler manasına gelen kriyojeni de cryonicsten geliyor.
Cryonics, doğada bazı canlıların yaşadığı bir periyot olan 'hibernasyon', yani çok düşük sıcaklıklar altında canlının yaşamını kaybetmeden hayatını sürdürebilmesi felsefesine yakın bir yapı olsa da, günümüzde doğrudan bu doğrultuda ilerleyen bir sürece sahip değil. Şu anki prosedür, insanların ölümlerinin hemen ardından bu programa dahil olacaklarını taahhüt ettikleri bir süreç ve ardından sıkı bir belirsizliğe dayanıyor. Ve temel mantığı da, günümüz için tedavisi mümkün olmayan hastalıkların, geleceğin medikal yöntemleri ile tedavi edilebileceği denilebilir.
230 Dondurulmuş Beden Canlandırılmayı Bekliyor
Şu an bu şirketlerin laboratuvarlarında yeniden canlandırılmayı bekleyen toplam 230 kişiye ait dondurulmuş beden bulunmaktadır. Bu kişilerden bazıları tüm bedenlerini dondururken, gelecekte bir hücreden bile insanı diriltmeye yeteceğine inanan bir kısmı sadece kafalarını dondurtmuşlardır. Alcor adlı şirketin laboratuvarında bulunan 111 kişinin 35 tanesi tüm bedenini dondurmayı tercih ederken 76 tanesi sadece kafalarını dondurtmuştur.
1000’den fazla kişi ise öldükten sonra dondurulmak üzere bu şirketler ile kontrat imzalayıp, dondurulacaklar listesinde ölecekleri günü beklemektedirler. Şirketlerin prensipleri gereği dondurulmuş ya da dondurulmak üzere bekleyen kişilerin kimlik bilgileri kişilerin kendi istekleri haricinde kimse ile paylaşılmamaktadır.
-190 Derecedeki Derin Uyku
Cryonics uygulanacak kişinin her şeyden önce tıbbi olarak ölmesi şartı aranıyor. Ölen kişinin bedeni buz kalıpları içinde soğutularak Cryonics uygulama merkezine getiriliyor. Buradaki zaman çok önemli, beden üzerinde işlemler ne kadar kısa sürede başlatılabilirse beyinin o denli az hasar alacağı söyleniyor. Merkeze getirilen bedenin göğüs kafesi açılarak vücudundaki tüm kan boşaltılıyor. Boşaltılan kanın yerine vücuda, -50 derecelik Gliserol enjekte ediliyor. Enjekte edilen gliserol vücut ısısının -50 dereceye düşmesini sağlıyor. Daha sonrasında yine özel işlemlerden geçen beden, -196 derecedeki sıvı nitrojen dolu metal tüplere alınıyor ve burada sürekli kontrol altında tutularak yeniden çözüleceği günü bekliyor.
Yeniden Canlanmanın Garantisi Var mı?
Dr. Paul Segal’in 1992’de American Cryonics Society’nin sponsorluğunda California Üniversitesi’nde bir deney gerçekleştirdi.
Dr. Segal, Beagle cinsi sevimli köpeği Miles’ı dondurup tekrar diriltmeyi başarmış ve bu deney cryonicsist biliminsanları için o günden beri büyük bir ispat olarak sayılmıştır. Miles kanı çekildikten sonra doldurularak öldürülmüş, 70 dakikalık klinik ölümün ardından kanı tekrar damarlarına enjekte edilerek oda sıcaklığına geri getirilmişti. Üç buçuk yaşındaki köpek hayata geri döndüğünde tüm karakteristik özelliklerini olduğu gibi taşıyordu, alışkanlıkları ve huyları değişmemişti. Bu, dondurulan insanların bir gün yeniden canlandırıldığında hafızalarının yerinde olacağına ispat olarak gösteriliyor. Fakat hayvanlarda beyne oksijen gitmeme neticesinde oluşan beyin hasarı insanlara göre çok daha azdı. Bu nedenle bilimsel açıdan insanlar yeniden canlandırma için hayvanlara göre daha dezavantajlı durumdalar.
Dr. Paul Segal'in sevimli köpeği Miles üzerinde yapılan bu deney Cryonics açısından referans gösteriliyor olsa da insanlar üzerinde henüz bu çeşit bir deney gerçekleştirilmemiştir. Bu durum Cryonics şu an varsayımdan ve umuttan öte bir şey olmadığını göstermektedir.
Geleceği Görmek İstemenin Maliyeti Nedir?
Şu an için bir umut ve varsayım da olsa geleceğe tanıklık etmek hayli yüksek bir maliyete sahip. Firmalar arasında değişiklikler olsa da yaklaşık olarak bir kişinin tüm bedenine Cryonics uygulatmasının maliyeti yaklaşık olarak 200.000 USD’yi buluyor.
Maliyetin fazla geldiği durumlarda ise ikinci şık devreye giriyor. Gelecek tıbbına çok güvenen insanlar bir tek hücreden bile insanın yeniden canlandırılabileceği umuduyla tüm bedenin dondurulması yerine sadece kafalarını dondurmayı tercih edebiliyorlar. Daha az maliyetli bu seçenek ise 80.000 USD civarında.
Tüm bu işlemlerin ardından beklenen canlanmanın olmaması düşünülürse ödenecek tüm bu paralar çok büyük bir risk almak anlamına geliyor.
Cryonics Etik ve Hukuki Açıdan Ne Tür Sorunlar Doğuruyor?
Cryonics karar aşamasından itibaren hem hukuki hem de etik açıdan birçok sorunu da beraberinde getiriyor aslında.
Her şeyden önce Cryonics uygulamasının gerçekleştirilebilmesi için insanın tıbben ölmüş olması şartı aranıyor. Ölen bir kişinin ise kendisi ve geride bıraktıkları üzerinde herhangi bir karar hakkı kalmamış oluyor. Bu aşamadan sonra şirket ile daha önceden karşılıklı güven esasına dayalı olarak imzalanmış olan kontrat devreye giriyor.
Şirket ölen kişinin bedeni dondurdu ve saklamaya başladı. Kişinin ne zaman canlandırılacağına kim karar verecek? İmzalanan sözleşmede bu durum açık bir şekilde belirtilmediyse yeniden canlandırma zamanına karar vermek sıkıntılı bir süreç.
Yeniden canlandırma vakti gelen bir bedenin, canlandırma işlemleri uygulanmaya başladıktan sonra gerçekleşen olumsuz bir durumda şirket kesinlikle hukuki olarak sorumluluk sahibi değil. Yani yeniden dirilmeyi beklerken büyük bir hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz.
Dondurulmuş kişilerin bedenleri yeniden canlandırılmayı beklerken şirket bir anda iflasını açıklayabilir. Bu gibi bir durumda, siz resmi olarak ölü sayıldığınızdan dolayı tüm fişlerin çekilmesi anlık bir meseledir ve bu karara itiraz etme hakkınız ya da sizin hakkınızın aranabilmesi gibi bir durum söz konusu değildir.
Bir an için her şeyin yolunda gittiğini düşünelim. 100 sene sonra yeniden canlandırıldığınızı varsayalım. Canlandırıldığınızda ne sizi tanıyan biri var çevrenizde ne de sizin tanıdığınız birileri. Bir anda coğrafyasını, insanlarını, zamanını kısacası hiçbir şeyini bilmediğiniz bir ortama doğuyorsunuz. Bildiğiniz tüm şeyler eskide kalmış ve demode. Zamana uygun ne bir mesleğiniz var ne de ortama ayak uyduracak bir durumunuz. Hatta teknolojinin o kadar ilerlediğini varsayalım ki, insanların evde beslediği hayvanlar bile sizden daha akıllı duruma gelmiş.
Tüm bu sorunların üstüne asıl can alıcı soru da şu; insan bedeninin bozulmadan saklanması yeniden canlanmaya yeterli midir? Ölüm hadisesiyle birlikte bedeni terk etmiş olan "Ruh" ne olacak?
Her Şeye Rağmen Hayat Kendi Akışında Güzel
Tüm bu bilgiler ışığında geldiğimiz nokta, hayatın kendi akışında güzel olduğu gerçeği sanırım.