Haberler
Kımyaya Hükmeden Dünyaya Hükmeder
Kimya sanayisi, plastikten kozmetige, ilaçtan boyaya, üretiminin yaklasik %30’u tüketiciye dogrudan ulasan bitmis ürünler, %70’i ise diger sektörlere (tekstil, elektrikli esya, metal, madeni ürünler, insaat, otomotiv, kâgit, hizmet sektörü) hammadde saglayan ürünlerden olusan merkezi bir endüstri koludur.
02 Aralık 2015, Çarşamba
Prof. Dr. Nazan Apaydın Demir
Kimya sanayisi, plastikten kozmetiğe, ilaçtan boyaya, üretiminin yaklaşık %30’u tüketiciye doğrudan ulaşan bitmiş ürünler, %70’i ise diğer sektörlere (tekstil, elektrikli eşya, metal, madeni ürünler, inşaat, otomotiv, kâğıt, hizmet sektörü) hammadde sağlayan ürünlerden oluşan merkezi bir endüstri koludur. Bu nedenle kimya sanayi, hem insanların gündelik yaşamları açısından hem de diğer sektörler açısından ayrıcalıklı bir yere sahiptir.
Kimya sanayisi ekolojik dengelerin korunması ve insan yaşamının kalitesi açısından tartışmasız bir numaralı alandır. Kimya Sanayi ile ilgili yanlış algı acilen değiştirilmelidir İçtiği sudan soluduğu havaya, tamamı kimyasallardan oluşan bir dünyada kimyayı ret, bizzat yaşamın kendisini ve canlılığı ret anlamına gelmektedir. Ülkelerin gelişmişlik düzeyi, o ülkenin Kimya Sanayinin gelişimi ile bağlantılıdır. Benzer gelişmeler kimya sektöründe bulunmaktadır. İnsanların “kimyasal” kelimelerinden korkması, uzak durması ve “organik” ürünleri tercih etmesi başta olmak üzere birçok etken kimya firmalarını yeni formüller araştırmaya itmiştir. Sonuç olarak, her geçen yıl kimya firmaları üretimde daha fazla bitkisel ham madde kullanmaya başlamıştır. Yanlış algılar düzeltilmeli. Doğal kaynaklı ürünlerde kimya içerir, dünya üzerinde hiçbir ürün kimyadan bağımsız değildir. Kimya endüstrisinin dünya ekonomisi & AB ülkelerindeki mevcut durumu Dünya kimya sanayinde önceki yıllarda süren Avrupa Birliği hâkimiyeti, son yıllarda Uzak Doğu ve Asya’ya geçmiş bulunmaktadır. 2011 yılında dünyadaki toplam kimyasal madde satışı 2.744 milyar Euro olmuştur. 2011 yılında, 2010 yılına göre %11,6’lık bir artış gerçekleşmiştir. 2011 yılı satışların 1.425 milyar avroluk bölümünü Asya ülkeleri, 642 milyar Euro’luk bölümünü Avrupa’daki ülkeler, 470 milyar Euro’luk bölümünü NAFTA ülkeleri gerçekleştirmiştir. Kimya sanayisi, 1997-2007 yılları arasında küresel ölçekte yıllık ortalama yüzde 5 büyümüştür. Bu dönemde yıllık ortalama büyüme AB ve NAFTA bölgesinde yüzde 4, Asya’da yüzde 6 ve Ortadoğu’da yüzde 9 olmuştur. 2020 yılına kadar olan dönemde kimya sanayinde küresel ölçekte büyüme oranı yıllık ortalama yüzde 4,4 olarak öngörülmektedir. Kimyevi madde ve mamullere yönelik kuvvetli talep artışı, ilave kapasite ihtiyacını da tetiklemektedir. 2020 yılına kadar olan dönemde ilave kapasitelerin önemli bir bölümü Asya’da kurulacaktır. Bu süreç de Körfez ülkeleri de ham petrol ürünleri ile birlikte işlenmiş ürünlerin üretimi ve ihracatını da hedeflemektedir. Bu nedenle Ortadoğu’da işleme kapasitesi genişleyecektir. Kimya sanayinde teknolojik yenilikler alt sektörlerde ve ürünlerde gelişmeleri önemli ölçüde şekillendirecektir. İmalat sanayi içinde teknolojik ilerlemelerin en çok etkili olacağı sektörlerin başında Kimya Sanayi gelmektedir. Teknolojik gelişmelerin kozmetik, ilaç/medikal ürünler, doğal kaynaklı gıda katkı maddeleri, doğal lif üretimi yönünde, ağırlıklı olarak doğal kaynaklı BİYOTEKNOLOJİK yönde açılım gösterecektir. Kitlesel ürünlerin yanı sıra, kişiye özel spesifik ve nitelikli ürün imalatı da bir çeşit VIP üretim olarak gelişecektir. Dünyada kimya sanayinde gelişmeler, bilimsel gelişmelere paralel olarak Nanoteknoloji, biyokimya, biyoteknoloji, kök hücre teknolojileri, genetik, alanlarında gözlenecektir. Son yıllarda bu alanlarda yapılan araştırmalar meyvelerini vermeye başlamıştır. Kimya sanayi bilimde devrim niteliği taşıyan, adeta canlıyı yeniden kurgulayan bu bilimsel gelişmelerin sanayiye uygulandığı alan olarak tarihi bir dönemeçtedir. Geleneksel yöntemlerle moleküler düzeydeki gelişmelerin ürüne dönüştürüldüğü yöntemler arasında sancılı bir süreç geçiren alan bu dönüşümü doğru yönetebilirse; adeta sanayinin tamamını kapsayacak ve doğu mistizminin simgesi olan ZÜMRÜDÜ ANKA gibi kendi küllerinden yeniden doğacaktır. Bilimin sihirle karıştığı simyanın yeniden dönüşü bu defa kimya sanayisinin üretimleri ile gerçek olacak gibidir. 21. Yüzyıl kuşkusuz kimya sanayisinin altın çağının başlangıcı olarak anılacaktır Simyacıların yapamadığını modern zamanların, kimyagerleri yapacak, dokundukları her ürünü altından daha değerli tüketim mallarına dönüştüreceklerdir. Bu süreç de bilimsel bakışın ve eski anlayışın değiştirilmesi zorunludur. Üstelik bu konu zamana bırakılamayacak kadar da ciddi ve acildir. Bu kritik dönemeç de; sanayi, bilim ve yasal mevzuat birlikte hareket etmeli, ekolojik dengelere saygılı, insan yaşamını/sağlığını en büyük değer kabul eden bir anlayışla, yeni bir kimya sanayisi dönüşümünü/anlayışı gerçekleştirmelidir. Amaç; İnsan sağlığını ön koşul kabul eden anlayış, çevreyle ve insan doğasıyla uyumlu ürünler ile yaşam süresini ve kalitesini artırmak olmalıdır. Dünya ve ülkemiz için sonuçlar 2020 yılında dünya nüfusunun 9 milyar, 2050 yılında 10,5 milyar olacağı tahmin edilmektedir. Bu nüfusun beslenmesi insanları düşündürmektir. Bilim ve teknolojide ilerleme bugünkü tempoda giderse tehlike mümkün mertebe azalacaktır. Genetik, biyoteknoloji ve kimyanın daha şimdiden yirmi birinci yüzyılın en önemli gelişme alanları olacağı düşünülmektedir. Dünya kimyacıları doğal kaynaklardan büyük ölçüde yararlanma yollarının araştırılması konularına ön planda yer vermekte ve çoğu araştırmalarını bu alanda yoğunlaştırmaktadır. Kimya, insanların daha mutlu bir yaşama kavuşmaları için her türlü imkânı sağlamaktadır. Amerikan Kimya Derneğinin kuruluşunun 75’inci yıl dönümü hatırası olarak hazırlanmış olan amblemin üzerinde;
“Kimya, daha iyi yaşamanın anahtarıdır’’ (Chemistry, key to better living) yazısı gerçeğin tam bir ifadesidir. Sonuç bugün gelişmiş, yani sanayileşmiş, ülkelerin ekonomik gelişmelerinde “öncü sektör” olarak nitelendirilen sektörlerin başında kimya sektörü gelmektedir. Kimya sanayi olmadan sanayileşmenin düşünülmesi, kan dolaşımı olmadan bir insanın yaşamını sürdürebilmesini düşünmek gibi imkânsız bir şeydir. ÜLKE BAZINDA BAKILDIĞINDA; “KİMYAYA HÜKMEDEN DÜNYAYA HÜKMEDER’’. İlk Nobel ödülümüzün benim geçen yıl Euro Chemde yaptığım çağrılı konuşmanın tam metni olan bu yazımı doğrular nitelikte olmasına ve BİYOKİMYA alanından gelmesine de özellikle dikkat çekmek isterim.