Haberler
DAPHNE VE APOLLON
Uzun zaman oldu Yunan Mitolojisine değinmeyeli. Ülke gündemimizden düşmeyen kadın cinayetlerini de düşününce aklıma APOLLON ve DAPHNE’nin efsanevi hikâyesi geldi…
Ah DAPHNE’cik, tüm ölümlülerin ve ölümsüzlerin güzelliği karşısında hayran oldukları güzel peri!!
APOLLON’un hayat hikayesinin tamamı şöyle dursun biz DAPHNE ile karşılaşıp aşık olduğu bölümden başlayalım. Zira Yunan Tanrı/Tanrıçaları ve aile ilişkileri ziyadesiyle karışık…
Efendim efsane şöyle der; DAPHNE deniz tanrısı PENEUS’un kızı ve bir su perisidir. Güzelliği ile herkesi kıskandıran bu kız, kalbini bir Tanrıya kaptırmamak için kendi kendine söz vermiştir. Çünkü bilirdi Tanrılarla aşk yaşayan kadınların sonunu…
Günlerini yemyeşil ormanlarda, derelerin, pınarların, denizlerin kenarlarında geçirirmiş. ZEUS’un oğlu, Güneş Tanrısı APOLLON, dört tanrısal atın çektiği altın arabasıyla gökyüzünde gezerken bizim su perisi DAPHNE’yi görmüş.
Tanrıçaları bile kıskandıracak bu güzeli izlemeye başlamış. Fakat onları izleyen biri daha varmış; APOLLON’un daha önce küçümseyip, dalga geçtiği ve bunu kendini yediremeyip intikam için ant içen Aşk Tanrısı EROS…
EROS intikam zamanının geldiğini görünce incelikle hazırladığı planını yürürlüğe koymuş. Sadece tanrıların gördüğü nefret okunu DAPHNE’nin kalbine saplayıvermiş. DAPNE’nin kalbini sonsuza dek aşka kapatmış. Aşk okunu ise APOLLON’a saplamış. Böylelikle APOLLON’un kendini beğenmiş ve aşağılayıcı sözlerinden dolayı intikamını almış olmuş.
APOLLON DAPNE’ye deliler gibi aşık olmuş. Ona sahip olmak, eşi yapmak isteğini söylese de, DAPHNE’nin ailesi teklifi kabul etmesi için ısrar etse de DAPHNE’yi hiç kimse razı edememiş.
APOLLON her gün gizli gizli DAPHNE’yi izlemekten kendini alamıyormuş. Ne savaşlardaki başarısı ne okçuluktaki hüneri ne de tanrısal ezgilerle çaldığı liri onu artık tatmin etmiyormuş.
Günler geçtikçe bu güzelliği izlemek yetmez olmuş. Bir gün kendi kendine cesaret vermiş “çıkayım karşısına aşkımı gözlerine bakarak anlatayım, sahip olmak istediğimi söyleyeyim” demiş. Aniden karşısında Tanrı APOLLON’u gören DAPHNE çok korkmuş ve kaçmaya başlamış. APOLLON da hem peşinden koşuyor hem de “Dur güzel peri, ben APOLLON Güneşin, Işığın ve Müziğin Tanrısı. Yeryüzünde tüm kadınlar bana aşık iken ben yalnız seni seviyorum. Senin düşmanın değilim!” diye haykırıyormuş. Fakat DAPHNE bu aşk sözlerinden sonra daha da korkmuş ve ciğerleri yırtılırcasına koşmaya devam etmiş.
Kaçarken APOLLON’un tanrısal nefesini DAPHNE saçlarında hissetmeye başlamış, narin bacakları artık onu taşıyamayacak kadar güçsüzleşmiş. Bir an durmuş, ayakları ile toprağı kazıp "Ey Toprak Ana beni ört, beni koru, beni sakla" diye feryat etmiş.
Toprak Ana bu isteği geri çevirmemiş, güzel narin vücudunu kahverengi kabuklar sarmaya, ayakları toprağa gömülmeye, narin kolları uzamaya, saçları yeşererek yaprak olmaya başlamış.
DAPHNE oracıkta Defne Ağacına dönüşmüş. Genç ve güçlü APOLLON ne yapacağını bilememiş. Üzüntüsünden gözyaşlarına boğulmuş. Defne ağacına sarılıp kokusunu doyasıya içine çekmiş. Sonra ağaca şöyle seslenmiş:
“Ey güzeller güzeli ben seni çok sevdim fakat sen beni istemedin. Seni karım yapacaktım. Madem karım olmadın sen artık benim onur ağacım olacaksın. Ben ve tüm kahramanlar senin saçlarının kokusunu taşıyan yapraklarınla kendimizi süsleyeceğiz. Yaprakların yaz, kış yeşil kalacak ve senin yapraklarınla kendime taç yapacağım.” (İşte o zamandan beri mitolojide şiir ve zaferler defne dalı ile ödüllendirilir.)
DAPHNE bu sözler karşısında dallarını APOLLON’un önünde saygıyla eğerek teşekkür etmiş. Bu efsanenin geçtiği yer HATAY’ın HARBİYE ilçesi olduğu rivayet edilir ve orada doğayı süsleyen defne ağaçlarının hüzünlü öyküsünün bu olay, ağaçların arasından coşkuyla akan şelaleler için de APOLLON’un gözyaşları olduğuna inanılır…
Tanrı da olsa insan da olsa sanırım aşkın ardına saklanıp, tutkunun esri olup sahip olma duygusu mağdurlar yaratmış ve maalesef halen yaratmaya da devam etmekte.
Yolunuz umut, yoldaşınız sevgi olsun…
Dilek YAKA