Prof. Dr. K. Zafer KARAER
İNSANLIĞA GİDEN YOLDA İNSAN VE AKADEMİSYEN…
Değerli Okur,
Merhaba; Öncelikle labmedya yönetimine yazılarıma yer verdiği için teşekkür ederek başlamak istiyorum. Ankara üniversitesi Veteriner Fakültesinde Akademik geçmişim yaklaşık 43 yıldır.. Son 4 yılımda Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Müdürlüğü görevi yaptım. Bu bağlamda Türkiye’de sağlık bilimi ile ilgili hem lisans hem de lisansüstü (yüksek lisans ve doktora) bilgilere vakıf oldum. Bir eğitimci olarak ülkemin kalkınmasında lisans, yüksek lisans ve doktora eğitim-öğretiminde yapılması gerekenleri, YÖK’te dahil her platformda paylaşmaya çalıştım. Geçen yıl (2017) Mayıs’ta emekli oldum. Halen yürüttüğümüz araştırma projeleri var. Ayrıca aktif olarak bilimin sanayi ile kamu ve özel sektör gibi ilgili icracıları ile buluşmasında yapılacaklarla ilgili çalışmalarda bulunuyorum..
Bugüne kadar daha çok üniversite, kısmen Türkiye, kısmen de mesleki sorunlar üzerine internet ortamında, ulusal yazılı basımda yayımlanan yazılarım ve görsel medyada ulusal kanallarda söyleşilerim oldu.. Bununla birlikte bilim alanım parazitoloji, uzmanlık alanım ise entomoloji ve protozooloji de; En geniş çerçevede bildiğim üzerinde yıllarımı verdiğim keneler ve bulaştırdıkları insan ve hayvan hastalıkları ile ilgili onlarca ulusal ve ulualarararsı projelerde yürütücü ve araştırmacı olarak çalıştım, yüzlerce makale, onlarca kitap ve kitap bölümü yazarlığı ile kitap ve dergi editörlükleri yaptım. Ayrıca “Penceremden Üniversite Gerçekleri ve Ülkem” ile “Düşünenlerin Düşündürdükleri” adıyla yayımlanmış 2 adet sosyal içerikli kitabım bulunmaktadır.
Bu sayfada ilk yazım ise dünyayı yönlendiren, biçimlendiren insan ile insanı yönlendiren, biçimlendiren akademisyenin ülkemizde nasıl olması gerektiği üzerine fikirlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.. Çünkü her ikisi de dünya ve ülkemiz için önemli lokomotiflerdir.
Hepinize sağlıklı güzel günler ve iyilikler diliyorum. Selam sevgi ve saygılarımla
Her insanın hayatında doğum ve ölüm esas olmakla birlikte, ikisinin arasında geçen zaman insana göre değişmekle birlikte; birbirini takip eden bebeklik, çocukluk, gençlik, olgunluk, yaşlılık, ölüm gibi biyolojik etaplar ile meslek öncesi (bebeklik, çocukluk, gençlik), meslek (gençlik, olgunluk), emeklilik (olgunluk, yaşlılık) ve dünyayı terk ettikten sonra sonsuzluk (ebediyet) gibi yaşama ait etaplar vardır. Akademisyenlikte dahil bir çok meslekte; meslek öncesi etaplar arasına öğrencilik (ilköğretim, orta öğretim ve yükseköğretim; az da olsa bu etabı öğrenci olarak geçiremeyenler olabilir..) etabı da katılır. Gerek biyolojik, gerekse yaşama ait etaplar, kendi içinde süre ve şekil bakımından kişilere göre değişebilen parkurlara sahiptir. İşte bu etapların ölüm veya sonsuzluk etabına kadar tamamlanan etaplar bizim dünyadaki hayatımızdır. Yalnız unutulmamalıdır ki; biyolojik olarak ölüm etabı ile yaşama ait sonsuzluk etabı arasında fark vardır. Şöyle ki; biyolojik etaplardan ölüm son olduğu halde, yaşam etaplarından sonsuzluk etabında, diğer yaşam etaplarındaki hayata ve dünyaya katkılarınız oranında, yaşamaya devam edebilirsiniz.
Zorluk derecesi, mesafe ve süre bakımından olduğu gibi hedef olarak ta birbirinden farklı parkurlardan oluşan etaplardan her biri hayatı tamamlayan bütünün parçalarıdır. Biyolojik etaplar parkurları itibarı ile genel olarak her insan için çok fazla değişkenliklere sahip değildir (hamilelik süreleri, organların gelişimi gibi; anatomik, fizyolojik gelişmeler gibi). Buna karşılık yaşama ait etaplarda; Özellikle öğrencilik ve meslek etabında parkurlar hedeflere göre farklı olabilir. Sonuçta arzulanan hedeflere ulaşılıp, ulaşılamamasına göre girilen parkurlar tamamlanıp tamamlanmamasına göre; her bir etap başarılı veya başarısız olarak değerlendirilebilir. Emeklilik de dahil ilk üç etabın başarılı kazanımları (okul, meslek, iş, aş, eş, aile gibi), insanın dünyadaki yaşam kalitesini arttırır. Başarısızlık ise tersi olarak yaşam kalitesini düşürür. Tabii burada neye, kime göre başarı, neye, kime göre kalite tartışılabilir.
Yaşama ait son etap olarak girilen sonsuzluk etabı; hem mekân farklılığı, hem başlangıç ve bitiş tarihinin bilinmemesi ve hem de parkur ve hedeflerin olmaması ile diğer etaplardan ayırılır. Bununla birlikte inanç değerlerine göre; diğer etaplardaki başarı ve başarısızlığa bağlı kazanım veya kayıpların tamamının, ilahi ve nihai sorgulamasının ve değerlendirmesinin yapıldığı, buna göre kişinin, mükâfatlandırılıp veya cezalandırıldığı etap olduğuna inanılır. Yine inananlar için bu etap, bilhassa yaşama ait etaplarda doğru hedef seçiminin ve tabii ki doğru yaşam tarzının dolaylı belirleyicisi ve düzenleyicisidir.
Yaşama ait hedeflere giderken, bilhassa başarının ve kalitenin yakalanmasında Sokrates’in; “soruşturulmayan, üzerinde düşünülmeyen bir hayat, yaşanmaya değmez.” sözü hep hatırlanmalıdır. Elbette erdemli ve mutlu bir yaşam için, her insan kendi hayatını inceleyip, sorgulayarak, önce hayatına anlam ve değer katan gündelik, bilimsel ve felsefi bilgilere sahip olmalı, sonra bu bilgileri anlamlandırarak, yorumlayarak ve değerlendirerek; analiz ve sentez yaparak, başarı ve kaliteye giden yolda rehber olarak kullanmalıdır.. Unutulmamalıdır ki; her insan sahip olduğu ve anlamlandırarak, yorumlayıp değerlendirdiği bilgiler derecesinde hayatına anlam ve değer kazandırabilir, erdemli ve mutlu yaşayabilir..
İnsan hayatının sorgulamasında; öncelikle “ben kimim? sorusu ile kendisini arayıp, bulmalı ve kendisi olmalıdır! Bunun için “niçin dünyadayız?, (İnsanlık adına!, ülken adına!)”, “kime hizmet etmeliyiz? (İnsana! Ülkene!), niçin hizmet etmeliyiz?(İnsanının, insanlığın ve ülkenin bugünü ve geleceği için!), nasıl hizmet etmeliyiz (Her alanda insan hakları ve adalet anlayışıyla!) ve ilişkilerde “nasıl davranmalıyız?,”(Ötekileştirmeden! iki yüzlü ve fırsatçı olmadan!; Empati yaparak!, hoşgörülü, paylaşımcı, sevgi dolu ve bir olarak!)soruları ile parantez içlerinde belirtilen ipuçları sayesinde kendine giden yolda insanı insan yapan, “insani” yapılanma bilgileri aranmalı.. Sonra elde edilen bu bilgiler anlamlandırılarak, yorumlanarak ve değerlendirilerek; analiz ve sentezleri yapılarak, hayatına anlam ve değer katan gündelik, bilimsel ve felsefi bilgilerle donanmalıdır. İşte hepsi bir arada insanın insanlık yolunda aradığı kimliğidir, karakteridir. Bu şekilde insani donanımlara sahip olmak aynı zamanda erdemliliktir. Ancak bu halde insan insanlığa giden yolda huzurlu, mutlu, başarılı ve kaliteli yaşam hedefine yürüyebilir..
Aynı şekilde insanlık yolunda bir akademisyen erdemli olmak, mutlu, başarılı ve kaliteli bir hayat yaşamak istiyorsa; öncelikle bu yolda akademisyenin diğer meslek icracılarına göre çok büyük avantajları olduğunu bilmelidir. Şöyle ki; hizmet verdiği noktada ilk sırada ülkenin, hatta dünyanın geleceği öğrencilerin olması, onların layıkıyla yetiştirilmesi, kendisinden sonrada kalacak olan kitap, makale ile birlikte bilim ve teknoloji üretmesi ve tüm bunlar için gerekli olan sürekli yenilenen bir beyne sahip olması, genç beyinle her daim sağlıklı düşünebilmesi, bu avantajlardan sadece bazılarıdır. Bununla birlikte yukardaki insani sorgulamaların esası olan “Ben kimim?” sorusunda; özellikle Yunus Emre’nin “İlim ilim bilmektir, İlim kendin bilmektir, Sen kendini bilmezsen, Ya nice okumaktır.” dizelerini hatırlayarak, bilim yolunda da önce kendisi olmaya çalışmalı. Hiçbir zaman başkası gibi olmamalı, başkası gibi düşünmemeli ve tabii ki başkalaşmamalıdır! Bilime ve özellikle ülkeye katma değer sağlamanın, ülke kalkınmasında birinci derecede önemli olduğuna inanmalı ve bunun için; “kime hizmet etmeliyim? sorusunda; sadece bilime hizmet et! ve bilimin hizmetkârı ol’u! rehber edinmeli, niçin hizmet etmeliyim?’in cevabı ise ülke kalkınması ve bilime katkı için olmalı, nasıl hizmet etmeliyim? sorusuna gelindiğinde gündem oluşturarak, bilim ve teknoloji üreterek (transfer ederek değil) olmalıdır.. Böylece akademik erdemlilik yakalanabilir. Bütün bunlar akademisyenler için yaşamın sağlıklı, huzurlu ve mutlu sürdürülmesinde ve sonsuzluk etabında ise; gerek ürettiği bilgi ve teknoloji ürünleri ile gerek bıraktığı bilimsel eserlerle; makale ve kitaplarla, gerekse yetiştirdiği öğrencilerle sonsuzluk etabında ölümsüzlüğün yakalanmasında önemli avantajlardır.. (Ayrıca inananlar için, tüm bunlar sonsuzluk etabı sonunda kurulacak olan büyük mahkeme için de geçerli başarı belgeleridir..)
Sonuç olarak insanlık yolunda erdemli bir insan olarak yürüyebilmek ve yaşamak için, aşağıda insanlık ve akademisyenlik reçeteleri sunulmuştur;
I- İnsan Olma Reçetesi
İnsan ol! İnsanlık adına var olduğunu unutma!
Kendin ol! Başkası olma!
İnsana ve Ülkene hizmet et!
Adalet anlayışını kaybetme!
Ötekileştirme! iki yüzlü ve fırsatçı olma!
Empati yap!, hoşgörülü, paylaşımcı, sevgi dolu ve bir ol!
II- Akademisyen Olma Reçetesi
İnsanlık reçetesinin tamamını uygula!
Bilime hizmet et, bilimin hizmetkârı ol!
Güncelle uğraşma, Gündem oluştur!
Bilim ve Teknoloji ÜRET! Bilim ve teknoloji TRANSFERİ ile uğraşma!
Bu reçete ilaçlarını kendi iç dünyanızın mevcut laboratuvarında hasletlerinizle üreteceksiniz.. Piyasada satılmaz, satılsa da sahtedir, itibar etmeyiniz! Özellikle ithal ürünlerden kaçınılmalıdır!
Doz ve Uygulama tarifi: ömür boyu her gün her dakika hepsinden 1’er adet alınacak!: Hiç birinin yan etkisi yoktur, bilakis immun (bağışıklık) sistemi de arttırdığından dışarıdan veya içeriden gelecek her türlü zararlı karşısında koruyucu etkilidir...
Selam, sevgi ve saygılarımla…
NOT: Özellikle iyi, kaliteli, erdemli ve de vatansever insan konularını içeren İNSAN OLMANIN ESASLARI! başlığı altında bir ders ilkokuldan başlayarak, tüm tahsil terbiye aşamalarında ve bilhassa üniversitelerde mutlaka okutulmalı! Akademisyenler için ise lisansüstü eğitim-öğretimde iyi, kaliteli, erdemli ve de vatansever akademisyen konularını içeren AKADEMİSYEN OLMANIN ESASLARI! başlığı altında bir ders zorunlu olmalıdır! Ayrıca bu konularda sıklıkla konferanslar verilmeli, hatta kamu spotları hazırlanmalıdır..