Haberler
Kimya ve kadınlar
İlk kadın kimyagerimiz Remziye Hisar’dır. Hisar; kimyayı seçme nedenini bir röportajında ‘Fen derslerinde; kanunlarda olsun, buluşlarda olsun hep yabancı isimler görmek beni kahrediyordu. Fen alanında bir tek Türk ismi görememenin ezikliğini, bu dalda başarılı olursam giderebilirim sanıyordum’ cümleleriyle açıklamıştır.
02 Aralık 2015, Çarşamba
Yazımızın başında da söylediğimiz gibi hayatımızdaki kadın rolünü bu güne kadar hep baskılamaya çalışmışsak da kadınlar hayatımızın merkezindedir. Bu yazımızda kimya penceresinden kadınlara bakacağız.
“Kimyada bildiğiniz bir kadın kimdir?” diye sorduğumuzda ilk aklınıza gelen isim şüphesiz Marie Curie diğer bir ifade ile Madam Curie’dir. Madam Curie kimya bilimine adını altın harflerle yazdırmıştır ki, Madam Curie’nin 1911 yılında ikinci Nobel ödülünü kimya alanında alışının 100. yılı onuruna, 2011 yılı ‘Uluslararası Kimya Yılı’ ilan edilmiştir.
Kimya biliminde kadınlar da aktif olarak çalışmalarına karşın erkek baskınlığını ve kadınlara uygulanan ayrımcılığın izlerini Nobel kimya ödüllerinde de görmemiz mümkündür. Bu güne kadar 105 defa verilen Nobel Kimya ödüllerinin 4’ü kadınlara verilmiştir. Bunların ilki Marie Curie (1911), diğerleri Irène Joliot-Curie (1935), Dorothy Mary Crowfoot Hodgkin (1964) ve Ada E. Yonath (2009)[1]. Bu sonuç kimyada kadınların rolünün bir göstergesi değildir. Marie Curie radyoaktivitenin kurucusudur. Toryumun radyoaktif özelliğini bulmuş ve radyum elementini ayrıştırmıştır. Burada bir kaç cümle ile bahsettiğimiz bu çalışmalar bugün sağlık, enerji, bilişim gibi pek çok alandaki çalışmaların temelini oluşturmaktadır ve bir kadın bilim insanı tarafından gerçekleştirilmiştir. Bilime kendisini adayan bu fedakar kadın yine çalışmaları nedeniyle hayatını kaybetmiştir. Curie, 1934 yılında Fransa’nın Savoy kentinde kan kanserinden ölmüştür. Hastalığı, aşırı dozda radyasyona maruz kalmasına bağlanmıştır. Bu yüzden ona ‘bilim için ölen kadın’ denilmektedir.[2] Bir diğer Nobelli bilim kadını Irène Joliot-Curie’dir. Marie Sklodowska-Curie ve Pierre Curie’nin kızı ve Frédéric Joliot-Curie’nin karısıydı. Kocası ile ortak çalışmaları olan yapay radyoaktivite keşfi ile 1935’te Nobel Kimya Ödülü kazanmıştır. Bu ödül Curieleri en fazla Nobel kazanmış aile yapmıştır. Yine kadın kimyacı Dorothy Mary Crowfoot Hodgkin, protein kristallografisi bilim dalının kurucusudur. Biyomoleküllerin üç boyutlu yapılarını belirlemek için kullanılan X-Işını kristallografisi tekniğinin öncülüğünü yapmıştır. En önemli başarıları kolesterol, penisilin, B-12 vitamini ve insülin’in moleküler yapılarının keşfidir. B-12 vitamini üzerine çalışması ile 1964 Nobel Kimya Ödülü’ne layık görülmüştür.[4] Bu gün hayati derecede önemli olan bu moleküllerin yapılarının aydınlatılması sayesinde yeni ilaçlar geliştirilebilmektedir. Son olarak 2009 yılında Nobel ödünü kazanan kadın İsrailli Ada E. Yonath’dır. Yonath ribozomların yapısı ve işleyişi konusundaki çalışmaları dolayısıyla ödüle layık görülmüştür. Hücrenin protein ürettiği yer olan ribozomun ayrıntılı haritasının çıkarılması ve yeni antibiyotiklerin yolunu açan çalışmaları olmuştur.[5]
Nobel kazanmış kimyacı kadınlar dışında, kimya bilimine büyük hizmetleri bulunmuş başka kadınlar da mevcuttur: Jacqueline Barton, Ruth Benerito, Ruth Erica, Joan Berkowitz, Carolyn Bertozzi, Hazel Bishop, Stephanie Burns, Mary Letitia Caldwell, Emma Perry Carr, Uma Chowdhry, Pamela Clark, Mildred Cohn, Gerty Theresa Cori, Shirley O. Corriher, Erika Cremer, Marie Daly, Kathryn Hach Darrow, Cecile Hoover Edwards, Gertrude Belle Elion, Gladys L. A. Emerson, Mary Fieser, Edith Flanigen ve daha yüzlercesi... [6] Ruth Benerito pamuklu kumaşlar üzerine çalışmalar yaparak, ütü gerektirmeyen pamuklu kumaşın üretilmesine katkıda bulunmuştur. Rachel Lloyd, kimyada Ph.D unvanını kazanan ilk Amerikalı kadındır. Marie Daly de, 1947’de Ph.D unvanını alan ilk Afrikalı Amerikan kadın oldu. Böylece hem bilimde kadın hem de ırkçılıkla ilgili ön yargıların üstesinden gelmiştir. Ruth Erica Benesch, kocası Reinhold ile yaptığı çalışmalarda, hemoglobinin oksijeni vücutta nasıl serbest bıraktığını incelemiştir. Joan Berkowitz, hem bir kimyacı hem de çevresel danışmanıydı. Endüstriyel atık ve kirlilik problemlerini çözmek için çalışmalarda bulunmuştur. Burada ismini zikrettiğimiz kadın kimyacıların kimya bilimine büyük katkıları olmuştur.
Ülkemizde de adından söz ettirmiş kadın kimya bilim insanları mevcuttur. İlk kadın kimyagerimiz Remziye Hisar’dır. Hisar; kimyayı seçme nedenini bir röportajında ‘Fen derslerinde; kanunlarda olsun, buluşlarda olsun hep yabancı isimler görmek beni kahrediyordu. Fen alanında bir tek Türk ismi görememenin ezikliğini, bu dalda başarılı olursam giderebilirim sanıyordum’ cümleleriyle açıklamıştır. Hisar Sorbonda kimya eğitimi almıştır. Türkiye’ye dönüp, 1933 - 1936 yılları arasında İstanbul Üniversitesi’nde kimya ve fiziko kimya doçenti olarak görev yapmıştır. 1947 yılında İTÜ Makine ve Kimya doçentliği görevine başlayan Hisar, 1959 yılında profesör olduktan sonra 1973 yılında emekliye ayrılmıştır. Tipik bir Cumhuriyet kadını olan Remziye Hisar, dünyaca ünlü fizikçi Feza Gürsey ve Milletlerarası Psikoloji Cemiyeti’nin tek Türk üyesi psikiyatrist Deha Gürsey Hanım’ın annesidir. 1991 yılında Tübitak Hizmet Ödülü’nü almıştır.[7]
Nilgün OKAY’ın ‘Türkiye’de ve Dünya’da Mühendislik ve Fen Bilimleri Bölümlerindeki Kadın Akademisyenlerin Mevcut Durumuna Bakış’ başlıklı çalışmasında ‘Türkiye’de üniversitelerin lisans ve lisansüstü programlardaki kız öğrencilerin sayısı %45’lere ulaşmış durumdadır (ÖSYM, 2006); aynı artış Avrupa ve Amerika üniversitelerinde de görülmektedir (ETAN, 2000; NSF, 2004; WIS, 2005). Benzer tablo kadın öğretim üyesi sayısında da ortaya çıkmaktadır. Bir süredir Türkiye’nin Avrupa ülkeleri (özellikle EU-25 olarak tanımlanan 25 Avrupa üyesi ülke) arasında ve hatta dünyada oransal olarak en fazla öğretim üyesinin bulunduğu ülkelerden biri olduğu bilinmektedir. (Loder, 1999) Aynı çalışmada ayrıca üniversitelerimizde bulunan yaklaşık 82 bin öğretim elemanın %40’ının kadın olduğu vurgulanmıştır. Çalışmada Zengin-Arslan (2002)’nin Türkiye’deki üniversitelerin mühendislik bölümlerindeki kız öğrenciler için ortaya koyduğu cinsiyete dayalı dağılımda; en fazla kadın öğretim üyesinin kimya ile biyoloji, kimya, gıda ve çevre mühendisliği bölümlerinde olduğu görülmektedir. Ülkemizde kimya bölümlerinde doçentlerin %40’ı, yardımcı doçentlerin %46’sı, araştırma görevlilerinin %55’inin kadın olduğu saptanmıştır.[8] Anlaşılacağı üzere kimyada kadın etkisi her geçen gün daha da artmaktadır.
Kimya yalnızca erkekler sayesinde bu günlere gelmemiş, her alanda olduğu gibi kadınların da destekleriyle bu günlere gelmiştir. Bilimin verdiği özgürlükle kimya bilimine hizmet etmiş tüm kadın kimyacılarımızın saygı ile anarken, günümüz kadın kimyacılarımızın ve tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutlarız.
KAYNAKLAR
[1] Women Nobel Laureates, Nobel Foundation Nobelprize.org/ödül kazanan kadınlar listesi, Erişim tarihi:06.03.2012 (İngilizce)
[2] Marie Curie, http://tr.wikipedia.org/wiki/Marie_Curie, Erişim tarihi:06.03.2012 (Türkçe)
[3] Irène Joliot-Curie, http://tr.wikipedia.org/wiki/Ir%C3%A8ne_Joliot-Curie, Erişim tarihi: 06.03.2012 (Türkçe)
[4] Dorothy Mary Crowfoot Hodgkin, http://tr.wikipedia.org/wiki/Dorothy_Crowfoot_Hodgkin, Erişim tarihi: 06.03.2012 (Türkçe).
[5] Ada E. Yonath, http://www.nobelprize.org/nobel_prizes/chemistry/laureates/2009/yonath.html, Erişim tarihi: 06.03.2012 (İngilizce)
[6] Woman in Chemistry, http://chemistry.about.com/od/womeninchemistry/a/womenchemistry.htm, Erişim tarihi: 06.03.2012 (İngilizce)
[7] Remziye Hisar, http://tr.wikipedia.org/wiki/Remziye_Hisar, Erişim tarihi: 06.03.2012 (Türkçe)
[8] Nilgün Okay, Türkiye’de ve Dünya’da Mühendislik ve Fen Bilimleri Bölümlerindeki Kadın Akademisyenlerin Mevcut Durumuna Bakış, İTÜ Maden Fakültesi, Jeoloji Müh. Bölümü, Cumhuriyet BilimTeknik, 289: 3 (2007),
http://www.kaum.itu.edu.tr/dosyalar/2883KadinCBT_NOkay.pdf, Erişim tarihi: 06.03.2012 (İngilizce)