Biyoloji
SİVİLCELERİNİZİN ÇIKMASI, SAÇ KÖKLERİNİZE BAĞLI OLABİLİR!
Şimdiyse sivilce üzerine yapılan ilk genetik çalışma, bu konuda yeni bir umut olabilir. Araştırmacılar, sivilceye yönelik daha önce hiç olmadığı kadar fazla gen işaretleyicisi ortaya çıkararak, muhtemel tedavilere kapı aralamışlar.
Bulgular; sivilceye olan yatkınlığın genetik olabileceği fikrini desteklemekle kalmıyor, ayrıca beklenmedik bir suçluyu da ortaya çıkarıyor. Görünüşe göre bazı insanlardaki saç köklerinin genetiği, sivilcelerin patlak vermesine yol açıyor olabilir.
King’s College London Üniversitesi’nde iltihaplı hastalık araştırmacısı olan Jonathan Barker, şöyle söylüyor; “Sivilcenin tedavi yönteminde, son 20-30 yılda çok az ilerleme oldu. Şimdiki ana tedavinin de, birkaç tane önemli yan etkisi var. Bu genetik yaklaşımları sivilceye uygulamak, daha önce hiç yapılmayan bir şeydi ve bu önemli bir adım. Bir durumun genetik temeli hakkında bilgi edindiğinizde, çok daha etkili tedaviler geliştirebilirsiniz.”
Barker ve takımı, içlerinde şiddetli sivilcesi olan 5.602 kişinin de yer aldığı yaklaşık 27.000 insanın genomunu karşılaştırmış. Bu genom çapında ilişkilendirme çalışması, araştırmacılara büyük bir hazine sunmuş; araştırmacılar, şiddetli sivilceyle ilişkilendirilmiş 15 genom bölgesi belirlemişler ve bunların 12 tanesi, daha önce hiç sivilceyle ilişkilendirilmemiş. Ayrıca tuhaf biçimde; bu bölgelerin pek çoğu, insanlardaki saç köküyle de ilişkilendirilmiş.
King’s College London Üniversitesi’nde genom bilgisi alanında araştırmacı olan, çalışmanın kıdemli yazarı Michael Simpson şöyle söylüyor; “Pek çok gen çeşidinin, saç kökünün yapısı ve işlevini etkiliyor benzemesi şaşırtıcıydı. Bu genetik çeşitliliğin, bu saç köklerinin şeklini etkilemesi ve onları; sivilcenin bir özelliği olan bakteri ve iltihaba karşı daha yatkın hale getirmesi muhtemel.”
Diğer bir ifadeyle yazarlar; bakteri ve yağları daha kolay şekilde yakalayan bazı saç köklerinin olabileceğini ve bu köklerin, sivilce artışlarının daha sık ve daha şiddetli gerçekleşmesine sebep olabileceğini düşünüyorlar.
Yazarların çalışmada belirttiğine göre; gelecekte yapılacak araştırmalarla belirlenebilecek olan bir sürü gen bölgesi var gibi görünüyor ancak mevcut çalışma, ileri doğru atılmış müthiş bir adım niteliği taşıyor.
Simpson şöyle ekliyor; “Birkaç tane genetik değişken, ilginç mekanizmalara işaret ediyor ve bunlar, hastalara gerçekten yardımı dokunabilecek yeni ilaç veya tedaviler için çok iyi hedefler olabilir.” Sivilce tedavisi konusunda yeni hedeflere de çok ihtiyaç var. Bugün, şiddetli sivilceye yönelik en iyi tedavilerden biri olan (ve genelde Accutane markasıyla bilinen) “İsotretinoin”, cildimizin ürettiği yağ miktarını azaltarak çalışıyor. Ancak bu ilaç bazı insanlara yardımcı olabilse de, her sivilce tipinde işe yaramıyor. Ayrıca yorgunluk, baş dönmesi, kuru ve pullu cilt, eklem ağrısı ve hatta doğum kusurları gibi bazı yan etkiler getirebiliyor.
Bu tedavi genelde, sivilceden muzdarip olan insanlar diğer tedavilere bir sürü para harcadıktan sonra son çare olarak tercih ediliyor. Diğer tedaviler ise genelde pek tahammül edilmeyen, etkisiz ve epey masraflı olan topikal kremler, losyonlar ve hormon hapları oluyor.
Bundan sonra insanların elinde pek fazla şey olmuyor ve pek çok insan, artık ne yapacağını şaşırıyor. Ayrıca eğer bu durum yıllarca durmadan devam ederse, şiddetli sivilcesi olan insanların yüzde 20’sine kadarında ciddi yara izleri bırakabiliyor.
Barker son olarak; “Sivilcesi olan insanlar için, daha fazla tedavinin mevcut olması çok önemli. İnsanları daha erken ve daha etkili şekilde tedavi etmeliyiz ki, bu durum gelip gittikten sonra bile süren yara izleri olmasın” açıklamasını yapıyor.
Kaynak: Nature Communications / popsci