Osman Eren
Pestisitler
Gıda en temel ihtiyacımızdır. Hâl böyle olunca gıda güvenliği de kaçınılmaz olarak önem kazanmaktadır. Nüfus artışı sonucu daha fazla gıda gerekmektedir, bunun için de verim artışı olmalı ve gıda kayıpları minimuma indirilmelidir. Pestisit; mevzuatımıza göre zirai mücadele uygulamalarında kullanılan her türlü kimyasal madde olarak tanımlanıyor, tarımsal üretimi ve verimi arttırmak için kullanılan büyük girdilerden biridir ve pestisitler bitkileri çeşitli zararlılarından korumak bir diğer ifade ile ürün kaybını minimuma indirmek için kullanılır.
Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler de ürün kayıpları %10-30 arası değişirken eskiden bu oran % 40-75 arasında değişmekteydi. Kayıpların çok önemli bir kısmı ise hasat sonrası depolamada, özellikle haşerelerce yapılmaktadır. Dünya genelinde yaklaşık olarak pestisitlerin %70’i gelişmiş ülkelerde, %30’u ise gelişmekte olan ülkeler de kullanılmaktadır. Pestisitin kullanım zamanı ve miktarı ise ürüne, pestisit türüne göre değişmektedir. Kimi pestisitler hasattan önce kimisi hasattan sonra uygulanmaktadır. Gıda tüketiminin güvenli olması için pestisitin parçalanması gerekir ve bu da belirli bir süre beklemeyi gerektirir. Eğer meyve ve sebzelere pestisit uygulanır, bekleme periyodundan önce hasat edilir ve tüketilirse bu insan sağlığı için son derece tehlikeli olur. Çünkü gıda muhtemelen yüksek düzeyde pestisit kalıntısı içerecektir ve bunun sonucunda; kanser, nörolojik rahatsızlıklar, karaciğer problemleri görülebilecektir.
Yapılan bir çalışmada pestisitlerin yavru sıçanlar üzerine etkileri incelendiğinde, canlı sperm sayısının azalması, kısırlık problemleri, kolesterol seviyesinin artması ve benzer metabolik ve genetik bozukluklar görülmüş ve yüksek ölüm oranları meydana gelmiştir. Ki bu insan içinde benzer sonuçlar doğurabilir. Bir diğer ifade ile günümüz de kısırlık probleminin sebeplerinden biri de pestisitler olabilir. Burada şunu ifade edelim, deney hayvanları ile insan sonuçları her zaman paralel değildir; çünkü metabolik yollarımız ve hızlarımız farklıdır. Sadece hayvanlarda görülen bir durumun insan içinde görülme ihtimalinin mevcut olduğunu hatırlatmak istiyoruz.
Pestisitler temelde ürünlere zarar veren bitkiler ve hayvanlar için tasarlansa da insanlara da zarar verebilir. Bu durumda pestisitlerin mutlak suretle uzaklaştırılmaları gerekir. Pestisitlerin kullanım miktarı, kullanma zamanı gibi hususlar bilimsel çalışmaları referans alarak mevzuatta belirtilse de dünya genelinde buna ne kadar uyulduğu tartışmalıdır. Pestisitlerin insan sağlığı üzerindeki zararlı etkileri yüzünden kullanımının kontrol edilmesi aslında bireysel uğraşların çok ötesinde, kamusal tedbir ve denetimleri gerektirir. Pestisitlerin gıda maddelerinde lokalizasyonu, gıda maddesinin türü, hasat zamanı, kullanılan pestisitin türü, molekül yapısı gibi faktörler etkilidir. Ratlarda yapılan çalışmalara göre pestisitlerin dağılma ve taşınma hızı, pestisitin türü ve çevresel şartlarla yakından alakalıdır. Yani bazı pestisitler ve kalıntıları (parçalanma ürünleri) yavaş yavaş dağılırken bazıları da hızlı şekilde diffüze olurlar.
Pestisitlerin yarı ömürleri yani parçalanmaları da yine çeşitli faktörlere bağlı olarak değişir. Yarı ömür, pestisit miktarının yarısının parçalanması olarak tanımlanabilir ve bu süre saatlerden yıllara kadar değişkenlik gösterebilir. Bu süreyi etkileyen faktörleri; pestisitin türü, uygulanma miktarı, uygulandığı tür ve diğer birçok çevresel şart belirler. Pestisitler; fotoliz (ışıkla parçalanma), hidroliz (su ile parçalanma), oksidasyon (oksijenle parçalanma-yanma) ve redüksiyon (indirgenme) ile parçalanabilirken ayrıca bu parçalanma hızı organizmanın vücut sıcaklığına, pH’sına, metabolizma hızına bağlı olarak değişir. Mesela Flubendiamide isimli pestisitin bibere uygu-lanması sonucu yarı ömrü 0,96 gün iken (23,04 saat) aynı pestisitin domatesteki yarı ömrü 0. 33 gün (7,92 saat) dür. Yapılan araştırmalar neticesinde en yük-sek pestisit oranının tahmin edeceğiniz gibi kabukta olduğu belirlenmiştir. Ama bunlar aynı zamanda meyve/sebzenin iç kısımlarına da maalesef nüfuz etmektedirler. İşin iyi yanı, bu kabuktaki pestisitlerin en azından bir kısmı; soyma, su ile yıkama veya zerdeçal, sirke, sodyum bikarbonat, tuzlu su, alkollü su gibi işlemlerle parçalanabilmektedir. İşin kötü yanına gelince bunlar pestisitleri parçalarken daha ölümcül etkilere sahip kalıntı (parçalanma) bileşikler de meydana getirebilirler. Pestisitler türüne bağlı olarak meyvenin suyunda ya da etli kısımda kalabilir. Bunu belirleyen etken pestisitteki bileşiklerin lipofilik (yağı seven) veya hidrofilik (suyu seven) olmasına göre değişir.
Genellikle meyve veya meyve benzeri sebzeler de pestisit kalıntısı dış kısma-kabuğa daha yakındır. Yani iç kısımlara inildikçe pestisit miktarı azalır. Yapraklı sebzelerde ise (Ispanak, Lahana vb) dış yapraklar da daha yüksek oranda pestisit bulunmaktadır. İyi bir yıkama ile bunların bir miktar uzaklaşması mümkündür. Buğday gibi bir üründe kepekte yüksek oranda pestisit bulunabilir. Özellikle modern değirmencilikte bu kepek uzaklaştırılarak bu sorunun üstünden gelinse de (tabi kepeğin çok farklı şekillerde faydası var; ama bu konumuzun dışında) depolanmış bakliyatlar da yıkama ve pişir-me ile pestisitlerin geçmemesi, burada kullanılan pestisitlerin en iç kısma kadar dahi nüfuz ettiklerini göstermektedir. Süt ve süt ürünlerinde özellikle yağlı kısımlarda yemden geçen çeşitli tarımsal ilaçlar görülebilmektedir.
Pestisitlerin genel eğilimi yağda çözünme yönünde olduklarından, ette yağlı kısımlarda daha fazla bu-lunurken yumurta da ise sarı kısımda daha yüksek oranda bulunur. Yağda çözünen bazı organoklorlu insektisitler (böcek ölüdürücü) suda asılı halde kalır ve küçük omurgasızlara bulaşırlar. Bunları yiyen balık dokularında ve organlarında bu böcek öldürücüler çok rahat bir şekilde birikebilirler. Tabi doğrudan sudan emilip vücutlarına geçen zehirler hariç. Biriken bu ilaçlar orijinal konsantrasyonla-rının 10 ile 10 bin katına kadar artabilir. Çünkü bu bileşikler yağlarda dağılma özelliği gösterir ki biz bunları tükettiğimizde bizdeki konsantrasyon orijinal konsantrasyonun çok daha fazlasına erişir.
Bu kimyasalların gıda ürünleriyle muamelesi inanılmaz boyutlara erişmiş durumdadır. Bu nedenle gıda maddelerinden pestisitlerin dekontaminasyonu, bir diğer ifade ile uzaklaştırılması gerekir, hem de çok ciddi şekilde uzaklaştırılması gerekir. Pestisitlerin uzaklaştırılması için normal su ile yıkama veya klor, klor dioksit, hidrojen peroksit, ozon, asetik asit (sirke asidi de denir) solüsyonları ile yıkama sonucu parçalandığı rapor edilmiştir. Bu iyi gibi görünebilir; ama pestisitin parçalanma ürünü pestisitten daha zararlı da olabilir. Yapılması gereken pestisitleri en zararsız şekilde uzaklaştırılmasıdır. Ayrıca kabukların soyulması pestisit miktarını azaltmada işe yarar. Pestisitin miktarı, türü ve uygulama zamanına bağlı olarak ısıtma prosesleri de pestisitin uzaklaşmasında/parçalanmasında katkıda bulunabilir. Kurutma/dehidrasyon gibi işlemler de pestisitin miktarının yoğunlaşması dolayısıyla daha fazla etki göstermesine neden olabilir. Ayrıca mayalama (fermentasyon), kürleme, soğutma gibi işlemler de pestisitin zehir-leme düzeyini de etkiler.
Ekolojik tahribat ve canlılar üzerine olan etkilerinden dolayı pestisitler hakkındaki endişeler gittikçe artmakta ve tabii olarak insanlar pestisitler hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak istemektedirler. Bu nedenle bilim camiasında pestisit ve kalıntılarının nasıl uzaklaştırılacağına dair araştırmalar yoğunluk kazanmaktadır.
Bilimle kalın!