Kimya
KİMYASALLARI TANIYIN!
Gülay FIRAT
Kadın için olsun erkek için olsun kozmetik ürünler bugün herkesin vazgeçilmezi. Toplum içinde iyi görünmek, çevreye iyi bir intiba bırakmanın ilk adımı sayılıyor. Aslında güzel olmak, güzelleşmekle ilgili beklentiler, niyet ve çaba insanlık tarihi kadar eski. Kozmetiğin tarihine şöyle bir baktığımızda, kozmetik kullanımının ilk kez Mısır’da doğduğunu görüyoruz. Kimi tarihçiler firavunların çeşitli kokulu yağlar kullanarak, bal, süt, parfüm kokulu mücevherlerle süslenip, mumyalanarak yanlarına ayna da konularak gömülmelerini buna referans olarak gösteriyor.
Çeşitli kaynaklar Antik Mısır’da M.Ö. 1370-1330 yılları arasında yaşayan ve önemli bir siyasi konumu olan Mısır Kraliçesi Nefertiti’nin; kaşı ile gözlerine sürdüğü kömür ve kükürt karşımı boyadan bahsediyor. Yine antik Mısır tarihine damga vuran ve Mısır’ın en ünlü Kraliçesi Kleopatra’nın da güzelleşme reçetesinde; gözüne çektiği sürmenin yanı sıra yüzüne sürdüğü bal, süt, yumurta karışımlarından oluşan yüz maskesi ve elbette o meşhur süt banyosu da bulunuyor. Yeri gelmişken Kraliçe Nefertiti ile Kleopatra’nın ojesiz dolaşmadığı da iddialar arasında. Tabii o zamanlarda oje yumurta beyazı, balmumu ve sebze boyaları karışımından yapılıyormuş. Nefertiti el ve ayak tırnaklarını yakut rengine, Kleopatra ise vişne rengine boyarmış.
Ojenin rengi, o dönemin hiyerarşik düzeninde belirleyici bir araç bile sayılmış. İddialara göre, soyluların aksine alt sınıf kadınlar sadece donuk renk kullanmasına izin verilirmiş. Öyle veya böyle insanların güzelliğe düşkünlüğü zaman içinde azalmayıp arttığı aşikâr. Bugün “kendini iyi hissetme” araçlarından biri olarak da görülen kozmetik gereçleri zengin ürün yelpazesiyle dünya genelinde hatırı sayılır bir ekonomik pazar payına da sahip bulunuyor.
Neştersiz güzellik aracı: Kozmetik
Latince “Cosmos” kelimesinden gelen kozmetik, “süs ve güzellik” anlamına geliyor. Türk Dil Kurumu’nun güncel sözlüğünde ise kozmetik kelimesinin karşılığı, “cildi ve saçları güzelleştirmeye, canlı tutmaya yarayan her türlü madde” olarak geçiyor. Gerçekten de “neştersiz güzelliğin” aracı olan kozmetik ürünlerle daha güzel ve sağlıklı görünmek mümkün. Zaten bu yüzden milyonların gözbebeği ve vazgeçilmezi…
Kozmetik ürünlerin baş tacı makyaj malzemeleri; fondötenler, pudralar, allıklar, farlar, maskaralar, rujların yanı sıra nemlendiriciler, saç boyaları, çeşitli deodorantlar, ojeler, şampuanlar, kremler, güneş koruyucuları gibi pek çok ürün seçeneği bulunuyor. Kozmetiğin geniş ürün yelpazesi içinde illa ki bir veya birkaçı gündelik hayatımızın olmazsa olmazları arasında yer alıyor. Üstelik bugün sadece kadınlar için değil, kendine özenen, kişisel bakımına dikkat eden erkekler için de vazgeçilmez.
Kolay ulaşılabilirliği ve rahat kullanımı nedeniyle “kozmetik” ürünlerin içerdiği kimyasal bileşenleri bilmek büyük önem arz ediyor. Zira farkında olmadan maruz kaldığımız kimyasal maddeler arasında kozmetik ürünler ilk sırada yer alıyor. Sadece insana değil çevreye de zararı çok büyük. Özellikle raf ömürlerini uzatmak adına kullanılan kimyasal maddeler, tüm kozmetik ürünlerde bulunuyor. Bu ağır metaller kozmetik ürünlerle vücuda ağız, solunum ve deri yoluyla alındığında, vücuttan atılamayarak birikiyor ve toksik etkilere sebep oluyor. Sağlığımıza ciddi zarar verebilecek bu maddelere karşı kendinizi korumanız gerekiyor.
İçerdiği kimyasalları tanımadan kullanmayın
Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. İbrahim İsmet Öztürk, Türkiye’de kozmetik ürünlerin yanlış kullanımına ilişkin sık görülen hataları şöyle anlattı:
“Kozmetik ürünler, dış görünümümüzü güzelleştirmek, akne, sivilce, leke gibi problemlerimizi ortadan kaldırmak amacıyla uygulanan ürünler ve artık günlük yaşamımızın ayrılmaz bir parçası durumuna geldi. Ancak yanlış ve kalitesiz kozmetik kullanımı faydadan çok zarar getirebilir. Kozmetik ürünlerin kullanımında sık yapılan hatalardan bazıları kişilerin cilt tipini tanımadan kozmetik ürünlerini kullanmaları ve ayrıca kalitesiz, merdiven altı üretilen ürünlerin kullanımı, ürünleri satın alırken içeriklerinin incelenmemesidir. Ürünleri, içeriğindeki kimyasalları tanımadan kullanmak cilt yaralarına, alerjik reaksiyonlara sebep olabilmekte. Bunlara dikkat etmeye mutlaka özen gösterilmelidir. Bunların dışında son tüketim tarihi geçen ürünleri kullanmaya devam etmek, kullanım koşullarına dikkat etmemek, ciltte çıkan herhangi bir yarayı, sivilceyi kozmetik ürünlerle kapatmaya çalışmak da oldukça zararlıdır. Makyaj sonrası cildin iyi temizlenmeli, gözeneklerin hava alması sağlanmalıdır.”
İçinde kurşun ve cıva var
Özellikle kalitesiz, merdiven altı üretilen kozmetik ürünlerinin içerisinde bulunan “ağır metaller”in kişide cilt rahatsızlığı başta olmak üzere daha birçok rahatsızlığa neden olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Öztürk, “Tıpta ağır metallerin toksik özelliğe sahip olduğu bilinmektedir. Bu ağır metaller kozmetik ürünlerle vücuda ağız, solunum ve deri yoluyla alınmakta ve vücuttan atılamayarak birikip toksik etkilere sebep olmakta. Örneğin fondötenlerde, ojelerde, güneş koruyucularda ve diş beyazlatıcılar gibi çeşitli ürünlerde bulunan ‘kurşun’ metali kemiklerde birikerek zamanla böbrek, beyin ve sinir sistemi üzerinde bozukluklara neden olmaktadır. Aynı şekilde rujlarda, makyaj temizleme ürünlerinde, şampuanlar gibi çeşitli ürünlerde bulunan ‘civa’ metali de; sinir sistemi, üreme sistemi, bağışıklık sistemi ve solunum sistemine toksik etkileri olduğu bilinmektedir” şeklinde konuşuyor.
Uzak durulması gerekenler
Kozmetik ve kişisel bakım ürünlerinin içerisindeki kimyasal maddelerin zararlarından korunmak için kalitesinden emin olunan markaların “doğal ya da doğala yakın” ürünlerini tercih edilmesi gerektiğini belirten Doç. Dr. Öztürk, sağlıklı ve doğru kozmetik kullanımı için yapılması gerekenleri de şöyle aktarıyor:
“Kozmetik ürünlerin hepsi her cilt tipine uygun olmayabilir. Bu yüzden ürününüzü kullanmadan önce cilt tipinize uygun olup olmadığından emin olun. Bunun için bir dermatoloğa danışmak faydalı olacaktır. Kullandığınız ürünleri kimseyle paylaşmamak da önemli. Bu tip ürünler cildimizle direkt olarak temas ettiği için bulaşıcı hastalıkların yayılmasına sebep olabilir. Kozmetik ürünlerini satın alırken özellikle içeriğine dikkat edilmelidir. Herhangi bir maddeye alerjiniz varsa bu maddenin ürün içerisinde olup olmadığını kontrol etmelisiniz. Örneğin; paraben, Sodyum Lauryl Sulfate (SLS), Sodyum Laureter Sülfat (SLES), Propilen Glikol (PG), Dietanolamin (DEA), Kokamid DEA, Polietilen Glikol (PEG) gibi kimyasalları içeren ürünlerden ise uzak durulmalıdır!”
Ciltte herhangi bir yara veya enfeksiyon varsa o bölgeye kozmetik ürün uygulanmaması gerektiğini de vurgulayan Doç. Dr. Öztürk, kozmetik ürünlerin mutlaka düzgün biçimde temizlenmesi gerektiğinin altını çiziyor.
“Geceleri makyaj temizlenmeden uyumamalı. Kozmetik ürünlerden kaynaklanan herhangi bir yan etkiyle karşılaşıldığı zaman hemen o ürünün kullanımı kesilmeli ve bir dermatoloji uzmanına başvurulmalı. Kozmetik ürünler ambalajı üzerinde yazan koşullarda saklanmalı. İçinde ‘silikon hammaddesi’ bulunan ürünler kullanılmamalı! Doğal veya doğala en yakın hatta organik ürün sertifikasına sahip bitkisel kaynaklardan elde edilen, insan sağlığına ve çevreye zarar vermeyen ürünlerin kullanılmasına özen gösterilmeli. Organik ürünleri almakta zorlananlar, içeriğinde sentetik madde içeriği az olan ürünleri tercih edebilirler. Çok fazla ham madde içeren ürünler yerine daha az ham madde içeren ürünler tercih edilmeli.”
Doç. Dr. Öztürk, tüketicinin özellikle sosyal medyada satılan ürünlere karşı da daha dikkatli olması için de uyarıyor.
Saçınıza şekil verirken zehirlenmeyin
Anadolu Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Toksikoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Türk Toksikoloji Derneği Genel Sekreteri Doç. Dr. Özlem Atlı-Eklioğlu, evde veya kuaförde uygulanan saç boyaları ve saç şekillendiricilerinin dikkatli kullanılmaması halinde insanı zehirleyebileceğini belirtiyor. İnsanların kozmetik ürünlerini güzelleşmek ve temizlenmek için sınırsızca kullandığının altını çizen Doç. Dr. Eklioğlu şöyle devam ediyor:
“Fakat bu ürünleri güvenli kullanmak çok önem taşıyor. Bazı örnekleri inceleyecek olursak; saç düzleştirici ürünler ki bunlar saçı düzleştiren bir solüsyon ve ardından ısıtılması sonucu bu solüsyonun saça sabitlenmesi prensibi ile dalgalı saçları düzleştiriyor. Fakat bu noktada solüsyon ısıtıldığında zehirli formaldehit buharları oluşuyor ve kuaför salonu veya uygulama alanı iyi havalandırılmazsa gözlerin sulanması, göz, burun ve boğazda yanma, öksürme, hırıltılı solunum mide bulantısı ve cilt tahrişi oluşabiliyor. Aynı zamanda ‘formaldehitin kanser yapıcı maddelerden biri’ olduğunu da söylememiz gerek. Her zamanki gibi ürün etiketinin okunmasının önemi bu noktada da ortaya çıkıyor. Etikette ‘formaldehit’, ‘formalin’ veya ‘metilen glikol’ yazıyorsa bu zararlı maddeye maruz kalmamız mümkün. Saç boyaları da dikkatli uygulanmadıkları takdirde gözleri, cildi ve saçlara zarar verme potansiyellerinin altını çizmek gerek.”
Saç boyama işleminden 48 saat önce “yama testi” olarak adlandırılan ve bileğin iç kısmına çok az miktarda boyayı uygulayarak, bir ön test yapmanın öneme değinen Doç. Dr. Eklioğlu, “Eğer uygulama bölgesinde iki günde herhangi bir tahriş vs oluşursa o boya kullanılmamalı. Ayrıca bazı kişiler ‘p-fenilendiamin’ denilen ve boyalarda ortak bir bileşen olarak yer alan kimyasala alerjik olabilirler. O sebeple mutlaka etiketin okunması ve bu maddenin olup olmadığına bakılması gerekiyor. Saç boyaları için diğer bir tavsiye, her zaman ürün paketinden çıkan yönlendirmelere uymak, gözlerimizden uzak tutmak, eldiven giymek, belirtilenden uzun süre maruz kalmamak, suyla iyice durulamak, eğer ciltte herhangi bir tahriş varsa uygulama yapmamak, çok fazla fırçalayıp tahriş etmemek. Ayrıca her zaman olduğu gibi çocuklardan uzak tutmak ve eğer başka bir boya uygulaması yapılacak ise on dört gün beklemek olarak sıralanabilir” şeklinde konuşuyor.
Son dönemde çocuklar arasında oldukça popular olan yüz boyaları için de uyarılarda bulunan Doç. Dr. Eklioğlu, tıpkı saç boyaları gibi yüz boyalarının da aynı şekilde test edilmesini tavsiye ediyor, “Eğer kötü bir kokusu varsa kullanılmamalı, ‘gözlerin yakınına uygulanmamalı’ şeklindeki uyarılar mutlaka dikkate alınmalı. Kolun iç kısmına birkaç gün öncesinde uygulanarak yine minik bir alerji testi yapılması da yüze sürülmesinden önce önem taşıyor.”
Gözüne her sürmeyi çekme!
Türkiye’de sürme ve dünyada “Kohl, Kajal, Al-Kahal, Surma, Tiro, Tozali, Kwalli” gibi adları olan özellikle Afrika, Orta Doğu, Pakistan ve Hindistan gibi ülkelerden ülkemize ulaşan üründe çok çeşitli metal tuzları bulunduğunu belirten Doç. Dr. Eklioğlu, “Bu ürünlerin neredeyse yarısını ‘kurşun’ oluşturuyor. O yüzden bu ülkelerden temin edilen ‘sürme’lerin kullanımına son derece dikkat etmek gerek; bu hem çocuklar için hem de sağlığına önem veren herkes için geçerli” diye konuşuyor.
Göz için kullanılan çeşitli kozmetik ürünlerinin kullanımında olası bir yanma, batma hissinde ürünün derhal bırakılması gerektiğini hatırlatan Doç. Dr. Eklioğlu, “Eğer göz enfeksiyonu veya gözde bir iltihabi reaksiyon var ise bu ürünleri kullanmamalıyız. Her zaman elimizden ürüne bir bakteri geçebileceğini unutmamalı, uygulamadan önce ellerimizi yıkamalıyız. Kalıcı kirpik boyaları ve sürme gibi onaylanmamış renk katkı maddeleri içeren ürünlerden sakınmalı, kuruyan maskaraları asla sulandırmaya çalışmamalıyız. Bu durum üründe bakteri oluşumuna yol açarak göz enfeksiyonlarına kadar giden bir sürece sebep olabilir.”
Tırnak ürünleri açısından zararlı olan kimyasalları ise Doç. Dr. Eklioğlu şöyle açıklıyor, “Tırnak ürünlerinde zararlı olan kimyasallar, takma tırnak çıkarıcılardaki asetonitril, tırnak güçlendiricilerdeki formaldehit, takma tırnaklardaki akrilikler ve ojelerde bulunan toluen ve ftalatlar sayılabilir. Bunların alerjik potansiyellerini unutmamak ve çocuklardan uzak tutmak önemli.”
Her bitkisel ürüne güvenmeyin
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Evren Odyakmaz Demirsoy da bakımlı ve güzel görünme arzusunun her insanda var olan temel bir duygusu olduğunu belirtiyor. Bu duygunun etkisiyle kozmetik ürünler yüzlerce yıldır hayatımızın bir parçası olduğunu belirten Doç. Dr. Demirsoy şöyle konuşuyor, “Cilt üzerine uyguladığımız bu maddeler kısa dönemde kendimizi iyi hissetmemizi sağlasa da cildimize uygun olmayan ürünlerin kullanımı ya da yanlış yöntemlerle uygulanması cilt sağlığına karşı ciddi tehdit oluşturabilmektedir. Çünkü cildin hücreleri, yağ tabakası, asidik yapısı ve üzerinde gözümüzle göremediğimiz birçok mikroorganizma eşsiz bir denge içerisinde derimizin sağlığını korumaktadır. Cildin yapısına uygun olmayan temizleyiciler, uzun süre yüzümüzde kalan yağlı fondötenler ve bilinçsizce uygulanan maskeler bu dengeyi bozarak dermatit, siyah ya da beyaz nokta ve akne gibi deri hastalıklarının ortaya çıkmasına neden olabilirler.”
Kaynak:www.indyturk.com