Nejla KILIÇ ARSLANER
Modern Ve Çevreci Ekstraksiyon
“Ekstraksiyon ne peki?” diye sorarsanız; çözeltilerden veya katı karışımlardan bir maddeyi ayırmak ve çözücünün ve istenmeyen safsızlıkları karışımlardan uzaklaştırmak için yapılan işlemdir denilebilir kısaca.
Çözücü su ve numune kahve ya da çay, ekstraksiyon için gerekli koşullar sıcaklıkla ve bazen basınçla beraber tamamlanmış oluyor ki son dönemde daha düşük sıcaklıkta hatta buzda (cold brew) bununla ilgili uygulamalar mevcut.
Daha düşük sıcaklıkta ve daha kısa sürede, daha az çözücü kullanıldığı için aynı zamanda enerji tasarrufu da sağlar. Belki bir fincan kahve için değil ama ölçek büyüdükçe anlamlı hale geliyor.
Ekstraksiyonun amacı numunedeki istenilen ya da hedeflenen maddeleri ayırabilmek ya da almak. Bu koşullar sağlandığı sürece ekstraksiyon verimliliği hesaplanabilmektedir. Ölçek büyüdükçe gereken enerji de artacağından geleneksel ısıtma teknikleri çevreci olmaktan çıkar, hatta verimli olmaktan da çıkar. Bu durumda çok daha çevreci ve hızlı teknikler önemli hale gelmektedir.
Bunlardan bir tanesi çözücüsüz mikrodalga ekstraksiyonudur ki çok amaca yönelik olarak aromatik bitkilerden veya meyvelerden uçucu yağ ekstraksiyonunu mümkün kılmaktadır.
Taze bitki veya meyvelerden ya da kurutulmuş bitki ve meyvelerden çözücü kullanmadan (kurutulmuş örneklerde nemlendirme ile) kendi öz suyundan faydalanarak kısa sürede ekstraksiyon başlayarak, birkaç dakika içinde ilk damlalar görünür. Daha az enerji harcayarak en önemlisi kısa süre sıcaklığa maruz kalmaktan bozulmalar da engellenerek çok seçici olarak ekstraksiyon yapılır.
Bu tekniğin Türkiye'deki öncüsü Prof. Dr. Hüsnü Can Başer'dir. Kendisinin pek çok ilgili makalesi olduğu gibi kitapları da bulunmaktadır.
Tekniğin laboratuvardaki geçmişi daha fazla olmakla beraber, pilot/üretim ölçeği de mümkündür. Böylelikle üretimde de hem hız, hem de enerji verimliliği avantajlarını taşıyabilmektedir.
Uçucu yağlar ve diğer değerli ekstraktlar; antibakteriyel etki, koku verici ve besleyici özellikleri (hayvan beslemede yem katkı maddesi) sayesinde ilaç sanayi başta olmak üzere gıda, kozmetik gibi sektörlerde kullanılmaktadır.
Türkiye’nin zengin bitki florası düşünüldüğünde; uygulamanın ekonomik değeri yüksek olmasına rağmen henüz gerçek potansiyeline ulaşmadığını, teknoloji ve bilgi birikimi ile desteklenmeye çok ihtiyaç duyduğunu söylemek doğru olacaktır.