Uzman Eczacı Başak OLGUN
BİTKİSEL OLMASI HER ZAMAN MASUM MU?
Hatta Sümerler ve Eski Mısırlılar döneminde söğüt ağacı kabuğunun kaynatılarak veya toz haline getirilerek ağrı kesici bir ilaç gibi kullanılmasını sağlamıştır. Söğüt ağacında hastalıklara iyi gelen madde ise Salisilik asittir. Hala en çok kullanılan ağrı kesiciler arasındadır.
Bitkiler doğanın bize armağanı, mucizelerinden sadece bir kısmı… Tıbbi olarak kullanılan 3 bine yakın endemik bitki de ülkemizin zenginliği! Ama bitkisel ürünlerin doğal olması her zaman güvenli olduğu anlamına gelmiyor. Özellikle kronik hastalığı olan, sürekli ilaç kullanan, organ nakli olan kişilerin çok dikkatli olması gerekir. Etkinliği ve güvenliği klinik kontrollü aşamalarla kanıtlanmamış bitkisel ürünler önerilmemelidir.
Peki ya, doz kontrolü? Kullandığınız ilaçlarla etkileşimi? Beslenme tarzınızla oluşturabilecek yan etkileri? Bunların kaçından haberimiz var?
İlk sorumuzdan başlayalım. Doz kontrolü her yerde olduğu gibi burada da karşımıza çıkıyor. Sonuçta 8-9 litre su içtiğimizde zehirlenme ihtimalimiz var. Su bile dozunda…
Toksikolojinin babası Paracelsus: ‘’Bütün maddeler zehirdir. Zehirle ilacı ayıran dozdur’’
Adaçayı antiseptik özelliğinden dolayı boğaz ağrılarında, yutkunma güçlüğünde kullanılır ama fazla doz kullanımı hamilelerde düşüğe neden olabiliyor. Ayrıca fitoöstrojen içeriğinden dolayı erkeklerde ve bazı hormon bozukluklarında kullanımı sınırlandırılmalıdır. Aynı şekilde fitoöstrojen içeren keten tohumu, yeşil çay, maydanoz bitkisine de dikkat etmek lazım. Maydanoz da düşük riski olan gebelerde kullanılmaması gereken “tamamen bitkisel”lerden…
Bitki çaylarının kontrolsüz kullanımı karaciğerinize dokunabilir. Bu yüzden günde 3 fincandan fazla bitki çayı tüketilmemesi gerekir. Aleo vera’nın sarı tabakasındaki jeli, ciltte tahrişe neden olabilir. Dikkatli kullanım gerekir, yenmesi takdirde zehirlenme belirtileri gösterir. Zehirleyebilecek diğer bitki ve mantar türlerine bu yazıda yer veremiyorum bile…
Enerji arttırmak için kullanılan ve hatta vitaminlerin içeriğinde olan gingeng (Kore ve Sibirya), fazla kullanımda taşikardi riskini arttırabiliyor. Ayrıca mide bulantısı, baş ağrısı, uyku düzeninin bozulması, göğüste baskı, ciltte kuruluk gibi etkilerinde görülmesi mümkün…
Unutkanlık için kullanılan gingko biloba bitkisi vazodilatasyon yaptığı için migren hastalarında kullanılmaması gerekir. İbuprofenle etkileşime girebilir. Yine aynı şekilde yanlış kullanımından doğan sorunlardan birisi de kabızlık… Bir diğeri ise sinemeki bitkisi, fazla kullanıldığında probiyotiklerimize zarar verdiğinden dolayı bağırsak tembelliği ve alışkanlık yapıyor.
Bitkilerin kullandığımız ilaçlarla etkileşimi
Sarı kantaron ve greyfurt TİP 3 A4 enzim inhibitörü olduğu için ilaç etkileşimleri yüksektir. Hatta son zamanlarda nar meyvesinin de ilaçlarla etkileşime girdiği bulundu. Sarı kantoron bu özelliği yüzünden dâhilen değil de açık yaralarda haricen kullanılması gerekir. Üzerlik bitkisi MAO inhibitörü gibi etki gösterdiğinden antidepresanlarla kullanılması önerilmez. Çok kuvvetli bir kan sulandırıcı olan varfarin ile koyu yapraklı bitkilerin, sarımsağın, zencefilin çok tüketilmesi iç kanama yapabiliyor.
Işgın otu (physillıum) lityumu bağlayarak lityumun emilimini inhibe eder. Kış mevsiminde çok kullanılan ekinezya bitkisi de bağırsaktaki CYP3A4 aracılı metabolizma nedeni ile zayıf oral biyoyararlanımı olan ilaçlarla (verapamil, siklosporin A, takrolimus vb.) veya CYP3A4 ile metabolize olan terapötik indeksi dar olan ilaçlarla birlikte kullanımına dikkat edilmelidir.
Valerian (kedi otu) ise benzodiazepinlerle ve diğer sedatif-hipnotik ilaçlarla birlikte kullanılmamasına özen gösterilmelidir. Kısaca kullandığımız ürünlerin bitkisel kaynaklı olması onun bize asla zarar vermeyeceği anlamına gelmiyor. Verdiğim örnekler daha da arttırılabilir. Dozu ve bitkinin cinsi çok önemlidir. Tıbbi bitkilerin, yanlış kullanıldığında ilaçlar gibi yan etkilere sahip olduğunu atlamayıp içtiğimiz her şeye dikkat etmek sağlıklı olacaktır.
Sağlıklı ve huzurlu günlere…