Page 24 - LabMedya - 85
P. 24
24 BİLİM
düzeni işaret eder. Bu bakış açısı, Antik Yunan felse-
fesinin temel taşlarından biri olarak, evrenin doğasını
DÜNYA'NIN ŞEKLİ anlamak için atılan ilk adımları temsil eder.
ANAKSIMANDROS: APEIRON'UN DERINLIKLERI
ÜZERİNE AMATÖR BİR BAKIŞ Miletli Anaksimandros (ö. M.Ö. 546), Thales’in öğren-
cisi ve dostu olarak, hocasının düşüncelerine radikal
BILIMSEL bir eleştiri getirerek, evrenin ilkesini su yerine apeiron
(ἄπειρον) olarak tanımlamıştır. Thales’in belirli ve
sınırlı bir maddeye dayandırdığı görüşlerin aksine,
PARADIGMANIN EVRIMI Anaksimandros’un apeironu, her şeyi kapsayan sı-
nırsız ve belirsiz bir ilke olarak sunmuştur.
Thales’in suyun evrenin özüdür önerisine karşı, Anak-
Derleyen: Umut Çetinbaş simandros’un apeiron düşüncesi, zıtların birbirinden
çıkamayacağı argümanına dayanır. Eğer bir madde,
zıt özelliklerin kaynağıysa, bu maddenin kendisi be-
lirsiz ve sınırsız olmalıdır. Bu bağlamda apeiron, ne
Bilimsel düşüncenin doğuşu, çoğu zaman basit göz- KEPLER VE NEWTON: BILIMSEL DEVRIMIN ZIRVESI Thales'in yaşamı ve görüşleri hakkında günümüze katı ne de sıvı olan, her tür nitelikten münezzeh, bu
lemlerle başlar. Bu gözlemler, zamanla karmaşık ulaşan bilgiler sınırlıdır. Bununla birlikte, Thales’in, nedenle her şeyin kökeni ve sonu olabilecek bir ilke
teoriler ve hesaplamalarla şekillenir. Dünya'nın şekli, Johannes Kepler, 17. yüzyılda gezegenlerin yörünge- evrenin temel doğasını anlamak için suyu temel bir olarak tanımlanır.
bu uzun düşünsel serüvenin en ilginç örneklerinden lerinin dairesel değil, elips şeklinde olduğunu keşfetti. ilke olarak belirlediği görülmektedir.
biridir. İlk adımları atan Pisagor'dan günümüze kadar, Bu buluş, gezegen hareketlerinin matematiksel ola- Anaksimandros’a göre, apeiron, sürekli bir oluşu-
bu konuda atılan her adım, bilimin evrimini aydınlatan rak açıklanmasına büyük katkı sağladı. Kepler'in üç Thales, her şeyin temelinin su olduğunu öne sürmüş- mun ve ayrışmanın kaynağıdır. O, apeironu bir tür
birer kilometre taşıdır. yasası, gezegen hareketinin temel ilkelerini ortaya tür. Peki, neden su? Su, katı, sıvı ve gaz halleriyle tükenmez depo ya da ambar gibi düşünür; her şey bu
koydu ve bu bilgiyi Newton'un çekim yasalarıyla bir- varlık gösteren, dolayısıyla değişken ve her yerde sınırsız kaynaktan türetilir ve yok olduğunda tekrar
PISAGOR'DAN ARISTO'YA: ILK ADIMLAR leştirdi. Newton, Kepler'in bulgularını entegre ederek, bulunabilen bir madde olarak Thales'in bu görüşüne ona döner. Bu, apeironun hem varlıkların başlangıcı
gezegen hareketlerini hesaplamak için diferansiyel ilham kaynağı olmuş olabilir. Aristoteles, Thales’in hem de sonu olduğunu ortaya koyar. Aristoteles bu
Pisagor, M.Ö 6. yüzyılda, Dünya'nın yuvarlak olduğunu ve integral hesapları geliştirdi. Newton'un bu hesap- suyu ilk neden olarak seçmesinin sebeplerini şöyle anlayışı, apeironun her şeyi kuşatan, yöneten ve
ve Güneş etrafında döndüğünü öne süren ilk düşü- lamaları, sadece gezegenlerin yörüngelerini değil, açıklar: "Her şey sıvı bir varlıktan beslenir, tohumlar adeta tanrısal bir varlık olduğunu belirtir.
nürlerden biridir. Ancak bu fikir, o dönemde pek fazla aynı zamanda düşen elmanın hareketini de anla- nemli bir ortamda gelişir ve su, nemli şeylerin kayna-
destek bulamamıştır. Pisagor’un önerdiği bu model, mamıza yardımcı oldu. Newton'un evrensel çekim ğıdır." Bu gözlemler, Thales’i suyun evrendeki temel Anaksimandros’un kozmolojik anlayışında, apeironun
gözlemlerden çok matematiksel ve felsefi bir temele yasası, gezegenler arasındaki çekim kuvvetini ve bu unsur olduğuna inandırmış olabilir. Ancak Thales’in bir süreç olarak ayrışma (apokrisis) yoluyla dünyayı
dayanıyordu. İki yüzyıl sonra, Aristo, gözlemlerine kuvvetin hareket üzerindeki etkilerini matematiksel düşünceleri, yalnızca maddi bir açıklamadan ibaret şekillendirdiği görülür. Bu süreçte, apeironun içindeki
dayanarak Dünya'nın yuvarlak olduğunu savunmuş olarak tanımladı. değildir. Aristoteles, Thales’in görüşlerini tanrılarla karşıt güçler ayrışarak toprak, su, ateş ve hava gibi
ve bu düşünceye katkıda bulunmuştur. Aristo’nun ilişkilendirdiğini de belirtir. Eski teologlar, evreni Oke- temel unsurları oluşturur. Bu unsurlar, birbirleriyle
gözlemleri, özellikle Dünya'nın gölgelerinin yuvarlak BILIMSEL SÜREKLILIK anos ve Tethys gibi su tanrılarıyla ilişkilendirerek, kıyasıya bir mücadeleye girer ve nihayetinde bir den-
oluşu ve yıldızların farklı yüksekliklerde görünmesi, suyu kutsal ve ilahi bir unsur olarak görmüşlerdir. Bu geye ulaşır. Eğer bu unsurlardan biri galip gelseydi,
bu teoriyi destekleyen ilk bilimsel verilerdi. Ancak, bu Dünya'nın şekli üzerine yapılan düşünsel serüven, düşünce, Thales’in suyun her şeyin temel maddesi diğerlerinin yok olması kaçınılmaz olurdu. Bu denge-
dönemde Dünya'nın şekli üzerine yapılan çalışmalar bilimsel bilgi birikiminin nasıl evrildiğini ve geliştikçe olduğu görüşünü desteklemiş olabilir. nin, dünyadaki varoluşu sürdüren temel mekanizma
henüz daha başlangıç aşamasındaydı. daha derinleştikçe nasıl anlaşılabildiğini gösterir. Her olduğu söylenebilir.
yeni teori ve keşif, önceki bilgileri sorgulayan ve onları Thales’in evreni canlı ve daimonlarla dolu olarak gör-
MILETOSLU TAHLES VE ANAKSIMANDROS: geliştiren bir yapı taşına dönüşür. Aristo'nun dairesel düğü düşünülür. Diogenes Laertios’un aktardığına Eusebius’un aktardığına göre, Anaksimandros’un
ILK BILIMSEL YAKLAŞIMLAR hareket anlayışından Galileo'nun düz çizgisel hareket göre, Thales şöyle der: “Her şeyin başlangıcı sudur; apeirondan evrenin oluşumu, sıcaklık ve soğukluk
anlayışına, Kepler'in elips yörüngelerinden Newton'un evrenin canı vardır ve daimonlarla doludur.” Bu görüş, gibi unsurların bir araya gelerek bir “tohum” oluştur-
Miletoslu Tahles ve Anaksimandros, Dünya'nın şekli hesaplamalarına kadar her adım, bilimin sürekli bir Thales’in tüm varlıkların içinde ruh ve canlılık oldu- duğunu ve bu tohumun etrafında bir alev küresinin
üzerine düşünmeye başlayan ilk bilim insanları olarak ilerleme ve dönüşüm sürecinin parçasıdır. ğuna inandığını gösterir. Ahmet Arslan’ın yorumuna meydana geldiğini belirtir. Bu alev küresi, parçala-
tanınır. Tahles, evrenin dinamiklerini anlamak için Mı- göre, Thales, mıknatısın demiri çekme özelliğinden narak Güneş, Ay ve yıldızları oluşturmuştur. Burada
sır'a giderek matematiksel ilkelerle bazı doğal olayları Bu sürekli evrim, bilimin doğasında var olan bir özellik hareketle, tüm varlıkların içinde esrarengiz bir canlı “tohum” terimi, üretken ve doğurgan bir anlam taşır;
açıklamaya çalıştı. Su üzerindeki Dünya görüşü, onun olup, bilimin her döneminde bir öncekinin üzerine güç bulunduğunu düşünmüş olabilir. Bu durumda, bu kavram, Anaksimandros’un düşüncesinde hem
Mısır'daki deneyimlerinden etkilenmiştir. Miletoslu koyarak ilerlemeyi sürdürür. Örneğin, Galileo'nun Thales’in evreni canlı ve tanrısal güçlerle dolu bir bitkisel hem de hayvansal yaşamla ilgili mitolojik
düşünürlerin en önemli katkılarından biri, doğayı fikirleri Newton'u etkileyerek, Kepler'in teorilerine organizma olarak tasarladığı söylenebilir. görüşlerden etkilenmiş olabilir.
açıklamak için mitolojik açıklamalardan kaçınarak, yeni bir boyut kazandırmıştır. Ayrıca, modern kozmo-
doğrudan gözlemler ve matematiksel veriler kullan- lojide Stephen Hawking'in "Büyük Patlama" teorisi ve Thales’in düşünceleri, evreni hem maddi hem de ma- Anaksimandros’un kozmolojisi, insan ve doğa ara-
malarıydı. Ancak Anaksimandros, bu düşüncenin kara deliklerle ilgili çalışmaları, evrenin başlangıcı ve nevi bir boyutta ele alır. Su, evrenin maddi temeli ola- sında bir benzerlik kurar. Evren, bir dölyatağını an-
yetersiz olduğunu fark ederek, Dünya'nın boşlukta evrimi hakkında daha derinlemesine bilgi sağlar. Bu rak kabul edilirken, evrenin canlı ve tanrısal bir varlık dıran apeirondan doğar, bu doğuş bir savaşı andırır
ve sonsuz olduğunu ileri sürdü. Bu fikir, o dönemdeki süreç, bilimin ne denli dinamik ve sürekli bir ilerleme olarak görülmesi, Thales’in kozmik bir organizmanın ve adalet sağlandığında düzenli bir şekilde gelişir.
varoluşsal tartışmalara önemli bir katkı sağlamıştır. içinde olduğunu, her dönemde yeni keşiflerin ve teo- içindeki yaşam süreçlerini kendi kendine varolan bir Anaksimandros’un düşüncesi, evrende bir tür içsel
Anaksimandros’un "apeiron" (sonsuzluk) kavramı, rilerin bir öncekilerin üzerine inşa edildiğini gösterir. şey olarak değil, Tanrı’nın eylemi olarak gördüğünü adalet ve düzen anlayışını yansıtır; karşıt güçlerin
daha sonra kozmolojinin gelişimine zemin hazırladı. düşündürür. Thales’in aktarılan özdeyişi şöyle der: savaşından sonra adaletin egemen olduğu ve her
Bilimin bu dinamizmi, bilgi arayışının ne denli derin “Varlıkların en eskisi Tanrı’dır; çünkü oluşmamıştır. şeyin dengede olduğu bir sistem olarak görülür.
GALILEO'NUN DÖNÜŞÜM YARATAN GÖZLEMLERI ve kapsamlı olduğunu ortaya koyar. Tıpkı Einstein'ın En güzel şey de evrendir; çünkü Tanrı’nın eseridir. En
görelilik teorisinin, Newton'un klasik mekanik ya- büyük şey yerdir; çünkü her şeyi içine alır. En hızlı Bu bakış açısıyla Anaksimandros, evreni canlı bir
Teleskopun icadı genellikle Galileo Galilei ile ilişkilen- salarını daha kapsamlı bir şekilde açıklaması gibi, şey akıldır; çünkü her yerde dolanır. En güçlü şey varlık gibi algılar. Evrenin dölyatağı gibi olduğu ve
dirilir, ancak gerçek icat Hollandalı Hans Lippershey’e her yeni bilimsel düşünce ve buluş, bilimsel bilginin zorunluluktur; çünkü her şeyi alt eder. En bilge şey bu süreçte düzenli bir şekilde geliştiği düşüncesi,
aittir. Galileo, teleskobu geliştirmesiyle, evreni daha evriminde bir basamağı temsil eder. Bilimin tarihsel zamandır; çünkü her şeyi ortaya çıkarır.” onun kozmolojik anlayışında önemli bir yer tutar.
ayrıntılı bir şekilde inceleme fırsatı buldu. Kopernik'in süreci, her yeni keşfin ve teorinin, bir öncekinin üze- Apeironun bu doğal süreçleri belirlediği ve her şeyin
Güneş merkezli evren modeli üzerine çalışarak, Pto- rine inşa edilerek nasıl ilerlediğini ve bilimin evrimsel Bu özdeyiş, Thales’in evreni hem Tanrı’nın yarattığı bir bu ilkenin etkileşimiyle var olduğu izlenimi verir. Bu
lemaios (klasik İslam kaynaklarında Batlamyus)’un gelişiminin ne denli karmaşık ve etkileyici olduğunu eser olarak hem de canlı ve tanrısal bir varlık olarak anlayış, Anaksimandros’un dünyanın oluşumunu ve
Dünya merkezli modeline karşı çıktı. Galileo'nun yap- gözler önüne serer. gördüğünü gösterir. Thales’e göre, evren Tanrı’nın bir canlılığın ortaya çıkışını doğanın yasaları ve süreçle-
tığı gözlemler, gezegenlerin yörüngelerinde dairesel eseridir ve Tanrı’dan köken alır. Evrenin devinimleri riyle açıklama çabasının bir yansımasıdır.
hareket yerine elips hareket ettiklerini ortaya koyan THALES: SU, TOHUM VE TANRI ve yaşam süreçleri, zorunluluk içerir ve Tanrı’nın
Kepler'in teorisini destekledi. Galileo’nun Ay’ın yüze- eylemlerine bağlı olarak gerçekleşir. Bu görüş, Tha- Sonuç olarak, Anaksimandros’un apeiron anlayışı,
yindeki kraterleri gözlemlemesi ve Jüpiter’in uydula- Aristoteles'e göre, ilk filozoflardan biri olarak kabul les’in evrenin her şeyde tanrısal bir güç gördüğünü ve kozmolojik düzenin, evrenin dinamiklerinin ve doğal
rını keşfetmesi, gökbilimsel anlayışımızı derinleştirdi. edilen Thales (ö. M.Ö. 546), Platon tarafından yedi nedenleri bu tanrısal güçle açıkladığını ortaya koyar. süreçlerin açıklanmasında önemli bir adım atmıştır.
Ancak, Galileo'nun bu yenilikleri, Katolik Kilisesi'nin bilgeden biri olarak tanınmış ve tarih boyunca en eski Evrenin belirsizlik ve sınırsızlık ilkesinden türediğini
dogmalarına ters düştüğü için engizisyona çıkarıldı. filozoflardan biri olarak anılmıştır. Miletoslu Thales, Sonuç olarak, Thales’in suyu ilk neden olarak belirle- ve sürekli bir döngü içinde düzenlendiğini vurgula-
Engizisyondaki ünlü sözü "yine de dönüyor" (E pur astronomi, matematik ve kozmoloji gibi çeşitli bilim mesi, evrenin kökenine dair derin bir felsefi arayışın yan bu düşünceler, antik Yunan felsefesinde evrenin
si muove), bilimsel gerçeklerin dinî dogmalardan dallarıyla ilgilenmiş, Mısır'da geometri öğrenmiş ve ve gözlemin sonucudur. Thales’in düşünceleri, doğa- kökeni ve işleyişi hakkında derin bir anlayış sunar.
bağımsız olarak var olduğunu simgeler. doğayı anlamak için derin gözlemler yapmıştır. Ancak nın canlılık ve tanrısallıkla iç içe geçtiği bir kozmik