Prof. Dr. Aydın ÖZTAN
Kimler Laboratuvar İnsanı Olabilir?
Homo erectus, insangillerin evrim sürecinde adı geçen bir türüdür. Yaklaşık olarak 2 milyon yıl öncesinden 250 bin yıl öncesine kadar var olmuştur. Bu zaman dilimi, Homo erectus’un fosil kalıntılarına ilk kez 1890’larda rastlandı, ancak o tarihlerde insan evrimi konusunda yeterli bilgi bulunmadığından, bulunan her Homo erectus fosili ayrı insan türü olarak adlandırıldı. Günümüzde bu kalıntıların tümü Homo erectus olarak sınıflandırılır. Homo erectus dik durabilen insandır.
İnsanların dik durabilmesi iki anlama gelmektedir. Doğal olarak ilk akla gelen mağara insanının tüm tehlikelere karşı dışarı çıkıp, dik yürüyerek kendini diğer canlılara kabul ettirebilmesi, ikinci ve daha önemli anlamı ise; gelen tüm tekliflere karşın bildiğini söylemesi ve dimdik ayakta durabilmesidir.
Homo erescus. İşte size laboratuvar adamı. Tüm yaşamı ayakta geçer. Oturmaya vakit bulamaz. Ayakta durmaktan her iki bacağında da varisler çıkmıştır. Hatta taban çökmesi bile meslek hastalığı sayılır ve pek önemsenmez. Mide krampları, ülser, omurga bozuklukları da sık rastlanan hastalıklardır.
Kimdir bu Homo erectus.
Simya ile en az 2500 yıldır uğraşıldığı bilinmektedir. Simya veya Alşemi hem doğanın ilkel yollarla araştırılmasına hem de erken dönem bir ruhani felsefe disiplinine işaret eden bir terimdir. Sadece kimya, metalürji, fizik, tıp, astroloji gibi müspet bilimleri değil, aynı zamanda mistisizm, spiritüalizm ve sanatı da bünyesinde barındırırdı. Hep güneşin doğudan doğduğu gibi, simya ile de ilk olarak Çin, Hindistan, İran, Mezopotamya, ve Eski Mısırda uğraşılmıştır. Klasik Yunan döneminde Yunanistan’da, Roma İmparatorluğu’nun hüküm sürdüğü coğrafyada, önemli İslam başkentlerinde ve daha sonra XIX. yüzyıla kadar Avrupa’da simyaya ilgi duyulmuştur. Günümüzde, simya mistik, ezoterik ve sanatsal yönleri nedeniyle bilim tarihçileri ile filozofların ilgi alanına girmektedir. Simya, modern bilimin temelini atan disiplinlerden biridir ve günümüz kimya ve metalürji endüstrilerinde kullanılan birçok madde ve işlem eski dönem simyacılarının keşfidir. Simyagerlerin en çok bilinen iki hedefi madenlerin altına dönüştürülmesi ve bütün hastalıkları iyileştirecek ve hayatı sonsuz biçimde uzatacak “pancea” (ölümsüzlük iksiri) yaratılmasıdır.
De revolutionibus orbium coelestium – Göksel Kürelerin Devinimleri Üzerine1 adlı eser Kopernik’in (1473-1543) başyapıtı. İlk kez 1543 yılında Nürnberg’de basılmış olan eserin içeriği Batlamyus’un geosantrik yani Dünya merkezli modeline karşıt güneş merkezli yeni bir model sunmaktaydı. Copernicus (Kopernik) bu eserinden önce güneş merkezli modelini Commentariolus isimli küçük yapıtında açıklamış ve arkadaşlarına tanıtmıştır. Eserin Copernicus’un kendi elinden yazılmış el yazması bugüne kadar ulaşabilmiştir. Papa III. Paulus’a ithaf edilen eser, altı bölümden oluşmaktadır:
İlk bölümde Güneş merkezli kuramın genel görünüşüne yer verilmiştir.
Teorik olan ikinci bölümde çeşitli küresel astronomi kuralları açıklanmış ve gözle görülür yıldızlar listesi verilmiştir.
Üçüncü bölümde Güneş’in, dördünce bölümde Ay’ın hareketleri anlatılmıştır.
Son iki bölüm olan beşinci ve altıncı bölümlerdeyse sistemin işleyişi açıklanmıştır.
Kopernik Kitabını Papa’ya göndererek şu mektubu yazdı: “Aziz peder, kitapta yazılanları okuyanların hemen reddedeceklerini biliyorum. Ben ömrüm boyunca çevremin düşüncelerine aldırmayan, fikirlerini savunan biri olamamışımdır. Etrafın tepkisinden, başladığım hususlardan vazgeçmeye niyetlendiğim olmuştur. Fakat çekingenliği üzerimden atarak çalışmalara devam ettim. Yazdıklarımı tenkit edenler olursa onlara aldırmayacağım ve saçma kabul edeceğim...”
İşte size Homo erectus.
Laboratuvarda çalışan kişi güvenilir olmalıdır. Her seviyede laboratuvar çalışanları kendilerine, yöneticilerine ve çalışma arkadaşlarına güven düzeyleri yükselirse, laboratuvarda etkinlik ve verimliliğin artacağı beklenmektedir. Laboratuvarda çalışacak olan kişiye ilk öğretilen asla laboratuvarda tek kişi çalışılamayacağıdır. Laboratuvar arkadaşlığı önemlidir. Aynen dalgıçlıkta olduğu gibi. Laboratuvarda Budy sizin için önemlidir. Suyun altında nasıl Budy’niz sizi hep kontrol ediyorsa, gözü hep sizin üzerinizdeyse, sizin de laboratuvarda gözünüz öyle olmalı.
İnsanın kendine güven duyması; öncelikle kendisini ve sınırlarını kabul etmesiyle başlamakta ve kendi iç sesine kulak vermesiyle biçimlenmektedir. İnsanın temel ahlaki değerlerini ve bu konudaki kararlılığını içine almaktadır. Ayrıca kendine güven, başkalarına güvenmenin ve güvenilir olmanın temelini oluşturmaktadır. Bir insanın güvenilir olarak nitelendirilebilmesi için ise kişinin sözünü tutması, bütünlük sergilemesi, bir görevi yapacak yetkinlik ve beceriye sahip olması, dürüst olması ve sorumluluk sahibi olması, etik değerlere sahip olması gerekmektedir.
Güvenilir olmak aynı zamanda sonuçlara güvenmek, esas üzerinde durulması gereken de bu galiba. Sonuçlara güvenmek için doğru laboratuvar uygulamaları diye açıklanan GLP önemlidir. Kem aletle kemalat olmaz. Önce uygun alet ekipman, yöntemine uygun kalibrasyon, gerekli kimyasallar ve uygun ortam. Titiz veri toplama, her zaman işinin başında olma gibi olmazsa olmazlar çoğaltılabilir.
Hacettepe Üniversitesinde çalıştığım yıllarda, o zaman için çok modern olarak kabul edilen bir referans laboratuvarı kurmuştuk. Gıda sanayi bu laboratuvarı tanımaya başlamış, gereken önemi de vermişti. İhracat – ithalat yapan çok sayıda kuruluş da öyle. Adımız sadece sonuç verir, rapor vermez diye kötüye çıkmıştı. Söz konusu olan istenilen raporu dikte edildiği gibi vermemek. Yoksa zaten işimiz deney yapmak, sonucu bulmak ve ilan etmek.
Yaşasın Homo erectus.
Sevgili Arkadaşlarım, doğru mu, gerçek mi bizim aradığımız. Doğrular hep değişiyor. Gerçekler de öyle mi acaba. 1960’lı yıllarda 10-3 çok önemli bir ölçü idi. 1970’li yılarda 10-6 hatta 10-8 limitleri aşıldı. Nanoteknoloji 1974’de ilk kez bir makalede yer aldı. 1986 yılına kadar unutuldu gitti. Yani 10-9 seviyesinde ölçüm yapmak ancak 1990 yıllarında oldu. 2000’li yıllara gelindiğinde 10-10 – 10-12 (pikogram) hatta 10-15 (femtogram) bile ölçüldü. Yakında atto, zepto hatta yokto’larla konuşmaya başlarız. İnsanlar mega’nın ne olduğunu öğrenmeden, giga ve tera’yı öğrendiler ya. Oysa hala “Megamarket, Megastar” diyoruz. Mega’nın milyon olduğunu bilmeden.
Ey laboratuvarda çalışacak olan kişiler; bir insan laboratuvarda niye çalışır. İki nedeni var. Birincisi unvan kazanmak veya ikincisi para kazanmak için. Kimdir bunlar, hangi mesleğin mensuplarıdır. Bana göre Edebiyat hariç tüm bilimlerde laboratuvar çalışması mümkün. Gelecekte ortaya çıkacak tüm teknik veya sosyal bilimler mutlaka laboratuvar çalışmasına dayanacaktır.
Hayat kendisi bir laboratuvardır. Erdemli olunuz sevgili arkadaşlarım. Önemli olan Montesquieu’nun da dediği gibi; “bir insan bir yerde erdemli, diğer bir yerde erdemsiz olamaz“. Laboratuvarlar bizim gerçeği aradığımız ve bulduğumuz yerlerdir.
Homo erectus’a teşekkürler. Homo sapiens sapiens, “düşündüğünün üstüne düşünebilen insan” demektir. Bu düşünceyi ilk Descartes ortaya atmıştır. Günümüz modern insanı bu alt türe mensuptur ancak çoğunlukla sadece Homo sapiens olarak anılır. Homo erectus giderek zamanla Homo sapiens olacak. Umuyorum, umutluyum.