Araştırma
Kemoterapiye Direnç Gösteren Kanserler İçin Yenilikçi Gen Terapiler
Bu yeni keşfedilen iki gen, kanser hücrelerinin kemoterapiye karşı direnç geliştirmesine yol açan temel faktörler olarak belirlendi. Ayrıca, bu genlerin susturulmasının, daha önce kemoterapiye yanıt vermeyen kanser hücrelerinin tedaviye tepki verme olasılığını artırabileceği ortaya çıktı.
İki yeni keşfedilen gen, çoğu insan kanser türünde aktif bir rol oynuyor, bu da bu bulguların diğer kanser türlerine de uygulanabileceği anlamına geliyor. Araştırmacılar ayrıca kemoterapiye dirençli kanser hücrelerini tedavi etmek için mevcut ilaçlar arasında potansiyel adaylar buldular. Bu ilaçlar, iki keşfedilen genin etkisini azaltarak sisplatin gibi yaygın bir kemoterapi ilacına karşı hücreleri daha duyarlı hale getirebiliyor. Bu ilaçlardan biri mantar toksini olan Sirodesmin A, diğeri ise bakterilerden elde edilen Carfilzomib'dir. Bu bulgu, mevcut ilaçların yeniden kullanılarak yeni tedaviler geliştirmenin maliyetini azaltabileceğini ve kanserle mücadelede umut verici bir yaklaşım olabileceğini gösteriyor.
Queen Mary Üniversitesi liderliğinde yürütülen bu araştırma, NEK2 ve INHBA genlerinin baş ve boyun skuamöz hücreli karsinomda (HNSCC) kemoterapi direncini etkileyen ilk genler olduğunu ortaya koyuyor. Bilim insanları, bu sonuçları elde etmek için veri madenciliği yöntemlerini kullanarak genlerin belirlenmesine odaklandılar. Kemoterapi dirençli kanser hücre hatları üzerinde gerçekleştirilen deneyler, NEK2 ve INHBA genlerinin çoklu ilaca direnci bozabilen iki önemli gen olduğunu gösterdi.
Londra Queen Mary Üniversitesi'nden çalışmanın kıdemli yazarı Dr. Muy-Teck Teh, bu keşfin kanser hastaları için kişiselleştirilmiş tedavilerin önünü açabileceğini belirtti. Dr. Teh ayrıca, kemoterapiye direnç gösteren hastaların yaşadığı zorluklara dikkat çekerek, bu tür tedavilerin geliştirilmesinin önemini vurguladı.
Baş ve boyun kanserlerinin %90'ı HNSCC türünden kaynaklanıyor ve her yıl binlerce yeni vaka görülüyor. Bu tür kanserlere karşı genel hayatta kalma oranları düşüktür ve bu, kemoterapiye ve radyoterapiye karşı dirençli olmalarından kaynaklanmaktadır. Diğer kanser türlerinde olduğu gibi, bu yeni keşifler umut vaat edici bir yol açabilir ve kanser tedavisinde önemli bir ilerlemeyi temsil edebilir.
Kaynak: eurekalert-org