Haberler
125 YILLIK SIRLAR
Büyük kizini, kirk günlük ikizlerini ve lohusa esi Ayse’yi yataginda birakip gitti. Tekirdag’in Dedecik köyünden Deniz Süvari Yarbayi Ali Bey. Deniz sevdasi ile Heybeliada okulundan engin denizlere açiliyor ve binlerce kilometre uzakta üniformasi ile çok sevdigi denizlerde 580 arkadasi ile birlikte hayatini kaybediyor.
02 Aralık 2015, Çarşamba
Doç. Dr. Kadir Demircan
Ertuğrul gemisi 14 Temmuz 1889’da Albay Osman Paşa komutasında, 54’ü subay, 553’ü er olmak üzere toplam 607 mürettebatıyla İstanbul’dan demir aldı. Sırasıyla İstanbul, Marmaris, Süveyş, Port-Sait, Cidde ve Aden’e uğrandı ve 20 Ekim’de Bombay’a varıldı. Bombay’dan ayrılan gemi, Kasım’da Seylan’ın (Sri Lanka) başkenti Kolombo’ya ve Singapur’a ulaştı. 4 ay kadar Singapur’da beklemek mecburiyeti hâsıl oldu. Mart 1890’da Singapur’dan hareket eden Ertuğrul Saygon’a uğradı, Nisan’da Hong Kong’a vardı. Mayıs’ta Nagasaki’ye ve 7 Haziran’da son durağı olan Yokohama’ya ulaştı. Japonya’ya 6 ayda ulaşması plânlanan gemi Yokohama’ya ancak, 11 ayda varabilmişti.
Ertuğrul Süvarisi Yarbay Ali Bey İstanbul’daki eşi Ayşe Hanım’a uğradığı her limandan aksatmadan mektup yollar. 2007 yılında Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in kızı Can Yücel’in kardeşi Canan Yücel Eronat “Ertuğrul Süvarisi Ali Bey’den Ayşe Hanım’a Mektuplar” isimli kitabında bu mektupları toplar. 32 adet mektup günümüze ulaşır. Aşkla kaleme alınarak, aksatılmadan yollanmış 104 sayfa tutan mektuplar, bu tarihi seferin hikâyesinin yanı sıra, bir dönemi ve insan ilişkilerini de anlatıyor. İsterseniz mektupların izinden giderek bu yolculuğa hep birlikte çıkalım.
18 Temmuz 1305
Ali Beyden gelen ilk mektup 18 Temmuz 1305 tarihlidir, yani 1889. Osmanlı Devleti Rumi takvim kullanıyordu. Rumi takvime 584 yıl ilave ettiğimizde miladi yılı elde ediyoruz. Rumî yılbaşı olarak 1 Mart günü kabul edilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilen 26 Aralık 1925 tarihli Rumi Takvim kaldırılmış ve 1 Ocak 1926 tarihinden itibaren Miladi Takvim’e geçilmiştir.
Mektuplar “İsmetli, Hakikatli, Feragatli, Sadakatli Kadınım, Sultanım, Efendim Hazretleri” hitabıyla başlıyorlar. İlk mektuptan anladığımız kadarı ile Haliç’ten uğurlanan gemi 4 gün sonra Mısır’a ulaşmıştır. “Lehülhamd Port Said’e salimen muvasalat olunduysa da Port Said’den hareketimizin ikinci günü kanal dahilinde kılavuz vasıtası ile hareket olunmakta iken Timsah gölüne vardığımızda gemi suyu suyuna buldu… Bu tafsilatı yazmaktan maksadım İstanbul’da birtakım eksik ziyade sözler iştip merak etmiyesiniz efendim. Süvari-yi Ertuğrul, Ali.”. Port Said, Mısır’ın başlıca liman kentlerinden olan Port Said, Bur Said Bur Sa’id), Kuzey Akdeniz kıyısında ve Süveyş Kanalı yakınlarında bir kenttir. 1861 yılında tarihinde tahta geçen Abdulaziz zamanında yapılan geminin Süveyş kanalında küçük kazalar atlattığı ve tamirden geçtiği anlaşılıyor. Halk ve basın ise geminin eski olduğu için Caponya’ya varamayacağını düşünülüyordu. 29 Ağustos’ta Ali Bey Ayşe hanımdan bir mektup alır. Ayşe hanım endişelerini aktarır geminin durumunu sorar. 6 Eylül 1889 tarihli mektupta Ali Bey uzun uzun yazar. Geminin hala tamirde olduğu anlaşılmaktadır. “Meraklı Hakikatli Hanımcığım. Dökme pirinç İskenderiye’den geldi. Yalnız, kazanlar, kimse işitmesin biraz akıyor”.
3 Kasım 1889
“Cenab-ı Bari’nin inayetiyle Singapur limanına vardık”. 4 ayda Japonya’ya varması planlanan gemi henüz yolu yarılamamıştır. Ali Bey Singapurdan çok etkilenmiştir. “Buraların gemileri acayip. Denizlerine göre yapılmış. Bizim geminin iki veya üç misli cesametinde olup bizimkinin ekmekçi sepeti gibi hertarafı gıcırdıyor. Zannederim mutlak cennet buralara yakın diyeceğim amma hararet zihnimi bozuyor”. Tropikal Singapur’un teknolojik gelişmeleri ve yeşilliğine bayılan Ali Bey, nemli ve her zaman 30-35 derece olan Muson bölgesi havasından rahatsız olmuş gibidir. 10 Aralık tarihli mektupta Ali Bey’in ailesini özlediği görülmektedir. “Çok göreceğim geldi. Adeta hertaraf şeffaf sizleri göremiyorum gibi geliyor. Eller etekler ve gözler öperek selam, selam, selam, selam, selam, selam ve alababiha bittamam”. 25 Aralık’ta ise uzun süre Singapurda kalacaklarını bildiriyor Ali Bey. Muson yağmurlarının geçmesini bekliyorlar. Bu bekleyiş 4 ay sürecektir. “Japonya’da çok durulacak mı diye sual olunmuş. Bizler hala Singapurda’yız. Şimdiki halde havaların şiddetini burada geçiriyoruz. Ama hava deyip de sakın öyle kış anlaşılmasın. Bol bol yağmur. Bildiğimiz sicim gibi değil. Adeta kalın halat gibi. Bizler ise din iman bir mintan”.Aralık Kuzey Yarımkürede kış olmasına rağmen Güney yarımkürede ve ekvatordaki Singapurda daimi yazdır.
21 Mart 1890
Ertuğrul Fırkateyni Singapur’dan ayrılmış ve Vietnama doğru yola çıkmıştır. Günümüzde 7 milyon nüfüsu ve Asya’nın cenneti diye bilinen eski adıyla Saygon (Ho Chi Minh) kentine ulaşırlar. Ali Bey buralar cennet gibi derken sanki Saigon’u hissetmiş gibidir. Gerisini mektuptan takip edelim: “Sinagapur’dan hareketle Honk Kong tarikiyle yola devam olunduysa da 6 aydan beri esmekte olan şimal rüzgarları ile denizlere karşı 800 mil katolunabildi. Seyir mümkün olmadığından sol tarafımızda bulunan ve Fransız müstemlekatı olan Saygon nam mahalle muvasalat olunup burada kömürümüzü alıp ve havanın şiddetini geçirip yine Hong Kong tarikiyle hareket olunacağı azr olunur”. Haziran başlarında gemi Hong Kong ve Nagoya limalarına uğrayarak son hedefi Yokohama limanına demir atar.
5 Haziran 1890
Heyet Japonya İmparatoru tarafından kabul edilmiş, Abdulhamit Han’ın gönderdiği hediye ve nişanlar takdim edilmiştir. Japon İmparatoru’da Gemi komutanı Osman Paşa ve Osmanlı Sultanı’na iletilmek üzere hediye ve nişanlar takdim etmiştir. “Bu defa dahi kumandanımız Paşa hazretleri tarafından tarafı şahaneden hami oldukları nişan imtiyaz ve vesai emanetler Japonya İmparatoruna takdim buyurdular. O gece onurumuza sofralarına kabul buyurdular. İşimiz biterse de havalar müsaadesi şart olduğu”. Ali Bey Japonyadaki muson yağmurlarına dikkat çekmektedir. Haziran-Ağustos ayları Japonya’da tayfun mevsimi olup hayatı olumsuz etkilemektedir. 22 Haziran tarihli mektupta ise Ali Bey, Japonya ve Amerika’daki posta telgraf hizmetlerinin hızından etkilendiğini anlatıyor. “Velakin şimdi Singapur misüllü Yokohama’dayız. Ama kıyam zamanımız belli değil. Bu mektubu Amarika tarikiyle gönderiyorum ki hem frenklerde olan gayreti hem vapurlardaki sürati anlamalı. Bizim mektubu götüren vapur 12 günde Amerika’ya varacak”.
Tokyo’dan Hareket ve Dönüş Yolu
14 Haziran 1890 günü İstanbul’dan Ertuğrul’a talimat verilmiş ve 15 Haziran’da Tokyo’dan ayrılmaları istenmişti. Dönüş yolu için bazı talimatlar; Hiçbir limanda bir aydan fazla kalınmaması, uygun rüzgâr beklenerek kömür tasarrufuna gidilmesi, ve dönüş masrafı için 5.000 lira gönderilecek ise de, başka ilave para istenmemesi. Japonya’da Kolera salgını vardı ve gemi karantina altındaydı. Gemide 13 kişi koleradan hayatını kaybeder. Yaklaşık bir ay içinde kömür, gıda ve su ihtiyaçları ancak 12 Eylül 1890 günü tamamlanabilmişti. 15 Eylül 1890 günü Yokohama’dan hareket edileceğini İstanbul’a bildirildi. Bir Japon savaş gemisi, Ertuğrul’a limanın dışında da bir saatlik bir mesafeye kadar refakat etti. Son veda merasimi de bu gemiyle yapıldı.
Kaza
Ertuğrul mürettebatı, Japonya’da üstlendikleri özel görevleri yerine getirmişti.Yokohama’dan, çok uzaktaki vatana doğru15 Eylül 1890’da yola koyuldular. Ali Bey Ayşe’sine kavuşacağı için mutluydu. Herkesin bir bekleyen Ayşe’si vardı. 15 ay gibi çok uzun bir zaman geçmişti. Komutan Osman Paşa’nın gemi Singapur’dayken bir oğlu dünyaya gelmişti.
“Yol ver serdümen yol ver
Gece gündüz seyredelim
Bu havaya rabbim yol ver
Vatanımıza dönelim.”
580 kişi, Japonya’nın Wakayama ilinin Kuşimoto kentinin Oşima (Büyük Ada) köyü açıklarında okyanusun derinliğinde yatıyorlar. Türk-Japon dostluğunun temelini attılar. Ayşe’nin yazdıkları mektuplar şimdi Kuşimoto açıklarında okyanusun derinliklerinde…
KUTU
Kazanın tanıklarından biri Bartınlı Ahmet Erkiş’tir. Ertuğrul’un Tokyo günlerini ve son dakikalarını Büyükelçi Hüsrev Gerede’nin, 1956 yılında yazdığı “Ertuğrul Şehitlerimiz ve Muhteşem Anıtları” adlı kitabında bu denizciyle daha evvel bir gazetecinin yaptığı söyleşiyi şöyle aktarıyor:
“... Birçok Çin ve Japon limanlarına uğrayarak 7 Haziran 1890 günü Yokohama Limanı’na vardık. Direklerimize vatanımızın renklerini, bayraklarını çektik. 101 pare top attık. Japonlar cevap verdiler. Limanda Rus, İngiliz ve başka ecnebî gemileri de vardı. Onları da bayrakla ve ayrı ayrı 21 pare top atarak selamladık. Onlar da karşılık verdiler. Böylece güzel bayrağımız bütün gün dalgalandı. Japon denizcileri gemimize ziyarete geldiler; biz de ziyaretlerini iade ettik. Nihayet karaya çıkmaya izin verildi.
Ben o zaman 25 yaşındaydım. Memleketi gezdim, birçok defalar Tokyo şehrine gittim. İki şeyi unutamam: Bunlardan birincisi Japon konukseverliğidir. Bize samimî dostlukla, çok ince bir nezaketle muamele ettiler. Satın aldığımız şeylerin parasını bile verdirmediler. İkincisi de puspus arabaları... Ömrümde böyle şey görmemiştim...
Biz oradayken gemimizde salgın hastalık çıktı. 13 vatandaşımız hakkın rahmetine kavuştu. Hepimizi karaya çıkardılar, çadırlar kurarak karantina altına aldılar. Gemiyi halatlarına varıncaya kadar dezenfekte ettiler. Fakat hastalığın önüne geçilemiyordu... Nihayet dönüşe karar verilmişti...
... Japonlar, ‘Gitmeyiniz. Hava fenadır. Batarsınız!..’ diye nasihat ediyorlardı. Fakat biz ne olursa olsun dönmeye karar vermiştik. 15 Eylül 1890 tarihinde hareket ettik.
Dördüncü gün dehşetli bir fırtına koptu. Kara görünmüyor. Denizin üstünde bizden başka gemi yok. Saman çöpü gibi sallanıyoruz. Dağ gibi müthiş bir dalga gemimizin üzerine çöktü... Arkadan başkaları geldi. Mürettebatta kargaşalık... Gemi su almaya başladı. Arkadaşlar halatlara tırmanmaya başladılar. Fakat dev dalgalar direkleri aşıyordu. Bu sırada korkunç bir çatırtı duyuldu... Gemi bir kayaya çarpmıştı. Denize düştüm. Bir tahta parçasına sarıldım. Dalga beni dibe sürükledi. Boğulmak üzereyken nasıl olduğunu anlamadan kendimi bir kayanın üstünde buldum. Kurtulmuştum...
Çıldırmış denizin ortasında aynı kaya üzerinde yanımda birkaç arkadaşım daha vardı. Sevinçten hep beraber hüngür hüngür ağlıyorduk... Yakında bir deniz feneri gözümüze ilişti. Kendini kurtarabilen öbür arkadaşların sığındığı bu fener civarına bin bir tehlike ve zorlukla canlarımızı atabilmiştik. 70 kişi kadardık bu adacıkta... Çıplak, aç, bir damla içecek suya muhtaç... Ümidimizi kesmedik. Nihayet bir gemi gördük... Bir Alman savaş gemisiymiş, yanaştı. Bizi aldı ve hastahanesi olan bir limana götürdü. 70 gün kadar orada tedavi gördük.
İzzettin ve Talia vapurlarımızın karşıladığı iki Japon savaş gemisiyle de dört ay kadar süren bir yolculuktan sonra İstanbul’a geldik. Madalya verdiler ve terhis ettiler.”
KUTU
15 Ocak 2008
Tufan Turanlı başkanlığında Türk ve Japon araştırmacılardan oluşan ekip Ertuğrul batığına daldılar. Türk ve Japon medyası tarafından gün be gün takip edilen ve büyük ilgi uyandıran bu dalışlar hem kitaplaştırıldı hem de belgeseli çekildi. www.ertugrul.jp/pages/arastirma-ekibi-the-team/tufan-turanli.php adresinden günlükler okunabilir. İlk dalış öncesi paylaşılan günlükten bir bölüm; “Ertuğrul’un battığı kayalıklara gelmiştik. Dalgalar kayalıklara çarpıp köpükleri kabardıkça kaza gözümde canlandı. Güvertede Osman Paşa’yı geminin ana direğine tutunurken bir anda kayalıklara çarpan geminin paramparça oluşunu düşündüm. Çok basit bir tanımı vardı duydularımın. Hüzün. Hele ki tekneden bakınca sağ tarafta kurtulan denizcilerin zorlukla tırmandığı kayalıkların tepesindeki Kaşinozaki Feneri’ni hemen solda da şehitlikteki anıt mezarı görünce Ertuğrul’un denizcileri bizi izliyorlar ve minnetlerini gönderiyorlarmış gibi hissettim ve hüzün duyguma bir parça da gurur eklendi.
http://www.ertugrul.jp/pages/posts/ertugrul-exhibition-in-osaka-maritime-museum75.php
KUTU MÜRETTEBAT
Kafile Komutanı: Mirliva Cibalili Osman Ahmed Paşa
Çarkçıbaşı: Makine Miralayı Hemşinli İbrahim Mehmed Bey
Gemi Süvarisi Güverte Kaymakam - Tekirdağlı Yarbay Ali Mehmed Bey
Baş Tabib
Miralay Eyüblü Hüseyin Hüsnü Hüseyin Bey
Süvari Muavini Güverte Kaymakam - Tekirdağlı Ahmed Cemil Alâattin Bey
İkinci Kaptan
Güverte Binbaşı Yeniçeşmeli Nuri Hüseyin Bey
Üçüncü Kaptan
Güverte Binbaşı Fenerli Mehmed Yakup Bey
Dördüncü Kaptan
Güverte Binbaşı Tekirdağlı Ömer Mehmed Bey
İkinci Çarkçı
Makine Binbaşı Kasımpaşalı Hacı Ahmed Hasan Bey
Tabib Sağkolağası
Beyoğlulu Yasef Jak Efendi
Seyir Subayı Güverte Solkolağası
Beşiktaşlı Hafız Tahsin Mehmed Kaptan
Torpido Muallimi Güverte Solkolağası
Kadıköylü Reşat Emin Kaptan
Beşinci Kaptan
Güverte Solkolağası Asitaneli Tevfik Mehmed Kaptan
Dördüncü Çarkçı
Makine Solkolağası Eyüplü Şevki Bekir Efendi
Baş Katip
Kalyon Katibi Kasımpaşalı Cemal Ethem Efendi
Topçu Subayı Güverte
Yüzbaşı Yanyalı Celâl Fevzi Efendi
1. Bölük Subayı Güverte
Yüzbaşı Kasımpaşalı Hamdi Mehmed Efendi
2. Bölük Subayı Güverte - Yüzbaşı Davudpaşalı Hulusi Nuri Efendi
3. Bölük Subayı Güverte - Yüzbaşı Yeniçeşmeli Mehmed Nuri Ali Efendi
4. Bölük Subayı Güverte - Yüzbaşı Asitaneli Ömer Lütfı Bekir Efendi
5. Bölük Subayı Güverte - Yüzbaşı Kasımpaşalı Mehmed Ömer İzzet Efendi
Makine Vardiya Subayı - Çarkçı Yüzbaşı Asitaneli Mehmed Cemal Salih Efendi
Makine Vardiya Subayı - Çarkçı Yüzbaşı Tophaneli Mehmet Sait Abdullah Efendi
Makine Vardiya Subayı - Çarkçı Yüzbaşı Eyüplü Arif Salih Efendi
Mektuplardaki tarihler Rumi takvime göre olduğundan gerçek günlerde kaymalar olacağından bunun dikkate alınması gerekmektedir. Örneğin 18 Temmuz 1305, tam olarak 18 Temmuz 1889 olmayabilir. http://www.ensonhaber.com/hicri-takvim-ve-hesaplamaları-2011-11-18.html
Türk Japon Tarihinde Önemli Olaylar
1887 Japon Heyetin Osmanlı Padişahına ziyaretleri
1889 Ertuğrul gemisinin Japonya’ya gönderilmesi
1904 Rus Japon Savaşında Japonya’ya yardım edilmesi
1972 Boğaziçi Köprüsünün Yapılışı
1984 İran Irak Savaşında 215 Japon’un kurtarılması
1995 Kobe Depremi / 1999 Sakarya Depremi / 2011 Van Depremi
Doç. Dr. Kadir Demircan