Teknoloji
SOSYAL MEDYANIN TOPLUM HAYATINA YANSIMALARI VE ANNE BABALARA TAVSİYELER
Sosyal bir varlık olan insan; doğumundan itibaren ebeveynleri tarafından sosyalleşebilmesi, hayatta kalabilmesi, çevresi ile iletişim ve etkileşim kurabilmesi için yetiştirilmeye başlar. Böylece iletişim kurarak sosyalleşen insanlardan bir araya gelen toplum, insanların davranışlarını ve inanışlarını etkileyen ve “kültür” adı verilen kendine özgü değerler bütününe sahip olur.
21. yüzyıl dijital yaşamında; internet teknolojisinin bir iletişim aracı olarak küresel anlamda yaygın kullanılmaya başlaması ile bireylerin yaşamlarını veri tabanları, çevrimiçi hesaplar içerisinde sürdürdükleri maddi değerler bütünü olarak tanımlanan dijital kültür insanların yaşamlarını ve inançlarını etkilemeye başlamıştır.
Dijital yaşamda insanlar, iletişim kurmak için dijital ortamları kullanmakta ve bu ortamlarda bireysel varlığını dijital kültürün getirdiği değerlere göre yaşamaktadır. Sosyal medya, günümüzde insanların iletişim kurmak amacıyla kullandığı dijital ortamlara verilen genel addır. 2019 yılında yayınlanan internet ve sosyal medya kullanım istatistiklerine göre; aktif sosyal medya kullanıcısı olarak dünya nüfusunun %45’i günlük ortalama 2 saat 16 dakika, Türkiye nüfusunun %63’ü günlük ortalama 2 saat 46 dakika sosyal medya kullanmaktadır (Hootsuite ve Wearesocial, 2019). Sosyal medyadan önce hiçbir zaman iletişim bu kadar kolay olmamıştı. İletişimin ve insanlara erişimin bu kadar kolay olması, değerlerimizi de olumlu veya olumsuz yönde değiştirdi. Artık yeni bir insan tipolojisine sahibiz. Eskiden toplum içinde konuşarak, üreterek varlığını gösteren insan; artık varlığını sosyal medya üzerinden mesaj, durum ve resim paylaşarak göstermeye çalışıyor.
Sosyal medyanın bireylerin inanç, tutum ve davranışlarında olumlu olumsuz birçok etkiye sahip olduğu yapılan araştırma bulgularıyla kanıtlanmış bir gerçektir. Sosyal medyanın bireyler üzerindeki olumlu etkileri; bilgiye erişim ve bilginin yayılması imkânlarındaki zenginlikten, bir iletişim aracı ve bilgi kaynağı olarak kullanılabilmesinden kaynaklanmaktadır.
Sosyal medyada bireyler arkadaş çevreleri ile bilgiyi çok hızlı edinip yayabilmektedirler. Bu sayede sosyal medya aracılığı ile bireyler bir anda ünlü olabilme, herkes tarafından izlenebilme ve takdir edilme imkanına kavuşabilmiştir. Sosyal medyanın bireylerin tutum ve davranışları üzerindeki olumlu bir başka etkisi; aşan bir baskı var ise, zorbalara karşı sınırları, mesafeleri aşarak iletişim aracı olarak kullanılabilmesidir. Sosyal medyanın bilgiye erişim ve bilginin yayılması üzerindeki kolaylıklar, bireylerin tutum ve davranışları üzerindeki olumlu etkileri olduğu kadar; bireylerin narsist, sadist, çıkarları ön planda tutan davranış ve tutumlar sergileyebilmesi sonucu, bireylerin tutum ve davranışlarında olumsuz benlik ve ahlak gelişimine de neden olabilmektedir. Sosyal medya kültürü ile eskiden mahrem olan, paylaşılması haram olan, yasak olan özel anlar ve özel hayatlar başkalarının fikir ve bakışına açılmaktadır.
Çocuklar, beğeni almak uğruna en özel anlarını paylaşıma açabilmektedir. Çocukların çoğunda maalesef, “Ne kadar özel anımı paylaşıma açarsam, o kadar beğeniye açık olurum” algısı bulunmaktadır. Sosyal medyanın insanın ahlaki değerlerindeki yozlaşmasını, “Tay” isimli yapay zekâ botu örneği ile anlatmaya çalışalım. Microsoft firması tarafından 2016 yılında geliştirilen ve Twitter üzerinden çalışan, insanlarla etkileşimine göre öğrenip kişilik kazanmaya programlanan “Tay” isimli yapay zekâ bot; oldukça sakin ve klasik bir üslupla yazışmalara başlar. Ancak Tay; 16 saat gibi kısa sürede cinsellik, ırkçılık ve küfür dolu söylemler üreten karakter kazanınca Microsoft tarafından kapatılır.
Sosyal medyanın çocuklar tarafından yoğun ve yanlış kullanılması sonucu gelişen; çocukların tutum ve davranışlarını, ahlaki değer ve inançlarını olumsuz yönde etkileyen teknoloji bağımlılığı ve siber zorbalık davranışlarının sergilenmesi sonucu çocuklar toplum içine çıkmayan, içine kapanık, düşüncelerini dile getiremeyen, hayal dünyası zayıf, depresif ve intihar etmeye meyilli bireylere dönüşebilmektedir. Sosyal medyanın çocuklarımızın ahlaki değerleri üzerine olumsuz etkileri, sosyal medyanın; kişisel beğenilme ve takdir edilme uğruna duygusal teşhircilik aracı olarak kullanılabilmesinden, yalan ve uydurma haberlerin gerçekmiş gibi servis edilerek birer fitne aracı olarak kullanılabilmesinden kaynaklanmaktadır.
Çocuklarımızın ahlaki değerlerini olumsuz etkileyen duygusal teşhircilik yolu ile çocuklar mahrem olan, özel olan her şeylerini herkese açabiliyorlar. Sosyal medyada görünür olmak, çocuklarımızın hoşuna gidiyor. Çocuklar, tanımadıkları kişilere duygularını, düşüncelerini, sevinçlerini, hüzünlerini ve özel anlarını paylaşabiliyorlar. Cinsellik anlamında bedeni çıplaklığı bir kenara bırakır isek, sosyal medyada çırılçıplak bırakılmış ruhlarımızı, tanımadığımız kişilere teşhir ediyoruz. Bu açıdan bakarsak, hepimiz ruhsal bir pornografinin aktörleri haline dönüşüyoruz. Daha açık ifade etmek gerekirse; bugünün insanı basitçe “Bana bak, beni izle ve seyret” diyor.
Sosyal medya paylaşımlarımızla kendimizi fotoğrafa, mesaja çeviriyoruz. Sosyal medyayı adeta birer imgeler aynası gibi kullanarak içi boşaltılmış yaldızlı ve bize ait olmayan mesajlarla, üzerinde fotoğraf editör programları ile düzeltilmiş fotoğraflarla kendimizi olmadığımız biriymiş gibi gösterterek beğenilme ve takdir edilme arzularımızı tatmin etmeye çalışıyoruz. Özçekim yapıyoruz, görüntümüzü sosyal medyada başkalarına paylaşıyoruz. Çocuklarımız günümüzde artık kendi değerini paylaştığı imgede aramakta, kendisinin bu imgeler üzerinden beğenilmesini istemektedir.
Sosyal medya üzerinden paylaştığı fotoğrafı veya mesajı beğeni almayan çocuk, bu nedenle kendini değersiz hissederek depresyona girebilmekte, hatta intihar etmeyi bile düşünebilmektedir. Oysa birer birey olarak ve insan olarak bizler imgeden daha fazlasıyız. Gerçeğin görüntüden ibaret olmadığını unuttuk. Çocuklarımız bugün gerçeğin görüntüden ibaretmiş gibi düşünüyor. Çünkü çocuklar gördüklerini didikleyecek bir zihin yapısından giderek uzaklaşıyor. Unutulmamalıdır ki; gördüklerimiz üzerinden anlamlar kurmamız, imgeler üzerinde derinleşmemiz ve bu imgeleri hayatla ilişkilendirmemiz mümkün.
Sosyal medyanın çocuklarımızın ahlaki davranışları üzerinde olumsuz etkilerinden korumak için; anne babalar olarak çocuklarımızın davranışlarını sürekli gözlemlemeli, anne ve babaların birer dijital anne baba olmalarını sağlayacak ve çocuklarının dijital yaşam içerisinde sağlıklı kişilik, aile ve yaşam kültürü kazanmaları için aile içi sürekli iletişim kurulmalı, kurallar koyup uygulanmalı, yeni gelişmeler çocuklarla birlikte öğrenilmeli ve takip edilmeli, kısacası her anne baba birer dijital rehber olmalıdır.
Çocuklarımızın yaşadıkları sorunların kaynağının teknoloji olmadığını ve bu teknolojilere yönelik getirilecek kullanım kısıtlamalarının ve yasaklamaların bu sorunlara çözüm olamayacağını kabul etmeliyiz. Yarının büyükleri çocuklarımız sosyal medyanın olumsuz etkilerinden korumak ve olumlu etkilerinden faydalanmalarını sağlamak için, aile içinde bilinçli ve güvenli teknoloji kullanım kültürü kazandırılarak yetiştirilmelidir. Çocuklarımız bu bahsedilen tehlikelere maruz kaldıklarında ise, uzmanlarla sürekli iletişim içinde olarak çocuklarımızın maruz kaldıkları tehlikelerin sonuçlarını önce yatıştırmak sonra dindirmek için anne babalar olarak elimizden geleni yapmalıyız.
Kaynaklar:
• Hootsuite ve Wearesocial (2019). Global Digital Report in 2019. 30.03.2019 tarihinde https://wearesocial.com/global-digital-report-2019 adresinden edinilmiştir.
• Yıldırım, Y. (2018). 21. yüzyıl anne babalarının başucu kitabı: Dijital kültürde çocuk yetiştirmek. Eskişehir: Nisan Kitabevi. ISBN: 978-605-9393-41-6.